Doğu Türkistan
Rapor: Türkiye artık Uygur sığınmacılar için güvenli bir yer değil

ABD merkezli araştırma kuruluşu The Oxus Society’nin ‘No Space Left To Run’ adlı raporuna göre Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya’da olmak üzere en az 28 ülke bir noktada Çin’le ‘suç ortağı oldu.’
1950’lerden beri Türkiye’nin Uygurlar için ‘ortak bir kültürden kaynaklı güvenli liman’ olduğu dikkat çekilen raporda, şu anda tahmini olarak 50 bin Uygur Türkü’nün Türkiye’de yaşadığı belirtildi.
Bunun yanında, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılındaki Urumçi Başkaldırıları sonrası Çin’in muamelesini ‘soykırım’ olarak nitelendirildiği hatırlatılarak son yıllarda Türkiye’nin bu konudaki söyleminin ‘yumuşadığı’ kaydedildi.
Ocak ayında Çin konsolosluğu önündeki ‘kayıp Uygurlarla’ ilgili protestoların Covid-19 ve güvenlik gerekçesiyle baskılandığı belirtilerek, hükümetin bu hareketinin ‘Çin’i üzme korkusuyla bağlantılı olduğu’ aktarıldı.
‘Türkiye’deki birçok Uygur, Avrupa’ya gitmek zorunda kalıyor’
Türkiye’nin, Uygur azınlığa yönelik politikasının değiştiğine dair son üç yıldan örnekler verilen raporda, şunlar ifade edildi: “2016 yılında sızdırılmış bir iade talebine göre Çin, ‘IŞİD propagandası’ gerekçesiyle Uygur Türkü bir cep telefonu satıcısının iadesini istedi. Tutuklanan satıcı sonunda suçsuz bulundu. Türk yetkililer, Uygur şair Abdurehim Paraç’ı da son birkaç yılda iki kez gözaltına aldı. Artan endişeler şimdiden birçok Uygur’u Avrupa’ya yerleşmeye mecbur bırakıyor. Serikzan Bilaş ve ailesi Eylül 2020’de Kazakistan’dan Türkiye’ye kaçtı ve burada yeni bir insan hakları örgütü kurdu ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşti. Verilerimiz, Türkiye’nin 2017’den bu yana artan sayıda insanı gözaltına aldığını veya cezalandırdığını gösteriyor.”
Raporun yazarları, Çin yeni İpek Yolu projesi Bir Kuşak, Bir Yol’la ekonomik gücünü daha fazla genişlettiğinde daha fazla ülkenin Pekin’le ilişkilerine bağımlı hale geleceğini kaydederek, şöyle devam etti: “Böylelikle Çin, Uygur diasporasını ve sürgünleri hedef almak için ülkeleri zorlama veya işbirliği yapma kabiliyetini artıracaktır. Kontrol edilmezse, Çin’in Uygurlara karşı küresel savaşı, son beş yılda olduğu gibi genişlemeye ve hızlanmaya devam edecek.”
Dünya Uygur Kongresi Başkanı 13 yıldır Türkiye’ye giremiyor
Bunun yanında Uygur meselesi denilince akla gelen ilk isim Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa 2008’den beri Türkiye’ye giremiyor.
İsa’ya yasakla ilgili yıllardır hiçbir gerekçe açıklanmadı. İsa sorunun çözülmesi için dışişleri bakanıyken Abdullah Gül, başbakanken Ahmet Davutoğlu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere birçok yetkiliyle iletişime geçti. Kendisine sorunun çözüleceği yönünde söz verildi. Ancak hiçbir adım atılmadı.
İsa iki ay önce avukatının aracılığıyla yargı sürecini başlattı. Bunun üzerine İsa’ya bir gerekçe iletildi. Uygur lider, ‘milli güvenliği tehlikeye düşürme’ gerekçesiyle Türkiye’ye alınmıyordu.
Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa, kendisine uygulanan yasağın arkasında Çin’in bulunduğunu belirterek, “Çin aynı baskıyı Almanya’ya da yapıyor ama ciddiye almıyorlar. Üstelik Almanya’nın Çin ile ticareti Türkiye’den 10 kat daha fazla” demişti.
Doğu Türkistan’da neler oluyor?
Uygurların zorla ‘yeniden eğitim kampları‘nda tutulması, kadınların zorla kısırlaştırılması, çocukların ailelerinden ayrılması, fabrikalarda zorla çalıştırma, sistematik tecavüz ve işkence Çin’e yöneltilen suçlamalardan yalnızca birkaçı.
Hem mevcut hem de eski ABD dışişleri bakanları, Britanya, Kanada ve Hollanda parlamentoları Çin’in Uygurlara yönelik muamelesini soykırım olarak nitelendirmişti.
Birleşmiş Milletler’e göre, Çin, ‘mesleki eğitim verdiğini ve aşırılığı ortadan kaldırmayı amaçladığını’ iddia ettiği kamplarda en az 1 milyon Uygur Türkü’nü tutuyor.
Çin
BM Yüksek Komiseri Bachelet Uygur Özerk Bölgesi’ni ziyaret edecek

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, gelecek hafta Çin’i ziyaret edecek ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne seyahat edecek.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği düzeyinde 2005’ten beri ilk defa düzenlenecek ve 23 Mayıs’ta başlayacak ziyarette yüksek komiserin sivil toplum kuruluş temsilcileri, iş adamları ve akademisyenlerle bir araya geleceği, bu kapsamda Doğu Türkistan’ın Kaşgar ile Urumçi kentlerini ziyaret edeceği kaydedildi.
Bachelet, yıllardır Pekin yönetiminden bölgeye “kısıtlamasız bir giriş izni” verilmesi çağrısında bulunuyordu. Yüksek Komiserliğe bağlı 5 kişi 25 Nisan’dan beri yüksek komiserin ziyareti için ön hazırlıklarda bulunuyor. Karantinada kalmak zorunda kalan ekip, bu sürecin ardından Kanton ve Sincan bölgelerine gidebilmişti
Amerika
Uygurlar’ın zorla çalıştırıldığı iddiası Kongre’de

Merkezi Arizona’da olan Universal Electronics Inc. (UEI) firmasının, Çin’in Uygurlar’a yönelik baskıcı politikalarına dahil olduğu yönündeki iddiaların ardından ABD’li bir grup Demokrat ve Cumhuriyetçi senatör firmaya uyarı niteliğinde bir mesaj gönderdi, ayrıntılı bilgi talep etti.
Konuyla ilgili iddialar ilk olarak bu ayın başında Reuters haber ajansında yayınlanmıştı. Haberde, UEI yönetiminin, yüzlerce Uygur’un, firmanın Çin’in güneyindeki Qinzhou’da yer alan tesislerine işçi olarak götürülmesi için Şincan Özerk Uygur Bölgesi’ndeki yerel yetkililerle anlaştığı ileri sürüldü.
Söz konusu haberde ayrıca Uygurlar’ın bu tesislerde sürekli polis tarafından gözetim altında tutulduğu, ayrı yatakhanelerde kaldıkları ve hükümetin “eğitim amaçlı” olduğunu iddia ettiği faaliyetlere katılmak zorunda bırakıldığı da iddia edildi.
Konuyu Kongre gündemine taşıyan Demokrat Senatörler Bob Menendez ve Jeff Merkley ile Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio, UEI Genel Müdürü Paul Arling’e hitaben ilettikleri mektupta, “Bu koşulların açıkça zorla çalıştırma olduğuna inanıyoruz” denildi.
Senatörler mektupta ayrıca, UEI yönetiminin söz konusu iddiaları “soruşturma ya da çözüm üretme konusunda neredeyse hiçbir şey yapmadığına” dikkat çekti.
Senatör Menendez Dış İlişkiler Komisyonu’nun başkanlığını yürütüyor. Rubio ve Merkley de bu komisyonun üyeleri arasında.
UEI yetkilileri Reuters haber ajansına daha önce yaptıkları bir açıklamada, Qinzhou’daki tesiste 365 Uygur’un çalıştığını ve bu kişilerin Çin’deki diğer tüm çalışanlarla aynı koşullarda çalıştırıldığını savunmuştu.
Firmadan bugün yapılan açıklamada ise, UEI’ın, çalışanları işe alan kurumla bağlarını geçen hafta kestiği ve senatörlerin konuyla ilgili sorularını yanıtlamaya hazır oldukları belirtildi.
Uzaktan kumanda parçaları üreten ve Sony, Samsung, LG, Microsoft dahil birçok büyük firmaya ürünlerini satan UEI, Şincan yetkilileriyle tartışma yaratan anlaşmayı yapan taşeron firmanın adını vermekten kaçındı.
Mektupta, Çin hükumet yetkililerinin, fiziksel şiddet, cinsel istismar ve işkenceye başvurarak kişileri zorla çalıştırdığı yönündeki bulgulara da vurgu yapılarak, UEI yönetimine konuyla ilgili soruları yanıtlamaları için 5 Kasım’a kadar zaman tanındı.
Çin
Komünist Çin’in Uygur Türklerine mezalimini, bizzat eski bir işkenceci anlattı

İşgal ettiği Doğu Türkistan’da uzun bir süredir Uygur Türklerine soykırım uygulayan Çin’in toplama kamplarında işlediği insan hakları ihlallerine ilişkin bir itirafçı daha ortaya çıktı.
Toplama kamplarında çalıştığını belirten ve gerçek ismi yerine sadece Jiang olarak anılan eski işkenceci, Uygur Türklerine uygulanan işkenceleri anlattı.
CNN’e açıklama yapan eski işkenceci, Uygur Türklerinin evlerine şafak baskınları düzenlediklerini “Onları gece vakti şiddet kullanarak yakalıyorduk. Eğer bir bölgede 100 tane olduğunu biliyorsak onların hepsini yakalamamız gerekiyordu” sözleriyle anlattı.

CNN’e toplama kamplarında yaşananları anlatan Jiang, “Onları yere düşene ve vücutları şişene kadar tekmeliyor ve dövüyorduk. Yerde ağlayana kadar devam ediyorduk. Sorgu süreci kapsamında yakalanan her yeni Uygur Türkünü dövüyorduk. Kadın, erkek ve 14 yaşına kadar çocuklar da buna dahildi” diye konuştu.
Toplama kamplarına attıkları soydaşlarımızı tavandan asarak elektrik verdiklerini ve cinsel saldırıda bulunduklarını belirten Jiang, “Onlara yemek ve su verilmiyordu ve bazen günlerce uyanık kalmaya zorlanıyorlardı. Herkesin farklı bir metodu vardı. Bazıları levye kullanıyordu diğerleri de üzerinde asma kilit olan demir zincir” dedi.

“Bunlar Sıradan İnsanlardı…”
Kamplara kapatılan insanların “terör” suçu işledikleri iddiasıyla yakalandıklarını belirten Jiang, “Fakat bu kişilerin hiçbirinin suç işlediğini sanmıyorum. Bunlar sıradan insanlardı” ifadelerini kullandı.
Röportaj verdiği CNN’e polis üniformasını, işkence fotoğraflarını ve videolarını gösteren Jiang kamplarda çalışan bazı kişilerin bunu iş olarak gördüğünü belirterek “Fakat bazıları psikopattı” şeklinde konuştu.
Polis olarak 10 yılı aşkın süre görev yaptıktan sonra toplama kampında görevlendirildiğini belirten Jiang, “Her görevlinin bir kotası vardı. Dolayısıyla bütün polisler ve görevliler Uygur Türklerini yakalamak için tetikteydi. Herkesin hedefini tutturması gerekiyordu” diyerek Çin zulmünü anlattı.
“Elektriği Cinsel Organlarına Veriyorduk”
Köylerdeki ağaların ya da muhtarların düzenledikleri toplantılarda köylerde yaşayan tüm Türkleri yakaladıklarını belirten Jiang, “Tek bir yılda 900.000 Uygur ya da diğer azınlıklardan insanın yakalandığını biliniyordu. Eğer polisler de bu sürece dahil olmak istemezlerse onlar da hapse atılıyordu” ifadelerini kullandı.
Toplama kamplarına kapatılan Uygur Türklerine elektrik verdiklerini belirten Jiang, “Elektriği cinsel organlarına veriyorduk” dedi.
Uygur Soykırımı
Çin’in işgalci olarak bulunduğu Doğu Türkistan’da 2014’ten bu yana sürdürdüğü Uygur Soykırımı, Hollanda, İngiltere, Kanada, ABD gibi birçok ülke tarafından resmi olarak tanınıyor.
Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına göre 1 ile 3 milyon Uygur, Kazak, Kırgız ve Özbek Türkü toplama kamplarında tutuluyor ve bu kamplarda tutulan esirler sistematik olarak işkence, tecavüz ve köleleştirmeye tabi tutuluyor.
Bunun yanında Uygur Türklerini hedef alan sistematik soykırımı durdurmasına yönelik çağrılara “radikal İslamcı terörizmle mücadele ettikleri” iddiasıyla yanıt veren ÇKP, terör örgütü Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesi halinde kurulacak olan hükümeti tanıyacağını açıkladı. Bu durumda Çin, terör örgütü Taliban’ın kuracağı sözde hükümeti tanıyan ilk ülke olacak.
Yorumlar