Avrupa
BM: Dünyada 2019’da 275 milyon kişi uyuşturucu madde kullandı

Birleşmiş Milletler, önceki yıl dünya genelinde 275 milyon kişinin uyuşturucu kullandığını, 2010’dan itibaren uyuşturucu kullanımının yüzde 22 arttığını bildirdi.
BM Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nce (UNODC) BM Viyana Ofisi’nde düzenlenen basın toplantısında, “2021 Dünya Uyuşturucu Raporu” kamuoyuyla paylaşıldı.
Raporda, 2010-2019 döneminde uyuşturucu kullanımının yüzde 22 arttığı, bu sürede dünya nüfusunun artışının da yüzde 10 olduğu vurgulandı.
Uyuşturucu kullanımı nedeniyle rahatsızlıklar yaşayan ve tedavi hizmeti bekleyenlerin sayısında ciddi artış gözlemlendiği uyarısında bulunulan raporda, 2019’de 36 milyon kişinin uyuşturucu kullanımı nedeniyle çeşitli rahatsızlıklar yaşadığı belirtildi.
Dünya genelinde 2019’da 275 milyon kişinin uyuşturucu kullandığı aktarılan raporda, madde kullanımı nedeniyle rahatsızlıklar artarken, bireylerin tedavi imkanı bulmakta ciddi sorunlar yaşadığı, 2020’de sekiz kişiden sadece birinin profesyonel yardım alabildiği ifade edildi.
AIDS, hepatit C virüsü taşıyorlar
Raporda, 2019’da 200 milyon kişinin esrar, 62 milyon kişinin “opioid” adlı sentetik uyuşturucu çeşitlerini, 27 milyon kişinin amfetaminler ile reçeteli uyarıcılar ve 20 milyon kişinin kokain kullandığı bilgisi paylaşıldı.
Raporda, uyuşturucu kullanımının beraberinde getirdiği sağlık sorunlarına da yer verildi.
2019’da 11 milyon kişinin uyuşturucu enjekte ettiği aktarılan raporda, bunların 1,4 milyonu HIV, 5 milyon 600 bininin ise hepatit C virüsü taşıdığına işaret edildi.
Uyuşturucu enjekte eden veya kullanan kişilerin HIV kapma olasılığının, genel nüfusa göre 29 kat daha fazla olduğu kaydedildi.
Küresel kokain üretimi 2 katına çıktı
Raporda, küresel kokain üretiminin 2014-2019 döneminde neredeyse ikiye katlandığı, 2019’da şimdiye kadarki en yüksek seviye olan tahmini 1784 tona ulaştığı belirtildi.
Kokainin en çok tüketildiği bölgeler arasında Avrupa’nın ilk sıralarda yer aldığı, kısmı düşüşe rağmen dünya genelinde en çok kokain tedarikinin Kolombiya’dan sağlandığı aktarıldı.
Metamfetamin pazarının Güneydoğu Asya ve Kuzey Amerika’da genişlediği kaydedilen raporda, bu duruma örnek olarak özellikle halihazırda istikrarsızlığın hakim olduğu Myanmar ve organize suç örgütlerinin ciddi bir güce sahip olduğu Meksika’daki gelişmeler gösterildi.
UNODC Başkanı Ghada Fathi Waly, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, uyuşturucu kullanımın yol açacağı riskler hakkında yeterince algının oluşmamasının daha yüksek oranda uyuşturucu kullanımıyla doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi.
Waly, “UNODC’nin 2021 Dünya Uyuşturucu Raporu’nun bulguları, gençleri eğitmek ve halk sağlığını korumak için algı ile gerçeklik arasındaki boşluğu kapatma ihtiyacını vurgulamaktadır.” ifadesini kullandı.
“Gerçekleri paylaş ve hayat kurtar“
Bu yılki Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı İle Mücadele Günü’nün ana sloganının “gerçekleri paylaş ve yaşam kurtar” olduğuna işaret eden Waly, bilimsel verilerle kamuoyunun bilinçlendirilmesinin çok önemli olduğunu kaydetti.
Waly, “Böylelikle uluslararası toplum, hükümetler, sivil toplum kuruluşları, aileler, gençleri göz önünde bulundurarak karar alabilir, koruma ve tedavi için daha hedef odaklı adımlar atılabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Uyuşturucu tüketimi 2030’da yüzde 11 artabilir
UNODC Araştırma Birimi Başkanı Angela Me de bu yılki raporda, BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri göz önünde bulundurularak geleceğe yönelik uyuşturucu kullanımının nasıl şekilleneceğinin analiz edildiğini söyledi.
Me, yapılan analizler doğrultusunda dünya genelinde uyuşturucu tüketiminin 2030’da yüzde 11 artacağını belirterek en çok artışın yüzde 40 ile Afrika’da yaşanacağını bildirdi.
Özellikle işsizlik ve fakirliğin madde bağımlılığında belirleyici rol oynadığına dikkati çeken Me, 2030’da düşük gelirli ülkelerde yüzde 43, orta gelirli ülkelerde yüzde 10 artış görüleceğini, buna karşı gelir seviyesi yüksek ülkelerde yüzde 1 gerileme yaşanacağını kaydetti.
Avrupa
İtalya’da 418 sübyancı rahip tespit edildi

STK’lerin raporuna göre İtalya’da 418 “sübyancı rahip” tespit edildi
İtalya’da ilgili sivil toplum kuruluşlarının, İtalyan Kilisesine mensup rahiplerin cinsi istismarına maruz kalanlardan yola çıkarak hazırladığı rapora göre, ülkede toplamda 418 “sübyancı rahip” belirlendi. Ülkede Katolik Kilisesinin cinsi istismar hadiseleriyle mücadelede öne çıkan derneklerden İstismar Mağdurları Ağı (Rete L’Abuso) ve dünya genelinde faaliyet gösteren ECA Global (Rahiplerin İstismarına Son) isimli sivil toplum kuruluşları İtalya’daki kiliselerde cinsi taciz vakalarına ilişkin mağdurlara dayanan ilk ortak raporunu açıkladı.
İstismar Mağdurları Ağı ve ECA’nın son 13 yılda ülke genelinde topladığı veriler ışığında hazırlanan raporun, herhangi bir sayı sağlama amacından ziyade İtalya’daki “sübyancı rahipler” sorununun ne boyutta olduğunu ortaya koyma hedefinde olduğu belirtildi. İtalyan Katolik Kilisesinin bölgelerine göre isimsiz olarak bildirilen, ihbar edilen ve mahkumiyet alanlardan derlenenler olmak üzere ülke genelinde toplamda 418 sübyancı rahip mevcut. Bunlar arasında 69 sübyancı rahip ile kuzeydeki Lombardiya bölgesi ilk sırada bulunuyor. Söz konusu 418 rahipten son 13 yılda sadece 164’ü hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı olduğu da raporda yer aldı. İstismar Mağdurları Ağı, bu konuda yapılan soruşturmaların genelde alt düzeyde kaldığını ve İtalyan yargısının bu konuda ilgili olmadığını ve gereken takibi yapmadığını savundu. İstismar Mağdurları Ağı Başkanı Francesco Zanardi, çevrim içi basın toplantısında, bahsi geçen hadiselerle bağlantılı kişilerin isimlerinin eklenmesiyle raporun, adli makamlara ve kolluk kuvvetlerine de gönderileceğini belirtti.
Diğer yandan, Katolik Kilisesinin İtalya’da en üst seviye kuruluşu olan İtalya Episkoposlar Konferansı (CEI), kilise bünyesindeki cinsi istismar vakalarına ilişkin ilk raporunu 2022’de açıklamıştı. Kasım 2022’de duyurulan raporda, 2020-2021 döneminde reşit olmayan ve savunmasız 89 kişinin cinsi istismar mağduru olduğu bildirilmişti.
Francesco Zanardi ise CEI’nin bu raporunu “kapsam olarak çok sınırlı ve saf propaganda” olarak nitelemişti. İtalya’da başta İstismar Mağdurları Ağı olmak üzere bu konuya duyarlı pek çok sivil toplum kuruluşu, ülkenin bu konuyla yüzleşemediğini savunuyor.
Amerika
ABD’nin askeri denizaltılarının hazin sonu…

ABD’de kuru havuzların kapatılması nedeniyle denizaltı sorunları ortaya çıkarken yeni AUKUS endişeleri
ABD Donanması’nın Batı Yakası’ndaki dört kuru havuzda denizaltı onarım çalışmalarını aniden askıya alması, Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD’nin Avustralya’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar geliştirmesi için “en uygun yolu” açıklamasından birkaç hafta önce AUKUS anlaşmasına ilişkin yeni endişelere yol açtı.
Donanma hafta sonu Washington eyaletinin Seattle şehri yakınlarındaki Puget Sound Donanma Tersanesi’nde bulunan üç rıhtımın yanı sıra yakınlardaki Trident Refit Tesisi’nde bulunan dördüncü bir rıhtımdaki operasyonları “geçici olarak askıya alacağını” duyurdu ve gelecekteki olası depremlerle başa çıkabilmek için bu rıhtımların güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Donanmanın uzun vadeli Tersane Altyapısı Optimizasyon Programı (SIOP) kapsamında kısa süre önce yapılan sismik değerlendirmede, denizaltıların bakıma alınmasıyla eş zamanlı olarak büyük ölçekli bir depremin meydana gelme olasılığına ilişkin potansiyel sorunlar tespit edildi.”
“Bu yeni bilgiler ışığında donanma tersane işgücünün, denizcilerin, yerel halkın, çevrenin ve denizaltıların güvenliğini daha fazla sağlamak için ek tedbirler almaktadır.”
ABD Donanması’nın açıklamasında “potansiyel sorunların” tam olarak ne olduğu, bunların giderilmesi için ne gibi çalışmaların gerektiği ya da olası maliyeti açıklanmıyor.
Donanma Deniz Sistemleri Komutanlığı Komutanı Koramiral Bill Galinis, Donanmanın “bu hafifletmeleri derhal uygulamaya başlayacağını ve kuru havuzlarımızı mümkün olan en kısa sürede güvenli bir şekilde tam kapasiteye döndüreceğini” söyledi ancak operasyonların ne kadar süreyle askıya alınabileceğini söylemedi.
Donanma bu kararın “ülkenin stratejik caydırıcılık kapasitesini ya da filonun genel misyonunu sürdürme kabiliyetini etkilemediğini” vurguladı.
Ancak bu kapanış yine de ABD Donanması’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltıları sahaya sürmesini, bakımını yapmasını ve ardından hizmet dışı bırakmasını zorlaştıracak ve Mart ayındaki AUKUS duyurusu öncesinde ABD sanayi üssünün boğuştuğu kısıtlamalarla ilgili yeni endişelere yol açabilir.
ABD halihazırda kendi donanmasının her yıl iki yeni nükleer enerjili denizaltı inşa etme ihtiyacını karşılamakta zorlanırken, mevcut filosundaki her üç denizaltıdan biri şu anda bakımda veya bakıma girmeyi bekliyor.
Üç AUKUS ülkesi Avustralya için nükleer güçle çalışan denizaltıları nasıl geliştireceklerini henüz ortaya koymamış olsalar da, ABD’nin Avustralya’ya Virginia sınıfı denizaltılar satarak ya da transfer ederek, mevcut altı konvansiyonel güçle çalışan Collins sınıfı denizaltı filosunun aşamalı olarak emekliye ayrılmasıyla ortaya çıkacak “kabiliyet açığını” kapatmasına yardımcı olabileceği yönünde spekülasyonlar yapılmaktadır.
Geçen yılın sonlarında iki üst seviye ABD Senatörü Başkan Joe Biden’a bir mektup yazarak böyle bir adımın atılmasının ABD’nin sanayi üssünü “kırılma noktasına” getirebileceği uyarısında bulunmuş, bunun üzerine Washington’daki iki partili bir grup siyasetçi Avustralya ve AUKUS’un arkasında durarak karşılık vermişti.
Geçen yıl Ağustos ayında üst seviye bir ABD Donanma subayı da fazladan denizaltı inşa etmenin Amerikan tersanelerine sürdürülemez bir yük getirebileceğini söyledi.
Geçtiğimiz günlerde Kongre gözlemcisinin hazırladığı bir rapor da Donanma’nın gelecekteki Columbia sınıfı denizaltı programıyla ilgili sorunlara dikkat çekerek, inşaat zorlukları arasında “temel program anlayışından yoksun” olduğunu tespit etti.
Son gelişme, Dışişleri Bakanı Penny Wong ve Savunma Bakanı Richard Marles’in, AUKUS anlaşması ve yaklaşan nükleer denizaltı duyurusu üzerinde yoğunlaşması muhtemel yıllık görüşmeler için İngiliz mevkidaşlarıyla İngiltere’de bir araya gelmeye hazırlandıkları sırada yaşandı.
Marles daha sonra Mart ayında yapılacak ortak açıklama öncesinde Savunma Bakanı Lloyd Austin ile üst düzey görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gidecek.
Eski Senatör ve denizaltıcı Rex Patrick ABC’ye verdiği demeçte, ABD Donanması’nın Batı Yakası kuru havuzlarındaki faaliyetleri askıya alma kararının, ABD sisteminin karşı karşıya olduğu sıkıntıları ve Avustralya’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar inşa etme konusundaki iddialı girişiminin doğasında bulunan büyük riskleri vurguladığını söyledi.
“ABD Donanması, denizaltı inşa kapasitesinin ABD Donanması’nın talebini karşılayamadığı gerçeğini gizlemedi. Bu haber işleri daha da kötüleştiriyor” dedi.
“ABD Kongre üyeleri ve Avustralyalı milletvekilleri ne kadar konuşurlarsa konuşsunlar, sözleri ABD ve Avustralya denizaltı inşa tersanelerinde artan riskleri değiştirmeyecektir.”
İngiltere
İngiliz halkı fişlendi

Daily Mail: İngiliz ordusu, Kovid-19 kapanmalarını eleştirenleri fişledi
İngiliz Daily Mail gazetesinin pazar eki Mail on Sunday, Britanya ordusuna bağlı gizli bir birimin ülkede Kovid-19 tedbirlerini eleştirenleri gizlice izlediğini ve bunlar arasında, ilgili konudaki yazılarıyla öne çıkan gazeteci Peter Hitchens’in de yer aldığını bildirdi.
Gazetenin haberinde, ordunun yurt dışına odaklanan ‘enformasyon savaşı’ tugayının can kaybı verilerini sorgulayan eski Bakan David Davis gibi tanınmış isimlerin yanı sıra Peter Hitchens ve Toby Young gibi gazeteciler hakkında dosyalar derlediği belirtildi.
Big Brother Watch isim grup tarafından gazeteye verilen belgelere göre Dijital, Kültür, Medya ve Spor Bakanlığına bağlı Dezenformasyonla Mücadele Birimi ve Acil Müdahale Birimi gibi yapıların da ilgili faaliyetleri söz konusu.
Belgeler, ekiplerin ‘sözde uzmanlardan gelen zararlı anlatılara’ karşı koymakla görevlendirildiğini, memurların ve yapay zekanın sosyal medyayı ‘solunum cihazları’ gibi ilgi çekebilecek anahtar kelimeleri tespit etmek üzere görevlendirildiğini gösterdi.
Karantina tedbirleri uygulandığı sırasında tugay adına çalışan bir muhbire göre, birim yabancı güçleri hedef alma yetkisinin çok ötesine geçti.
Belgelerde, tugayın İngiliz vatandaşlarının paylaşımlarını izlediği vurgulandı. Britanya Savunma Bakanlığı, daha önce ilgili iddiaları reddetmişti.
Muhbir, “Faaliyetlerimizin ülke nüfusunun izlenmesiyle; sıradan, korkmuş insanların sosyal medya gönderilerinin izlenmesiyle sonuçlandığı oldukça açık. Bu gönderiler doğru olmayan bilgiler veya koordineli faaliyetler içermiyordu” ifadelerini kullandı.
Öte yandan gazetenin görüşüne başvurduğu Hitchens da eleştirilerine gizli yasak uygulandığını ve görüşlerinin arama sonuçlarında düşürülerek sansürlendiğini vurguladı.
Hitchens, “Büyük Covid paniğiyle ilgili en şaşırtıcı şey, bırakın protesto etmeyi, kimsenin umurunda bile olmadan devletin temel özgürlüklere dönük bu kadar çok saldırıyı gerçekleştirmesini sağlamasıydı,” diye konuştu.
Hitchens, “Big Brother Watch’ın cesurca ortaya çıkardığı karanlık belgeler hakkında tam ve güçlü bir soruşturma talep etmenin zamanı geldi,” diye ekledi.
Yorumlar