Asya
Japonya’dan G7 liderlerine uyarı: Tayvan sıradaki Ukrayna olabilir

Rusya’nın Ukrayna’yı istilasına karşı durmanın önemini vurgulayan Japon hükümet başkanı, statükonun tek taraflı değişimine karşı bir şey yapılmazsa aynı şeyin başka yerlerde de gerçekleşebileceğini savundu.
Japonya Başbakanı, güvenlik endişelerini “ayrılmaz bütün” diye nitelendirdiği basın toplantısında, “Ukrayna yarının Doğu Asya’sı olabilir” dedi.
Kişida, “Japonya çevresindeki durum, Doğu Çin Denizi’yle Güney Çin Denizi’ndeki statükoyu tek taraflı olarak zorla değiştirme girişimlerinin ve Kuzey Kore’nin nükleer ve füze faaliyetlerinin hareketlenmesiyle giderek daha da ciddileşiyor” diye ekledi.
Japonya Başbakanı, Çin’in Tayvan çevresinde dayatmacılığının artmasına atıfta bulunuyordu. Geçen yıl ağustosta Tayvan çevresindeki büyük askeri tatbikatlar kapsamında Çin’in attığı 5 füzenin Japonya sularına düşmesiyle, kendi kendini yöneten adaya destek veren komşu ülkeye açık bir uyarıda bulunulmuştu.
Tayvan, 1949’daki iç savaşın ardından anakaradan ayrılmasından bu yana kendi kendini yöneten bir demokrasi olmasına rağmen Çin, adanın ulusal topraklarının parçası olduğunu iddia ediyor. Askeri faaliyetlerini güçlendiren Pekin, Tayvan’ın gözünü korkutmak için adaya düzenli olarak birkaç savaş uçağı ve gemi gönderiyor.
Japonya’nın geçen ay II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük askeri takviyeyi yapacağını ilan etmesinden sonra ABD Başkanı Joe Biden’la yaptığı zirvede Kişida, iki ülke arasındaki ittifakın her zamankinden daha güçlü olduğunu söyledi.
Açıklamada Kişida, “Söylemeye gerek yok ama Hiroşima Zirvesi’nden önceki koordinasyonumuzda en büyük mesele Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığıydı ve yakında bunun başlangıcının üzerinden bir yıl geçmiş olacak” dedi.
Kişida şöyle devam etti:
“Ukrayna’ya yönelik saldırganlığın sadece Avrupa sorunu değil, uluslararası toplumun kural ve ilkelerinin ta kendisine de bir meydan okuma olduğuna dikkat çektim ve devlet ve hükümet başkanlarıyla, G7 Hiroşima zirvesinin uluslararası düzeni korumak için hukukun egemenliğine dayanarak güçlü bir irade göstermesi gerektiğinde hemfikir olduk.”
Çin
İtalya’da Çin’in kurduğu polis karakolları için inceleme başlatıldı

İtalya’da Çin’in yurt dışında yaşayan kendi vatandaşlarını izlemek için kurduğu “polis karakolu” olarak anılan merkezlerin varlığına dair haberler tartışmalara neden olurken, İçişleri Bakanlığı konuya ilişkin inceleme başlattı.
İtalyan L’Espresso dergisinin “Safeguard Defenders” isimli sivil toplum kuruluşuna dayandırdığı haberine göre, Çin’in dünya genelinde 100 kadar kendi halkını izlemeye ve muhalif isimleri ülkeye geri göndermeye yönelik faaliyet gösteren “polis karakolu” bulunuyor.
Söz konusu haberde, bunların 11 tanesinin Çinlilerin yoğun olarak bulunduğu başkent Roma, Floransa, Prato, Bolzano, Milano ve Venedik gibi kentlerde olduğu belirtildi.
Basında yer alan ve gündemde tartışma konusu haline gelen Çin’in İtalyan topraklarındaki “karakolları”na ilişkin değerlendirmelerde bulunan İçişleri Bakanı Matteo Piantedosi, “Çin merkezlerinin faaliyetlerine dair İtalya Kamu Güvenliği Departmanından herhangi bir yetkilendirme yok. Emniyet teşkilatının, istihbaratla beraber konuyu azami dikkatle takip edeceğini temin ederim. Ben de şahsen takipçisi olacağım. Teyit etmeye çalışıyoruz. Yasa dışı bir durum tespit edilmesi halinde yaptırımları göz ardı etmiyorum.” ifadelerini kullandı.
Konuya ilişkin Corriere della Sera gazetesine konuşan AB Komiseri Başkanı Ursula von der Leyen de AB içinde Çin polis karakollarının varlığına dair haberlerin doğruluğunun teyit edilmesi halinde bunun “kabul edilemez” olacağını bildirdi.
Basındaki haberlere göre, İtalya’da kayıtlı olarak yaşayan 300 bin Çinli bulunuyor.
Afrika
Yoksul ülkeler için kış karanlık geçecek

Kış mevsimini atlatmak için yeterli petrol ve gaz satın alan gelişmiş ülkeler nedeniyle piyasasının dışında kalan dünyanın en fakir ülkelerinin çok daha fazla maliyet yüküyle karşılaşacağı belirtiliyor.
Petrol ve doğalgazın gelişmiş ülkelerce daha kolay tedarik edilebilir olmasının, gelişmekte olan ülkeleri daha uzun süreli ve yoğun elektrik kesintilerine maruz bırakacağı ve fabrika kapanmalarına neden olacağı öngörüsü yapıldı.
Credit Suisse Enerji Analisti Saul Kavonic, “Avrupa’daki enerji güvenliği endişeleri, gelişen dünyada enerji yoksulluğunu tetikliyor” dedi.
Kavonic, Avrupa’nın maliyeti ne olursa olsun diğer ülkelerden gaz ihtiyacını karşıladığına dikkat çekti.
Gerek siyasi gerilimler gerek doğa olayları nedeniyle zorlu bir yazı geride bırakan Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Filipinler bir miktar rahatlamış olsa da bu durumun uzun sürmeyeceği belirtiliyor. Zira, yaklaşan soğuk havalar bu ülkeler için yeni bir sınav niteliğinde.
Güney Asya’nın uzun vadeli tedarik sağlama şansının zayıf olduğu vurgulanırken güçlü doların ülkeleri yakıt satın almak ya da borç ödemeleri yapmak arasında seçim yapmaya zorladığı ifade edildi.
Öte yandan küresel yakıt tedarikçileri bu tür risklerle karşı karşıya kalan ülkelere satış yapma konusunda giderek daha temkinli davranıyor.
Aynı zamanda, Avrupa gelecekte daha fazla yakıt sağlamak için yüzen LNG terminallerinin inşaatını hızlandırıyor. Almanya, İtalya ve Finlandiya fabrikaları güvence altına alırken Hollanda, Eylül ayında yeni yüzer terminallerden LNG ithal etmeye başladı.
Pakistan, Bangladeş ve Tayland gibi gelişmekte olan ülkeler ilk kez Almanya ve kendi büyüklüklerinin birkaç katı olan diğer ekonomilerle fiyat rekabeti yapmak zorunda kalıyor.
Rusya
“Belki de hiç bulunamayacak kayıp insanlar var”

The Independent: “Ukrayna’da belki bir daha asla bulunmayacak onbinlerce kayıp insan”
The Independent’ın Ortadoğu muhabiri Bel Trew:
“Gerçek şu ki, Ukrayna’daki on binlerce kayıp insandan bazıları hiçbir zaman bulunamayabilir. Bu da geride kalan ailelerin en büyük korkusu, düşünülemeyeni kabullenmek.
Putin’in Ukrayna’yı istilasının ilk zamanlarında, ülkenin dört bir yanında tanıştığım ailelerin tekrarladığı en yürek parçalayıcı yakarışlardan biri, kayıp sevdiklerini bulmak için yardım istemekti. Kiev’den Herson’a kadar Rus güçlerinin ve vekillerinin bulunduğu her yerde insanlar sırra kadem basmaya başlamıştı. İşe son hareketlerini izlemeye, tanık ifadelerini bir araya getirmeye ve nereye gitmiş olabileceklerine dair herhangi bir ipucu bulmaya çalışarak başladık.
Ancak bazıları öylece ortadan kayboldu. Bu belki de en acımasız kaderdir. Ne bilgi, ne belge, ne Minotor’un labirentinde gezinmek için ip, ne Hansel ve Gretel’in ekmek kırıntıları var; sadece sessizlik ve hiçlik.
İşte bu nedenle bu konunun canlı tutulması ve uluslararası toplumun savaş esirlerinin, gözaltında tutulan sivillerin, toplu mezarların ve bulundukları yerlerin tam listesini talep etmeyi sürdürmesi gerek. Bu nedenle Rusya’nın en azından Cenevre Sözleşmeleri’ne saygı göstermesi ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne (ICRC) nerede tutulurlarsa tutulsunlar tüm savaş esirlerine erişme, adlarını öğrenme ve ailelerini bilgilendirme imkanı vermesi gerekiyor.
ICRC’ye göre şimdiye kadar durum böyle olmadı. Son birkaç hafta içinde, insanların neden ortadan kaybolduklarını ve nereye gitmiş olabileceklerini araştıran bir video belgesel ve iki metin araştırması yayımladık.
İlk olarak, şubatta Rus vekil askerler tarafından o zamanlar kuşatma altında olan ve şimdi işgal altında bulunan Mariupol kenti çevresinden alınan sivilleri tutmak için kullanılan bir sürgün yeri olan, işgal altındaki topraklardaki Olenivka cezaevine baktık. Siviller binayı onarmaya zorlandıktan sonra, Mariupol’un düşmesinin ardından teslim olan savaş esirleri için ana merkez haline geldi.
Araştırmaya ilk başladığımızda Olenivka ismi belirsizdi ve çaresiz akrabaların ağzında yeni bir kelimeydi. Geride kalanlar hakkında bilgi veren bir grup insan serbest bırakılmaya başlayana kadar kimse bunu duymamıştı. Bu gizemli yerde işkence, zorla çalıştırma, keyfi gözaltı ve zorla kaybedilenlerden bahsettiler.
Bu, Rusya’nın 53 Ukraynalı savaş esirinin büyük bir patlamada hayatını kaybettiğini açıkladığı temmuza kadar böyleydi. Ve bir anda dünya medyasının ilgi odağı haline geldi.
Yakın zamanda serbest bırakılan 4 eski sivil tutuklu ile görüştük. Bu kişiler sadece hapishaneyi ve içindeki korkunç koşulları anlatmakla kalmayıp, Moskova’nın Kiev’in kendi savaş esirlerini susturmak için bombaladığı yönündeki iddialarına da şüphe uyandırdılar. Bazı kanıtlar, kasıtlı ve acımasız bir sahte bayrak saldırısına işaret ediyor.
Ardından, işgal altındaki Ukrayna’da hapishaneye kadar izini süremediğimiz sivillerin gizemli kayboluşlarını araştırdık. Bunlardan 6’sını Rusya’da tespit ettik, sivillerin Rusya’daki hapishanelere götürüldükleri ve artık sıkça kullanılan üç güzergâhın taslağını çıkarmayı başardık; Belarus üzerinden kuzeybatı, Ukrayna sınırındaki kamplar üzerinden kuzeydoğu ve Kırım’ın güneyi.
Hem Rus hem de Ukraynalı yetkililer, savaşın başlamasından bu yana 2 milyon Ukraynalının tartışmalı “filtrasyon” süreciyle Rusya’ya taşındığını söylüyor.
Aradığımız kişilerden çok küçük bir kısmı, fiziksel ve zihinsel olarak çökmüş halde, kaybolan diğer kişilere ait bilgi kırıntıları ve olası savaş suçlarına ilişkin tanıklıklarla birlikte yeniden ortaya çıktı.
Diğerlerinden bir daha haber alınamadı ama serbest bırakılanlar tarafından işgal altındaki topraklardaki ve Rusya’daki hapishanelere yolculukları sırasında fark edildiler. Kayıplar ağında kaybolan bizler, haber alınamayan iki kişinin yerini saptayıp ailelerini bilgilendirmeyi bile başardık.
Yorumlar