Connect with us

İslam

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Yahudiler’e Verdiği Cevaplar (10)

23 Nisan 2022 – 03:02

Hz. Hud peygamber, Allahü Teala’nın emri ile onları dine çağırdı. Şeddad, vekili İveç’i Hud (a.s.)’ın katına götürdü:
-İşte benim halifem! Onu seninle ve senin Rabbinle savaştıracağım! dedi. Hud (a.s.)’da:
-“Ey miskin! Allah’ın gazabından ve azabından korkmaz mısın? Hem de senin Allahü Teala’nın Cennet’ine umudun yok mudur ki böyle hatalı söz söylersin? Dedi. Şeddad:
-Sana ben, bu dünyada bir Uçmak (Cennet) dikeyim ki senin Rabb’inin o ahiretteki Cennetinden üstün olsun! ” Demedim mi? dedi.
Sonra adamlar gönderdi. Yeryüzünde ne kadar ustalar, mimarlar varsa topladı. Her ustaya bin kişiyi hizmet için verdi. Tamamı 100.000 (Yüzbin) işbilir kişiler toplandılar. Onlara:
-Varın, şimdi bir yer bulun ki düz bir yer olsun. Latif, iyi havası olsun. Öyle bir yer olsun ki ondan daha iyi bir yer olmasın! Dedi.
O ustalar nice gün aradılar. Çok güzel, gezintili bir yer buldular ki, onun adına İrem derlerdi. O 100.000 kişi birleşerek o yeri beğendiler. Şeddad, emir verdi o yere temel attılar. Dört yönden on iki mil yeri bağışladılar. Sonra Şeddad her ilde olan valilerine, başbeylerine, işçi başlarına, hem de dünyada ne kadar ulu hakanlar varsa, Dahhak bin Unvan’a Velid bin Reyyan’a, Alem bin Ulvan’a mektuplar gönderdi. Dedi ki:
-“Doğu’dan Batı’ya kadar her kimde altın gümüş, mücevher inci, yakut, zeberced ve öd, misk, zafran gibi kokular ve değerli nesneleri varsa bütün halktan hükümet hesabına alınız!”
Bunun üzerine bu biçimde hareketle dünyanın malını elde ettiler. Büyükte, küçükte, beyde, halkta, hiç kimsede altın, gümüş, mücevher gibi hiçbir şeyi bırakmadılar. Hepsini aldılar. Padişahın sarayına gönderdiler. Öyle oldu ki bir deve, veya bir katır satışa çıkarılsa, değeri bir akçe olsa da alıcı olarak kimse çıkmazdı. Çünkü kimsede bir akçe bile bulunmazdı. Para olmayınca alınacak şey nasıl alınırdı? Yada bir kimse bir ölünün ağzında bir akçe bırakıldığını duysa o ölünün kabiri açılırdı. O ölünün ağzından o bir akçeyi çıkarır, alırlardı. Böylece Şeddad bir yapma Cennet kurdu ki; kerpiçleri gümüşten, kubbeleri kızıl yakuttan, ırmakları sütten, şaraptan, sudan veya baldan, taşları yakuttandı. Kıyılara kum yerine inciler döşenmiş. Toprağı misk ve za’ferandı. Irmaklarının kıyılarına ağaçlar dikilmişti ki yeşil zebercettendi. Yaprakları kızıl altındandı. Çiçekleri ak gümüşten, budakları incidendi. Her budakta bir türlü kuş konmuştu. Cevahirden olan her yuvanın içine de misk ve anber doldurulmuştu. Yeller esip o ağaçlara dokunsa, misk ve anber kokusu yapma Cennetin içine dolardı. Her bir kuştan bir başka ses başka ötüş gelirdi. Güneş doğup da o bahçeyi ışıklandırsa altın, gümüş ve mücevherlerin parıltısından gözler kamaşırdı. Ayrıca yer yer miskten ve anberden tepeler yapılmıştı. Dünya yüzünde ne kadar güzel oğlan çocuk varsa, ne kadar göz görmedik güzel kızlar varsa herbirini türlü türlü giysilerle bezeyip o köşklerde oturtmuşlardı. Böylece, tam 700 yılda bu cennet için çalışıldı. En sonra bu cennet tamamlandı, bitti. Ama Şeddad da onu görmemişti. Vasfını işitmiş ve görmesine az vakit kalmıştı. Hz. Hud peygamberle sözleşmişti ve:
-Cennet’ im tamam olunca sana göstereyim. Bakalım senin dediğin Cennet kadar var mıdır, yok mudur? Bir kez gör! dedi.
Hz. Hud peygamber, ona: “Ey biçare, derdi, Allahü Teala’nın kızmasından korkmazmısın sen? Bu gibi sözlerle gururlanırsın. Büyüklük taslarsın. Gücüne, sultanlığına güvenirsin, sonu ne olacak, sen onu bilirmisin?”
Fakat Şeddad, Hud (a.s.)’ın sözüne kulak asmazdı. Vakta ki bu İrem Bağı tamamlandı. Âd oğlu Şeddad, kendi yakın adamlarından 100.000 kişi ile Cennetini görmeye gitti. Ona varmağa bir menzil yol kalınca bir geyik gördü. Kendi gönlü bundan hoşlandı. Çünkü bu geyiğin kendisi gümüşten, boynuzları altından, gözleri yakuttan, ayakları inciden yapılmıştı. Şeddad, bu geyiği görünce ona doğru at saldı. Bir zaman onu kovaladı. Askerinden çok uzaklaştı. Geyik de ortadan kayboldu. Bir atlının geldiğini gördü. Atlı, Şeddad’a:
-Ey Allah’ın zayıf kulu! ne düşünüyors

un sen? Bu toprak üstünde yürürsün, gidersin de hiç öleceğim, demezsin. Dedi. Padişah bu sözlere kızdı. Ona:
-“Sen kimsin?” diye sordu. O kişi de:
-“Ben ölüm meleğiyim!” dedi. Şeddad da,
-“Ne istiyorsun?” diye sordu. Ölüm meleği de:
-“Senin canını almak istiyorum!” dedi. O da:
-“Bir lahza aman ver bana. Şu yeri ki düzenledim, bir kerecik göreyim! dedi. Ölüm meleği de:
-“Allahü Teala’dan emir yoktur! dedi. Şeddad yalvardı.
-Bari askerime kadar gideyim dedi. Lakin yine:
-Ferman yoktur! dedi.
Ve ölüm meleği hemen onun canını aldı. Şeddad, atından yere yıkıldı. Askerine de gökten kara bir bulut indi. Dünyayı kararttı. Ansızın bir yel çıktı. Bu sert ve soğuk bir rüzgardı. “Sarsar” yeliydi. Kur’an’da da şöyle buyurulmuştur:
“Ad kavmi de önünde durulmaz, dondurucu bir rüzgarla yok edildi.” (Hakka suresi, ayet: 6)
Böylece Şeddad’ın yanında giden 100.000 kişi de o Cennet’i görmeden yok oldular. O Cennet’i görmek hiçbirine nasip olmadı. Hazret-i Rasul bu hikayeyi, bu şekilde anlatınca, o yahudi ileri gelenleri:
-Doğru söylüyorsun ya Muhammed! dediler, çağrıştılar. Biz de bu kıssayı böylece öğrendik! dediler. Kaynak: a.g.e. ; S. 64

Devamını okuyun
Yorum yapmak için tıklayınız

Bir yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İslam

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)

24 Kasım 2022 – 13:22

Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) haklarında, “Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine tabi olursanız hidayete erişirsiniz.”buyurdukları sahabilerin her biri bizler için ibret ve örneklerle dolu bir hayatın sahibidir. Her sahabiden alacağımız dersler var­dır. Mus’ab bin Umeyr de (r.a.) bu mümtaz insanlardan biridir.

Bu yıldız sahabi, İslam’ı kabul etmeden önce Mekke’nin en sevilen, genç ve itibarlı simalarından biriydi. Ailesinin göz bebeği olan Mus’ab, çok zengin, mü­reffeh ve gösterişli bir hayat yaşıyordu. Anne ve babası, bir dediğini iki etmiyor­du. Böyle göz kamaştırıcı bir hayatın içindeyken, bir gün, Peygamber Efendi­mizin (a.s.m.) tebliğ ettiği dinden haberdar oldu. İçine bir merak düştü ve Hz. Peygamber’i ziyaret etti. Bir müddet sohbetten sonra, hidayet nuru kalbini ay­dınlatmaya başladı. Biraz sohbetten sonra oradan ayrıldı. Hz. Mus’ab, müşrik olarak geldiği Re­sû­lul­lah’ın huzurundan artık bir Müslüman olarak çıkmıştı. Ama muhitinden çekindiği için bir müddet bunu gizledi. Namazlarını gizli gizli kıldı.

Fakat bir gün müşriklerden biri, onun namaz kıldığını gördü, ailesine haber verdi. Bu, Mus’ab’ın hayatında bir dönüm noktası oldu. Önceden onu çok sevip itibar eden Mekkeliler tarafından, sırf İslam’ı kabul ettiği için türlü baskı ve sıkın­tılara maruz bırakıldı. Hapsedildi. Sonra bir grup Müslüman’la birlikte Habeşis­tan’a hicret etti. Bir müddet orada kaldı. Döndüğünde onu bekleyen farklı bir şey yoktu. Ailesi ve akrabası yine düşmandı.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir gün Ashâbıyla sohbet ederken Mus’ab (r.a.) yanla­rına geldi. Selam verdi. Sahabiler, ona gereken şekilde yardımcı ola­madıkları için mah­cuptular. Peygamberimiz, Mus’ab’ın selamını aldıktan sonra şöyle buyurdu:

“Dünyayı bütün ahalisiyle değiştirebilen Allah’a hamd olsun! Şu genç adamı görüyor musunuz? Önceden anne ve babasının en sevgili varlığı idi. Allah ve Resûl’ünün sevgisi, anne ve babasının sevgisine galebe çaldı. O da Allah’ı ve Resûlünü anne ve babasına tercih etti.”

Kâinatın Efendisi’nin (a.s.m.) bu iltifatına mazhar olan Mus’ab bin Umeyr, ha­kika­ten her şeyini Allah ve Resûl’ü uğrunda feda etmişti—evini, şaşaalı hayatı­nı, vazgeçmesi zor olan o zevk ve lezzetleri, annesini, babasını…

Bu fedakâr zat, bütün bunlara mukabil tükenmeyen bir zenginliğe kavuştu ve Re­sû­lul­lah (a.s.m.) tarafından, İslam’ın Medine’deki ilk tebliğcilerinden biri ola­rak vazifelendirildi.

Birinci Akabe Biatı’nı takiben Medine’de İslam süratle yayılmaya başlayın­ca, buradaki yeni Müslümanlar, Hz. Peygamber’den (a.s.m.), İslam’ı kendilerine öğretecek muallimler göndermesini istediler. İlk muallim Mus’ab bin Umeyr oldu. Medine’ye gidip Es’ad bin Zürâre’nin (r.a.) evine yerleşen bu fedakârlık timsali sahabi, birer ikişer gelen Medinelilere İslam’ın esaslarını öğretti. Böyle­ce Es’ad’ın evi bir İslam dershanesi hâline geldi. Burası öyle feyizli bir yerdi ki, gelen, Müslüman oluyordu.

Derken sayıları hızla artan Müslümanlar, Medine’de Cuma namazı kılmak is­tediler. Durumu Re­sû­lul­lah’a (a.s.m.) bildirerek iznini aldılar. Ensar, Sa’d bin Hayseme’nin evinde toplandı ve Medineli Müslümanlar hep birlikte Mus’ab’ın imamlığında ilk Cuma namazlarını kıldılar.

Bilahare Hz. Mus’ab, Mekke’ye gelerek Re­sû­lul­lah’ı ziyaret etti ve Medi­ne’deki İslami inkişafı anlattı. Bu ziyaretten haberdar olan Mus’ab’ın annesi çok kızdı, oğluna bir haber gönderdi ve şöyle dedi:

“Hayırsız evlat, Mekke’ye gelip de benden önce bir başkasını nasıl ziyaret edebiliyorsun?!”

Mus’ab’ın ceva­bı ise şu idi:

“Ben Re­sû­lul­lah’tan (a.s.m.) önce hiç kimseyi ziyaret edemem!”

Daha sonra Peygamberimizin iznini alarak annesinin yanına giden Mus’ab, onun, “Hâlâ batıl inancını muhafaza ediyor musun?” şeklindeki sualiyle karşı­laştı. Şöyle bir cevap verdi:

“Anneciğim, ben Muhammed’in (a.s.m.) dini üzere­yim. O din de Cenâb-ı Hakk’ın gönderdiği hak dindir.”

Ve şunları ilave etti:

“Be­nim size olan düşkünlüğümü ve sevgimi bilirsin. Benim inandığım Allah’a ve Resûlüne sen de inan. Bunu bütün samimiyetimle istiyorum.”

Annesi, Müslüman olduğu takdirde halkın kendisiyle alay edeceğini söyleye­rek teklifini reddetti.

Ama artık oğlunun inancına da karışmayacaktı.

Daha sonra bir müddet Mekke’de Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) yanında kalan Mus’ab, bilahare Medine’ye döndü. Mekke’de bulunduğu esnada bir gün, Hz. Peygamber, onun bir kemik parçasını sıyırdığını gördü. Ve yanındaki sahabilere, “Bu zatı görüyorsunuz ya, anne ve babası ona en güzel yiyecekleri verdikleri hâlde, onları bırakıp bizimle beraber açlığa tahammül ediyor.”

Böylece mübarek bir hayatın sahibi olan Mus’ab (r.a.), o hayata yakışır bir şe­kilde ahiret âlemine irtihâl etti. Uhud Harbi’nde, Re­sû­lul­lah tarafından İslam sancağını taşımakla vazifelendirilmişti. Bir taraftan harp ederken, diğer taraf­tan da bir kısım Müslümanların gerileyişi üzerine nazil olan şu âyeti okuyordu:

“Muhammed bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelmişti. Şimdi o ölür veya öldürülürse, dininizden dönecek veya savaştan kaçacak mısınız?”

Kahramanca mukavemetiyle müşriklerin karşısında dimdik duran Mus’ab, bir ara “İbni Kamie” adlı bir müşrikin hücumuna uğradı. Atıyla Mus’ab’ın yanına yaklaşan müşrik, onun sancağı tutan elini uçurdu. Sancağı hemen sol eline akta­ran Mus’ab, o eli­ni de kesilmekten kurtaramadı. Bu defa sancağı dişleriyle ya­kalayarak göğsünde tut­ma­ya çalıştı. Hemen bir sahabi yetişerek sancağı dev­raldı. Bu, bir melekti. Mus’ab’ın kılığına bürünerek savaşa devam etti. Bir ara ona seslenen Re­sû­lul­lah, melekten, “Ben Mus’ab değilim, yâ Re­sû­lal­lah!”ceva­bını işitti. Mus’ab’ın şehit olduğu o zaman anlaşıldı. Bunun üzerine Hz. Pey­gamber (a.s.m.) gözyaşları içinde şu âyeti okudu:

“Müminlerden Re­sû­lul­lah ile beraber olacaklarına dair Allah’a verdikleri sö­ze sadık kalan nice kimseler vardır. Onlardan kimi verdiği sözü tamamen yerine getirerek şehitliğe kavuştu, kimi de böyle güzel bir akıbeti beklemektedir. On­lar sözlerini hiçbir surette değiştirmemişlerdir.”

Bu büyük sahabi şehit olduğunda, üzerinde kefen olarak kullanılabilecek bir bez parçasından başka bir şey yoktu. Başı örtüldüğü zaman ayakları, ayakları örtüldüğünde de başı açık kalıyordu. Allah için sevdiklerini feda eden Mus’ab, her şeyden ziyade sevdiği Allah’ına böyle kavuştu.

Allah ondan ebeden razı olsun.

Tamamını okuyun

İslam

Beş hakîkî bayram

2 Mayıs 2022 – 19:48

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bayram günü sabah vaktinde Allâhü Teâlâ, meleklerini yeryüzünün her tarafına gönderir. Her bir melek, bir sokağın başına geçerek: ‘Ey ümmet-i Muhammed! Kerem sahibi Rabb’inizin huzuruna çıkın. Çünkü o, bol bol veriyor ve büyük günahları bağışlıyor.’ der. Bunu, insan ve cinlerin dışındaki bütün mahlûkat duyar. İnsanlar bayram namazlarını kılmak üzere evlerinden çıktıklarında, Allâhü Teâlâ, meleklerine: ‘Ey meleklerim! Bir işçi, işini bitirince alacağı karşılık nedir?’ buyurur. Melekler, ‘Ey Rabb’imiz! Alacağı, ücretinin tam olarak ödenmesidir.’ buyururlar.

Allâhü Teâlâ, onlara: ‘Ey meleklerim! Sizleri şâhit tutuyorum ki onların Ramazan ayında tuttukları oruçların, kıldıkları namazların sevabı olarak ben de onlara rızâmı ve mağfiretimi veriyorum.’ buyurur. Sonra Allâhü Teâlâ: ‘Ey kullarım! Benden isteyin. İzzetime ve celâlime yemin ederim ki bugün dininiz veya dünyanız için benden ne isterseniz onu vereceğim.’ buyurur.”

Müminin, Ramazân-ı şerîf ve Kurban bayramlarından başka; şu beş vakitte beş hakîkî bayramı daha vardır:

  1. Sol yanındaki melek, yazacak kötü bir amel bulamadığında.
  2. Sekerâtü’l-mevtte (ölümün şiddetli hâlleriyle kendinden geçmişken) müjdeci melekler gelip “Merhaba ey mümin, sen cennetliksin.” diye müjdelediklerinde.
  3. Kabre konulduğu vakit, kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe olarak bulduğunda.
  4. Rahmân olan Allâh’ın Arş’ı altında enbiyâ, evliyâ, âlimler, şehitler ve sâlihler ile beraber gölgelendiğinde.
  5. Kıldan ince, kılıçtan keskin ve geceden daha karanlık, bin yıl iniş, bin yıl yokuş ve bin yıl düz olan Sırat Köprüsü’nden geçtiğinde.

Evliyâdan bir zât demiştir ki: “Âriflerin vakitlerinin tamamı, Mevlâ’ya olan münâcât ve zikirlerinden dolayı hep ferah ve sevinç ile geçer. Onların bayramları dâimîdir, hiç kesilmez.”

Hasan-ı Basrî (rah.) Hazretleri, “Mevlâ’ya isyan etmediğimiz her bir günümüz, bayram günüdür.” derdi.

Tamamını okuyun

İslam

Arazi-toprak mahsullerinin zekâtı, öşür

28 Nisan 2022 – 19:14

Öşür arazisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sabit bir farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkarmış olduğumuz şeylerin temiz (ve helâl) olanlarından (Allah yolunda) infâk ediniz (harcayınız)! Ve kendinizin, ancak göz yumarak alabileceğiniz kötü ve haram olan şeyi vermeye yeltenmeyiniz. Ve bilin ki Allah Ganî’dir (sadakalarınız sizin menfaatiniz içindir) ve Hamîd’dir (herkes, Allâh’a hamd ve şükür borçludur).” buyurulmuştur.

Bir arazi, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsûlâtı onda bir nisbetinde; dalyanlar, dolaplar, hayvanlar veya satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya işçi ücretleri vesair masraflar bundan düşülmez.

Öşürde, arazi sahibinin akıllı, bâliğ (ergin), zengin olması şart değildir. Öşürde itibar, arazi sahibine değil, araziyedir. Yani, mal sahibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir. Arazide yılda kaç mahsul elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi icap etmez. Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin, pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı, çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü mahsulden ve yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdasından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o ağaçların meyvelerinden ve ekilenlerden de öşür vermek lâzımdır. Öşür arazisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsulden de öşür verilir.

Hulasa, İmâm-ı Âzam Hazretleri: “Araziden elde edilen mahsulün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurmuşlardır.

Tamamını okuyun
Advertisement
Genel2 ay önce

AKPKK’li şaibeli belediye başkanının ismi bu kez intihar vakası ile anılıyor

Sağlık4 ay önce

Kediler insanlar için ölümcül olabilecek hastalıklar taşıyor

Sağlık4 ay önce

Kedilerden insanlara geçen bazı hastalıklar ve korunma yolları

Amerika7 ay önce

ABD’nin borç “şımarıklığı” ciddi maliyet riski taşıyor

Gündem9 ay önce

Süleymancılara ait Fazilet Yapı davasında Melih Gökçek de müdahil

Türkiye9 ay önce

Yeşilay da AKPKK’nin çiftliğine dönmüş

Gündem10 ay önce

Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Sinan Ateş’in peşine düşmüş

Avrupa10 ay önce

İtalya’da 418 sübyancı rahip tespit edildi

Amerika10 ay önce

ABD’nin askeri denizaltılarının hazin sonu…

İngiltere10 ay önce

İngiliz halkı fişlendi

Amerika11 ay önce

Mali kriz nedeniyle ABD’de işten çıkarma dalgası büyüyor

İngiltere11 ay önce

İngiltere’de bazı çocuk bakım evlerinde çocuklar dövüldü ve dışarıda bırakıldı

Amerika11 ay önce

Kanada ‘kültürel soykırım’ nedeniyle 2.8 milyar dolar ödeyecek

Asya11 ay önce

Japonya’dan G7 liderlerine uyarı: Tayvan sıradaki Ukrayna olabilir

Genel11 ay önce

Emekli amirali ‘sıkarız kafasına’ diye tehdit etmişti: Savcının bulamadığı Çelik, Bahçeli’nin yanında çıktı

Amerika11 ay önce

Ders vermeden 900 bin dolar kazandı

Türk Dünyası11 ay önce

Kıbrıs’ta santral arızaları nedeniyle elektrik kesintileri yaşanıyor

Türkiye12 ay önce

ÇAYKUR, borcu borçla kapatmaya çalışıyor

Amerika12 ay önce

Elon Musk Trump’ın hesabının askıya alınma sürecini de ifşa etti

Genel1 yıl önce

İsmailağa Cemaatinde yaşanan cinsi sapıklığın skandal ses kayıtları

İngiltere1 yıl önce

İngiltere’de grev dalgası genişliyor

Çin1 yıl önce

İtalya’da Çin’in kurduğu polis karakolları için inceleme başlatıldı

Genel1 yıl önce

Batılı devketlere Ankara’da terör saldırısı  uyarısı

İngiltere1 yıl önce

İngiltere’de mali kriz nedeniyle iş bırakmaları ve grevler artıyor

İslam1 yıl önce

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)

Yorumlar

Nübüvvet’in İlk Yılların… için Ali KEMER
Sözde koronavirüs aşılarının k… için Abdurrahman Aydın
Sözde İçişleri Bakanı Süleyman… için Hasan
Marmara Denizi’nin dibi… için Abdurrahman Aydın
Japonya’da yeni bir örde… için Abdurrahman Aydın
Metafizik savaşta bozguna uğra… için Abdurrahman Aydın
Vatandaşa tam kapanma eziyeti… için Abdurrahman Aydın
İngiltere’de aşı yaptıra… için Abdurrahman Aydın
Etna Yanardağı tekrar lav püsk… için Abdurrahman Aydın
Reuters: Büyük Türk bankaları… için Abdurrahman Aydın
İsrail’de Pfizer/BioNTec… için Abdurrahman Aydın
Japonya’da yanardağ patl… için Abdurrahman Aydın
İsrail’de Pfizer-BioNTec… için Abdurrahman Aydın
Endonezya’da kayıp deniz… için Abdurrahman Aydın
Fransa’da askerlerden Macron… için Hasan

Öne Çıkanlar

Copyright © Haber Özel TV sitesi bir Akademi Dergisi - Mehmet Fahri Sertkaya projesidir.