Connect with us

İslam

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Yahudiler’e Verdiği Cevaplar (3)

23 Nisan 2022 – 03:04

Rasûlüllah (s.a. v.)’den gelen bir habere göre; Kıyamet Gününde Allahü Teala şöyle buyuracaktır:
-Bu mahlukların amel defterlerini Levh-i Mahfuz’da yazılanla karşılaştırınız. Bir zerre denlü artık ve eksik gelmesin ve hiçbir şey yoktur ki Allahü Teala onu bilmemiş olsun! Hem nasıl bilmesin ki onu kendisi yaratmıştır. Sonra Arş’ı yeşil bir cevherden yarattı. Onun altı kerre 100.000 ayağı ve 6 kez 100.000 perdesi vardır ve her biri de yerlerden ve göklerden büyüktür. Rüzgarlarda peyda olduğu zaman Hak Teala onları topladı, suyu yelin üzerine koydu. Suyun üstüne de Arşı koydu. Şimdi arş, su üstündedir Arş da bu kadar uzunluğuna gurur duydu:
-Hak Teala, benden ulu birşey yaratmadı! dedi.
Hak Teala bir yılan yarattı ki başı inciden, gövdesi kızıl altından, gözleri yakuttandı. Ona buyurdu. O da Arş’ı yedi kere dolandı. Henüz yarısı aşağı asılı durur. O yılanın dört başı vardır. Her başında 700.000 yüzü vardır ve her yüzünde 1000 ağızı vardır. Her ağzında da 1000 tane dili vardır. O dillerle Allahü Teala’yı türlü lisanla tesbih eyler. O tesbihten bu dünya kadar bir cevher yaratılır. O cevherin parçaları ki kimi yakut, kimi zümrüttür, bunlar Cennet’in içine saçılır ve Cennet’in bütün cevherleri o yılanın tesbihindendir ve gözlerin nuru, o tesbihin nurudur. O yılan Ademoğulları’nın korktuğu, nefret duyduğu dünya yılanlarına bezemez. Bu yılanın 80.000 boynuzu vardır. Onların uzunluk ve kalınlığını Allahü Teala bilir. Bu kadar azamet ile Arş onun ortasında görünmez olmuştur. Eğer yüce Allah emretseydi, O, Arş’ı, Kürsü’yü, Levh’i, Kalem’i ve yedi kat göklerin hepsini aslanın sineği yutması gibi yutardı.
Arş’ın altında 100.000 kandil asılmıştır. Eğer yerleri ve gökleri o kandilin yerine koysalar Bahr-i Umman’a ( Umman Denizi) bir yüzük bırakılmış kadar olmazdı ve Arş’ın 360.000 ayağı vardır. Her ayağının arasında 360.000 alem vardır. Her alemin içi melekle doludur.
Onlar da istiğfar edip sevabını Çiharıyar-ı Güzin olan dört halifeye bağışlarlar. Onları sevmeyenlere lanet ederler. O Kürsi hem de Iatif bir cevherdir ki yedi kat yerler ve gökler Kürsi katında bir ulu sahrada (kırda, çölde) bir halka( yüzük) kadardır.
Kürsi de kendisini büyük gördü. Hak Teala da onu bir kandil gibi Arş’a astı. Allah arşın altında da Mescûr adında ulu, kocaman bir deniz yarattı ki Arş’ın sağ yanında, yedinci kattaki gökten yukarıdadır. Hak Teala bu dünyayı ölümlü, fani kıldıktan sonra yine o denizden hayat verse gerektir…
Bu yıldızların her biri de bir gökte olduğundan kimi büyük, kimi küçük görünür ve bu yıldızların beşi saygın, itibarlıdır ki güneş ve ay ile yedi olurlar. Onlara yedi gezegen, yedi seyyare derler. Her biri bulunduğu gök’ün Hakanıdır. Bu yedi kat göklerin İlki yeşil zebercettendir. Adı da Berkıa’dır. Onun melekleri sığır şeklindedir. Ona bir melek vekil seçilmiştir. Adı İsmail’dir. Kamer(ay) bu göktedir. İkinci gök Kaydum’dur. Sarı yakuttandır. Melekleri Anka şeklindedir. Ona da bir melek vekildir. Adı Mihail’dir. Utarit yıldızı bu göktedir. Üçüncü gök Maun’dur. Kızıl yakuttandır. Onun melekleri Kerkenes (Akbaba) biçimindedir. Ona bir melek vekildir. Adı Safrail’dir. Zühre yıldızı (Çoban yıldızı) bu göktedir.
Dördüncüsü ak gümüştendir. Onun melekleri Hûr suretindedir. Ona vekil olan meleğin adı Salsail’dir. Güneş bu göktedir. Beşinci gökyüzü kızıl yakuttandır. Adı: Reknadır. Bu gökün melekleri ahu gözlü hurilerdir. Merih yıldızı bu göktedir. Altıncı gök katı, Reria’dır. Onun melekleri Adem şeklindedir. Ona vekil olan meleğin adı, Şemhal’dır. Müşteri yıldızı bu göktedir. Yedinci gök, Gariba’dır. Açık nurdandır. Onun da melekleri adem şeklindedir. Ona vekil (Muhafız) meleğin adı Ekrail’dir. Zuhal yıldızı bu göktedir. İşte bu göklerin içi meleklerle doludur. Bunların gıdası tesbihtir. bu meleklerde nefis (Şehvet) yoktur. Ama akıl, düşünce vardır.
***(Sema katları hususunda, birebir kabul etmek, şart değildir. İmam Taberî’nin yaşadığı zamanın teknik imkanlarını ve gelen rivayetlerin sıhhat derecesinin zayıf olmasını da göz önünde bulundurarak, değerlendirmek münasip olur.)

Hak Teala insana hem nefis, hem akıl verdi. Yaratıkların en şereflisi kıldı. Güneş, bitkileri, nebatları ve yemişleri büyütür. Hak Teala bu özelliği onlara vermiştir. Bu bitkilere, çiçeklere güneş değmese, dokunmasa onlar olgun hale, kemale gelmezler. Yemiş acı olur ve bu güneşin cürmi, cismi, gövdesi, bu yeryüzünün 160 katı büyüklüğündedir. Çünkü güneş, dördüncü kat göktedir. Yeryüzünden birinci gök katına kadar aralık/mesafe 500 yıllık yoldur ve o gökün kalınlığı da 500 yıllık yoldur. İkinci üçüncü ve ta Yedinci kat göğe kadar aralıklar böyledir. Buna göre yer yüzünden güneşin aralığı 4.000 yıllık yol olur. Bu kadar yoldan güneş, ışık verir,canlıları besler. Şimdi, Güneş’ten aşağı olan gökler, ışıklara engel olmaz mı? diye sorulsa buna cevap şudur: Bu gökleri Hak Teala billur gibi ince, latif, hoş cevherden yaratmıştır. Ay birinci göktedir. Onun cürmi, büyüklüğü, cismi bu yer yuvarlağının 180 kadarıdır. Ay arttıkça meyveler, yemişler de büyür. Ana karnındaki çocuk da böyledir. O beş yıldızın, beş gezegenin de dünyada etkileri, tesirleri vardır.
Hak Teala bizim dünyamıza 70.000 yıl ömür takdir etmiştir. Her yedi bin yılda bir cins kavim gelmektedir. Çünkü bu yedi gökün her birine bir yıldız hükmeyler. Her birinin 1000 yıl hükmü vardır. Bu yedi gezegenin (Seyyarenin) hükmü tamamlanınca bir kavim da yaratılırdı. Son devirde Adem (a.s.) gelmiştir. O da sona erince başka kavim kalmaz, bunlar fani (yok) olduktan sonra haşır ve neşir (Kabirlerden toplanma) zahir olur ve Allah’ın ne Arş’a ihtiyacı vardır, ne Kürsi’ye ve ne de hiçbir yaratığa! Bütün yaratıklar ona muhtaçtır. Allah, mahlukattan müstağni, kimseye muhtaç olmayandır.

Dördüncü sorunun cevabında Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle dedi:

-Allahü Teala bu evreni, bu alemi baştan başa sudan yarattı. Suya bütün yüceliği ile baktı. Su, o yüce bakıştan coştu. Kaynadı ve o sudan bir duman meydana geldi. O duman, o tütsüntüden gökleri yarattı. Nitekim şöyle buyurdu: “Allah, bu gökleri o buğudan, o dumandan yarattı.” (Fussılet suresi, ayet: 10) Şöyle ki Allahü Teala buyurur: “Allah bu göğü yarattığı zaman gök bir parçaydı.” (Duhan suresi, ayet: 10) Sonra buyurdu. Yedi parça, yedi kat oldu. Bu yolda Allahü Teala şöyle buyurur: “Allahü Teala vakta ki yedi kat göğü yarattı ve iki günde her gökün işini bitirdi. Her melek, bölüğünün nerede olacağını bilirdi.” (Fussulet suresi, ayet: 13) Ve şöyle vahiy buyurdu: “Yıldızları göklere ziynet olsun ve halk baksın, görsün diye bu göklerde yerleştirdik. Vakta ki, göklerin işi tamam oldu, bu su, Allah’ın heybetinden kaynadı, köpüklendi, o köpük cihanın ortasında toplandı. Şimdi yüce Kabe oradadır. Bunlar, her şeyi hakkı ile bilen Allah’ın takdirleridir.” Hak Teala o köpükten yeri yarattı ve döşedi. Bu yolda şu ayet-i kerime buyurulmuştur: “Gökyüzünden sonra yeryüzünü yaydık.” (Naziat suresi, ayet: 30) Yaratılan bu yerler de bir parçaydı. Allahü Teala’nın buyruğu ile gökler gibi yedi kat oldu. Kur’an’da bu olay şöyle anlatılmaktadır: “Ama o kafirler bilmeliydi ki gökler de yerler de tek parçaydı, biz gökleri yedi parçaya ayırdık, yerleri de öyle yedi parça olarak yarattık.” (Enbiya suresi, ayet: 31)
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Allahü Teala öyle bir Allah’tır ki yedi kat göğü ve yeri yaratmıştır.” (Talak suresi, ayet: 12) Yüce Allah, yerleri yedi parça eyleyince onları suyun üzerine koydu. Her yerden pınarlar akıttı. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Yer’den su kaynakları akıttı ve dağlar, yerleştirdi, yere mıhladı.” (Naziat sGresi, ayet: 31-32) Allahü Teala otlar bitirdi ve bu yerleri su üstünde bir balığın arkasına koydu. O balık suyun içindedir. O su bir taşın üstünde, taş da bir meleğin avucu içindedir. O melek böylece bir yere dayanmadan durmaktadır. Ayağının altında hiçbir dayanak yoktur. O balık da şunu bilmeli ve demeli:
-Yer, benim üstümdedir. Ama ben yalnız başıma götürmüyorum. Belki onu benim de altımda bulunan melek, hemde ayağının altında dayanak yokken tutmaktadır. O balık ne zaman depremse bu yer’i (arz’ı) titretir. Allah bilir ki bu yaratıklar muztariptir ve (depremle) titremektedir, yeryüzünde dedirlik edemezler, bunun üzerine dağları yarattı ve yere baskı kıldı. Nitekim Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur: “Dağları da kazık gibi kılmadık mı?” (Nebe suresi, ayet: 7) Ta ki dünya titremesin, deprenmesin ve bu halk onun üzerinde yaşayalar, dirlik süreler.
Allah bunları 6.000 yılda yarattı ki, o altı bin bu cihanın altı günüdür. Yedinci gün de 1000 yıl kadardı. Artık bu felek dönmeğe başlamıştı. Yıldızlar yürüyüşe geçtiler ve 7.000 yıl bu cihana ömür verildi. Artık viran kılsa gerektir. O vakit ki Kalem’i yarattı ve Kıyamet kopup dünya harap olur, bu aralık 14.000 yıl miktarı olur. 7.000 yıl yaradılması müddetidir, 7.000 yıl yaşaması bekası müddetidir… Kaynak: a.g.e. ; s. 32

Devamını okuyun
Yorum yapmak için tıklayınız

Bir yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İslam

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)

24 Kasım 2022 – 13:22

Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) haklarında, “Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine tabi olursanız hidayete erişirsiniz.”buyurdukları sahabilerin her biri bizler için ibret ve örneklerle dolu bir hayatın sahibidir. Her sahabiden alacağımız dersler var­dır. Mus’ab bin Umeyr de (r.a.) bu mümtaz insanlardan biridir.

Bu yıldız sahabi, İslam’ı kabul etmeden önce Mekke’nin en sevilen, genç ve itibarlı simalarından biriydi. Ailesinin göz bebeği olan Mus’ab, çok zengin, mü­reffeh ve gösterişli bir hayat yaşıyordu. Anne ve babası, bir dediğini iki etmiyor­du. Böyle göz kamaştırıcı bir hayatın içindeyken, bir gün, Peygamber Efendi­mizin (a.s.m.) tebliğ ettiği dinden haberdar oldu. İçine bir merak düştü ve Hz. Peygamber’i ziyaret etti. Bir müddet sohbetten sonra, hidayet nuru kalbini ay­dınlatmaya başladı. Biraz sohbetten sonra oradan ayrıldı. Hz. Mus’ab, müşrik olarak geldiği Re­sû­lul­lah’ın huzurundan artık bir Müslüman olarak çıkmıştı. Ama muhitinden çekindiği için bir müddet bunu gizledi. Namazlarını gizli gizli kıldı.

Fakat bir gün müşriklerden biri, onun namaz kıldığını gördü, ailesine haber verdi. Bu, Mus’ab’ın hayatında bir dönüm noktası oldu. Önceden onu çok sevip itibar eden Mekkeliler tarafından, sırf İslam’ı kabul ettiği için türlü baskı ve sıkın­tılara maruz bırakıldı. Hapsedildi. Sonra bir grup Müslüman’la birlikte Habeşis­tan’a hicret etti. Bir müddet orada kaldı. Döndüğünde onu bekleyen farklı bir şey yoktu. Ailesi ve akrabası yine düşmandı.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir gün Ashâbıyla sohbet ederken Mus’ab (r.a.) yanla­rına geldi. Selam verdi. Sahabiler, ona gereken şekilde yardımcı ola­madıkları için mah­cuptular. Peygamberimiz, Mus’ab’ın selamını aldıktan sonra şöyle buyurdu:

“Dünyayı bütün ahalisiyle değiştirebilen Allah’a hamd olsun! Şu genç adamı görüyor musunuz? Önceden anne ve babasının en sevgili varlığı idi. Allah ve Resûl’ünün sevgisi, anne ve babasının sevgisine galebe çaldı. O da Allah’ı ve Resûlünü anne ve babasına tercih etti.”

Kâinatın Efendisi’nin (a.s.m.) bu iltifatına mazhar olan Mus’ab bin Umeyr, ha­kika­ten her şeyini Allah ve Resûl’ü uğrunda feda etmişti—evini, şaşaalı hayatı­nı, vazgeçmesi zor olan o zevk ve lezzetleri, annesini, babasını…

Bu fedakâr zat, bütün bunlara mukabil tükenmeyen bir zenginliğe kavuştu ve Re­sû­lul­lah (a.s.m.) tarafından, İslam’ın Medine’deki ilk tebliğcilerinden biri ola­rak vazifelendirildi.

Birinci Akabe Biatı’nı takiben Medine’de İslam süratle yayılmaya başlayın­ca, buradaki yeni Müslümanlar, Hz. Peygamber’den (a.s.m.), İslam’ı kendilerine öğretecek muallimler göndermesini istediler. İlk muallim Mus’ab bin Umeyr oldu. Medine’ye gidip Es’ad bin Zürâre’nin (r.a.) evine yerleşen bu fedakârlık timsali sahabi, birer ikişer gelen Medinelilere İslam’ın esaslarını öğretti. Böyle­ce Es’ad’ın evi bir İslam dershanesi hâline geldi. Burası öyle feyizli bir yerdi ki, gelen, Müslüman oluyordu.

Derken sayıları hızla artan Müslümanlar, Medine’de Cuma namazı kılmak is­tediler. Durumu Re­sû­lul­lah’a (a.s.m.) bildirerek iznini aldılar. Ensar, Sa’d bin Hayseme’nin evinde toplandı ve Medineli Müslümanlar hep birlikte Mus’ab’ın imamlığında ilk Cuma namazlarını kıldılar.

Bilahare Hz. Mus’ab, Mekke’ye gelerek Re­sû­lul­lah’ı ziyaret etti ve Medi­ne’deki İslami inkişafı anlattı. Bu ziyaretten haberdar olan Mus’ab’ın annesi çok kızdı, oğluna bir haber gönderdi ve şöyle dedi:

“Hayırsız evlat, Mekke’ye gelip de benden önce bir başkasını nasıl ziyaret edebiliyorsun?!”

Mus’ab’ın ceva­bı ise şu idi:

“Ben Re­sû­lul­lah’tan (a.s.m.) önce hiç kimseyi ziyaret edemem!”

Daha sonra Peygamberimizin iznini alarak annesinin yanına giden Mus’ab, onun, “Hâlâ batıl inancını muhafaza ediyor musun?” şeklindeki sualiyle karşı­laştı. Şöyle bir cevap verdi:

“Anneciğim, ben Muhammed’in (a.s.m.) dini üzere­yim. O din de Cenâb-ı Hakk’ın gönderdiği hak dindir.”

Ve şunları ilave etti:

“Be­nim size olan düşkünlüğümü ve sevgimi bilirsin. Benim inandığım Allah’a ve Resûlüne sen de inan. Bunu bütün samimiyetimle istiyorum.”

Annesi, Müslüman olduğu takdirde halkın kendisiyle alay edeceğini söyleye­rek teklifini reddetti.

Ama artık oğlunun inancına da karışmayacaktı.

Daha sonra bir müddet Mekke’de Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) yanında kalan Mus’ab, bilahare Medine’ye döndü. Mekke’de bulunduğu esnada bir gün, Hz. Peygamber, onun bir kemik parçasını sıyırdığını gördü. Ve yanındaki sahabilere, “Bu zatı görüyorsunuz ya, anne ve babası ona en güzel yiyecekleri verdikleri hâlde, onları bırakıp bizimle beraber açlığa tahammül ediyor.”

Böylece mübarek bir hayatın sahibi olan Mus’ab (r.a.), o hayata yakışır bir şe­kilde ahiret âlemine irtihâl etti. Uhud Harbi’nde, Re­sû­lul­lah tarafından İslam sancağını taşımakla vazifelendirilmişti. Bir taraftan harp ederken, diğer taraf­tan da bir kısım Müslümanların gerileyişi üzerine nazil olan şu âyeti okuyordu:

“Muhammed bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelmişti. Şimdi o ölür veya öldürülürse, dininizden dönecek veya savaştan kaçacak mısınız?”

Kahramanca mukavemetiyle müşriklerin karşısında dimdik duran Mus’ab, bir ara “İbni Kamie” adlı bir müşrikin hücumuna uğradı. Atıyla Mus’ab’ın yanına yaklaşan müşrik, onun sancağı tutan elini uçurdu. Sancağı hemen sol eline akta­ran Mus’ab, o eli­ni de kesilmekten kurtaramadı. Bu defa sancağı dişleriyle ya­kalayarak göğsünde tut­ma­ya çalıştı. Hemen bir sahabi yetişerek sancağı dev­raldı. Bu, bir melekti. Mus’ab’ın kılığına bürünerek savaşa devam etti. Bir ara ona seslenen Re­sû­lul­lah, melekten, “Ben Mus’ab değilim, yâ Re­sû­lal­lah!”ceva­bını işitti. Mus’ab’ın şehit olduğu o zaman anlaşıldı. Bunun üzerine Hz. Pey­gamber (a.s.m.) gözyaşları içinde şu âyeti okudu:

“Müminlerden Re­sû­lul­lah ile beraber olacaklarına dair Allah’a verdikleri sö­ze sadık kalan nice kimseler vardır. Onlardan kimi verdiği sözü tamamen yerine getirerek şehitliğe kavuştu, kimi de böyle güzel bir akıbeti beklemektedir. On­lar sözlerini hiçbir surette değiştirmemişlerdir.”

Bu büyük sahabi şehit olduğunda, üzerinde kefen olarak kullanılabilecek bir bez parçasından başka bir şey yoktu. Başı örtüldüğü zaman ayakları, ayakları örtüldüğünde de başı açık kalıyordu. Allah için sevdiklerini feda eden Mus’ab, her şeyden ziyade sevdiği Allah’ına böyle kavuştu.

Allah ondan ebeden razı olsun.

Tamamını okuyun

İslam

Beş hakîkî bayram

2 Mayıs 2022 – 19:48

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bayram günü sabah vaktinde Allâhü Teâlâ, meleklerini yeryüzünün her tarafına gönderir. Her bir melek, bir sokağın başına geçerek: ‘Ey ümmet-i Muhammed! Kerem sahibi Rabb’inizin huzuruna çıkın. Çünkü o, bol bol veriyor ve büyük günahları bağışlıyor.’ der. Bunu, insan ve cinlerin dışındaki bütün mahlûkat duyar. İnsanlar bayram namazlarını kılmak üzere evlerinden çıktıklarında, Allâhü Teâlâ, meleklerine: ‘Ey meleklerim! Bir işçi, işini bitirince alacağı karşılık nedir?’ buyurur. Melekler, ‘Ey Rabb’imiz! Alacağı, ücretinin tam olarak ödenmesidir.’ buyururlar.

Allâhü Teâlâ, onlara: ‘Ey meleklerim! Sizleri şâhit tutuyorum ki onların Ramazan ayında tuttukları oruçların, kıldıkları namazların sevabı olarak ben de onlara rızâmı ve mağfiretimi veriyorum.’ buyurur. Sonra Allâhü Teâlâ: ‘Ey kullarım! Benden isteyin. İzzetime ve celâlime yemin ederim ki bugün dininiz veya dünyanız için benden ne isterseniz onu vereceğim.’ buyurur.”

Müminin, Ramazân-ı şerîf ve Kurban bayramlarından başka; şu beş vakitte beş hakîkî bayramı daha vardır:

  1. Sol yanındaki melek, yazacak kötü bir amel bulamadığında.
  2. Sekerâtü’l-mevtte (ölümün şiddetli hâlleriyle kendinden geçmişken) müjdeci melekler gelip “Merhaba ey mümin, sen cennetliksin.” diye müjdelediklerinde.
  3. Kabre konulduğu vakit, kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe olarak bulduğunda.
  4. Rahmân olan Allâh’ın Arş’ı altında enbiyâ, evliyâ, âlimler, şehitler ve sâlihler ile beraber gölgelendiğinde.
  5. Kıldan ince, kılıçtan keskin ve geceden daha karanlık, bin yıl iniş, bin yıl yokuş ve bin yıl düz olan Sırat Köprüsü’nden geçtiğinde.

Evliyâdan bir zât demiştir ki: “Âriflerin vakitlerinin tamamı, Mevlâ’ya olan münâcât ve zikirlerinden dolayı hep ferah ve sevinç ile geçer. Onların bayramları dâimîdir, hiç kesilmez.”

Hasan-ı Basrî (rah.) Hazretleri, “Mevlâ’ya isyan etmediğimiz her bir günümüz, bayram günüdür.” derdi.

Tamamını okuyun

İslam

Arazi-toprak mahsullerinin zekâtı, öşür

28 Nisan 2022 – 19:14

Öşür arazisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sabit bir farzdır. Âyet-i kerîmede (meâlen): “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkarmış olduğumuz şeylerin temiz (ve helâl) olanlarından (Allah yolunda) infâk ediniz (harcayınız)! Ve kendinizin, ancak göz yumarak alabileceğiniz kötü ve haram olan şeyi vermeye yeltenmeyiniz. Ve bilin ki Allah Ganî’dir (sadakalarınız sizin menfaatiniz içindir) ve Hamîd’dir (herkes, Allâh’a hamd ve şükür borçludur).” buyurulmuştur.

Bir arazi, yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa mahsûlâtı onda bir nisbetinde; dalyanlar, dolaplar, hayvanlar veya satın alınacak sular ile bütün sene veya senenin yarısından fazla sulanırsa yirmide bir nisbetinde öşür verilir. Tohumlar veya işçi ücretleri vesair masraflar bundan düşülmez.

Öşürde, arazi sahibinin akıllı, bâliğ (ergin), zengin olması şart değildir. Öşürde itibar, arazi sahibine değil, araziyedir. Yani, mal sahibi; çocuk, deli veya fakir de olsa öşür ile mükelleftir. Arazide yılda kaç mahsul elde edilirse, hepsinden ayrı ayrı öşür vermek lâzımdır. Diğer malların zekâtında, malın-paranın üzerinden bir yıl geçmesi şart olduğu hâlde, mahsûllerde bir yıl geçmesi icap etmez. Bal, ceviz, susam, fındık, fıstık, çam fıstığı, payam (badem), zeytin, pamuk, palamut, pelit, keten tohumu, şeker kamışı, şeker pancarı, çay yaprağı, çayır otu, dut yaprağı, fesleğen yaprağı, buğday, mısır, pirinç, nohut, mercimek, bakla, fasulye, soğan, sarımsak, kavun, karpuz, salatalık, üzüm, incir, elma, armut, şeftali, erik gibi her türlü mahsulden ve yulaf, fiğ, burçak gibi her türlü hayvan gıdasından öşür verilir.

Öşrü verilen üzüm bağının içinde meyve ağaçları olsa veya bağ arasında soğan, sarımsak ekilse, o ağaçların meyvelerinden ve ekilenlerden de öşür vermek lâzımdır. Öşür arazisi içinde, ekilmediği hâlde kendiliğinden çıkan mahsulden de öşür verilir.

Hulasa, İmâm-ı Âzam Hazretleri: “Araziden elde edilen mahsulün azında da çoğunda da öşür farzdır.” buyurmuşlardır.

Tamamını okuyun
Advertisement
Genel2 gün önce

AKPKK’li şaibeli belediye başkanının ismi bu kez intihar vakası ile anılıyor

Sağlık2 ay önce

Kediler insanlar için ölümcül olabilecek hastalıklar taşıyor

Sağlık2 ay önce

Kedilerden insanlara geçen bazı hastalıklar ve korunma yolları

Amerika5 ay önce

ABD’nin borç “şımarıklığı” ciddi maliyet riski taşıyor

Gündem7 ay önce

Süleymancılara ait Fazilet Yapı davasında Melih Gökçek de müdahil

Türkiye7 ay önce

Yeşilay da AKPKK’nin çiftliğine dönmüş

Gündem8 ay önce

Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Sinan Ateş’in peşine düşmüş

Avrupa8 ay önce

İtalya’da 418 sübyancı rahip tespit edildi

Amerika8 ay önce

ABD’nin askeri denizaltılarının hazin sonu…

İngiltere8 ay önce

İngiliz halkı fişlendi

Amerika8 ay önce

Mali kriz nedeniyle ABD’de işten çıkarma dalgası büyüyor

İngiltere8 ay önce

İngiltere’de bazı çocuk bakım evlerinde çocuklar dövüldü ve dışarıda bırakıldı

Amerika8 ay önce

Kanada ‘kültürel soykırım’ nedeniyle 2.8 milyar dolar ödeyecek

Asya9 ay önce

Japonya’dan G7 liderlerine uyarı: Tayvan sıradaki Ukrayna olabilir

Genel9 ay önce

Emekli amirali ‘sıkarız kafasına’ diye tehdit etmişti: Savcının bulamadığı Çelik, Bahçeli’nin yanında çıktı

Amerika9 ay önce

Ders vermeden 900 bin dolar kazandı

Türk Dünyası9 ay önce

Kıbrıs’ta santral arızaları nedeniyle elektrik kesintileri yaşanıyor

Türkiye9 ay önce

ÇAYKUR, borcu borçla kapatmaya çalışıyor

Amerika10 ay önce

Elon Musk Trump’ın hesabının askıya alınma sürecini de ifşa etti

Genel10 ay önce

İsmailağa Cemaatinde yaşanan cinsi sapıklığın skandal ses kayıtları

İngiltere10 ay önce

İngiltere’de grev dalgası genişliyor

Çin10 ay önce

İtalya’da Çin’in kurduğu polis karakolları için inceleme başlatıldı

Genel10 ay önce

Batılı devketlere Ankara’da terör saldırısı  uyarısı

İngiltere10 ay önce

İngiltere’de mali kriz nedeniyle iş bırakmaları ve grevler artıyor

İslam10 ay önce

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)

Yorumlar

Nübüvvet’in İlk Yılların… için Ali KEMER
Sözde koronavirüs aşılarının k… için Abdurrahman Aydın
Sözde İçişleri Bakanı Süleyman… için Hasan
Marmara Denizi’nin dibi… için Abdurrahman Aydın
Japonya’da yeni bir örde… için Abdurrahman Aydın
Metafizik savaşta bozguna uğra… için Abdurrahman Aydın
Vatandaşa tam kapanma eziyeti… için Abdurrahman Aydın
İngiltere’de aşı yaptıra… için Abdurrahman Aydın
Etna Yanardağı tekrar lav püsk… için Abdurrahman Aydın
Reuters: Büyük Türk bankaları… için Abdurrahman Aydın
İsrail’de Pfizer/BioNTec… için Abdurrahman Aydın
Japonya’da yanardağ patl… için Abdurrahman Aydın
İsrail’de Pfizer-BioNTec… için Abdurrahman Aydın
Endonezya’da kayıp deniz… için Abdurrahman Aydın
Fransa’da askerlerden Macron… için Hasan

Öne Çıkanlar

Copyright © Haber Özel TV sitesi bir Akademi Dergisi - Mehmet Fahri Sertkaya projesidir.