Avrupa
Uyuşturuculara ne oluyor? Türkiye’de ele geçirilen uyuşturucuların akıbeti de tartışmalı

Son dönemde Türkiye’de gündemin öne çıkan maddelerinden biri uyuşturucu oldu. Sedat Peker videoları ile de bir kez daha konuşulan uyuşturucu kaçakçılığı ve suçları akıllara 2020’nin sonunda yayınlanan Avrupa 2020 Uyuşturucu Raporu’ndaki verileri getirdi.
Türkiye’nin dahil edildiği rapora göre son bir yılda özellikle de Covid-19 döneminde Avrupa’daki uyuşturucu kullanımı arttı.
Buna göre Avrupa’da tahmini kullanım miktarları ve oransal değişim şu şekilde:
Esrar

15-64 yaş arası ‘yetişkin’ kategoride 25,2 milyon kişi. Bunun 18 milyonu ‘genç yetişkin’ kategori adı verilen 15-34 yaş aralığında. Yetişkin kategoride bir önceki seneye göre yüzde 7,6’lık bir artış yaşanırken genç yetişkinlerde bu artış oranı yüzde 15 oldu.
Kokain
Benzer yükseliş kokainde de mevcut. yetişkin kategoride yüzde 1,3’lük artışla 4,3 milyon kişi ve genç yetişkin kategoride yüzde 2,4’lük artışla 2,9 milyon kişi.
MDMA
(metilenedioksi-N-metilamfetamin)
Bu uyuşturucu da 2020’de yetişkinlerde 2,7 milyon kişi tarafından ve genç yetişkinlerde 2,3 milyon kişi tarafından kullanıldı.
Amfetamin
Sentetik uyuşturuculardan amfetamin ise yetişkinlerde 2 milyon kişi ve genç yetişkinlerde 1,45 milyon kullanıcıya ulaştı.
Eroin ve diğer yüksek riskli afyon türleri
1,3 milyon kişinin de eroin ve benzeri yüksek risk içeren uyuşturuculara bağımlı halde olduğu belirtiliyor.
Türkiye ile ilgili durum ne?
Türkiye’de neredeyse her çeşit uyuşturucuda Avrupa genelindeki en yüksek miktarlar ele geçiriliyor.
Örneğin Türkiye’de 2009 yılından beri her yıl herhangi bir AB ülkesindekinden daha fazla esrar yakalanıyor. Tüm Avrupa’da ele geçirilen 200 ton esrarın 50 tonu Türkiye’den.
Bununla birlikte “Captagon” logolu amfetamin tabletlerine ilişkin en büyük ele geçirme operasyonları da Türkiye ve Yunanistan’da yapıldı.
Türkiye’de 2018’de 5,7 ton amfetamin ele geçirildi. Türkiye’de ele geçirilen amfetaminlerin neredeyse hepsi hap şeklindeydi. 22,7 milyon tablet ile toplam tahmin edilenden yüzde 87 daha fazla bir miktar.
Türkiye’de ayrıca 2018’de olağanüstü yüksek miktarda metamfetamin (564 kilogram) ele geçirildi. Bu tüm Avrupa Birliği’ndeki (646 kilogram) miktara yaklaşık bir rakam.
Türkiye’de ele geçirilen MDMA hapları 2017 ve 2018 yıllarında 8’er milyon hap ile AB’deki toplam miktarı aştı.
En yüksek eroin miktarı
Yine rapora göre Türkiye’de her yıl yaklaşık 17 ton ile tüm Avrupa toplamından daha fazla eroin yakalanmaya devam ediyor. Bu miktar aynı zamanda son 10 yılın en yüksek rakamı.
Rapordaki ifadede “Avrupa Birliği’nde yakalanan ve artan eroin kullanımının hacmi ikiye katlanması ve Türkiye’de ele geçirilen hacimler endişe verici.”
Uyuşturucuların akıbeti ne oluyor?
Bununla birlikte yine son dönemde Türkiye uyuşturucu operasyonlarına da hız vermiş durumda. Son olarak bu operasyonlarını uluslararası sulara kadar taşıdı.
Ancak son dönemdeki suçlamalar ele geçirilen uyuşturucuların akıbeti konusunda da soru işaretleri yaratmaya başladı.
Organize suç örgütü liderliğinden aranan Sedat Peker yayımladığı videoda Kolombiya’dan Türkiye’ye gönderilecek 4 ton 900 kilo kokainin Mehmet Ağar vasıtasıyla Türkiye’ye sokulmak istendiğini ve İzmir’deki bir kimya fabrikasına götürüldüğünü öne sürdü. Bu transferi Kolombiya’da yapılan bir operasyonla engellendi ve Kolombiyalı yetkililer de uyuşturucunun Türkiye ayağı olduğunu doğruladı. Ne var ki, Türkiye’de konuya ilişkin herhangi bir soruşturma veya inceleme hala yapılmış değil.
Türkiye’den Avrupa’ya uyuşturucu kaçakçılığı
Son dönemde yurtdışı görevlerinde bulunmuş bir devlet memuru olan Veysel Filiz’in Aralık 2020’de Avrupa sınırında arabasında yüklü miktarda uyuşturucu ile yakalanması da gündem olmuştu.
Eski Brüksel basın müşaviri olan ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, meslekten ihraç edilen Filiz Hamzabeyli sınır kapısından Bulgaristan’a geçerken piyasa değeri 5 milyon euro olduğu belirtilen 100 kilogram eroinle yakalanmıştı. Tüm ele geçirilen uyuşturuculara ilişkin basına hemen haber verilirken Filiz’in yakalanmasına ilişkin olayın 15 gün boyunca gizli tutulduğu anlaşılmıştı.
Filiz iddiaları reddetmiş ve yakında görevine geri döneceğini ileri sürmüştü.
Kaynak: Euronews
Avrupa
İtalya’da 418 sübyancı rahip tespit edildi

STK’lerin raporuna göre İtalya’da 418 “sübyancı rahip” tespit edildi
İtalya’da ilgili sivil toplum kuruluşlarının, İtalyan Kilisesine mensup rahiplerin cinsi istismarına maruz kalanlardan yola çıkarak hazırladığı rapora göre, ülkede toplamda 418 “sübyancı rahip” belirlendi. Ülkede Katolik Kilisesinin cinsi istismar hadiseleriyle mücadelede öne çıkan derneklerden İstismar Mağdurları Ağı (Rete L’Abuso) ve dünya genelinde faaliyet gösteren ECA Global (Rahiplerin İstismarına Son) isimli sivil toplum kuruluşları İtalya’daki kiliselerde cinsi taciz vakalarına ilişkin mağdurlara dayanan ilk ortak raporunu açıkladı.
İstismar Mağdurları Ağı ve ECA’nın son 13 yılda ülke genelinde topladığı veriler ışığında hazırlanan raporun, herhangi bir sayı sağlama amacından ziyade İtalya’daki “sübyancı rahipler” sorununun ne boyutta olduğunu ortaya koyma hedefinde olduğu belirtildi. İtalyan Katolik Kilisesinin bölgelerine göre isimsiz olarak bildirilen, ihbar edilen ve mahkumiyet alanlardan derlenenler olmak üzere ülke genelinde toplamda 418 sübyancı rahip mevcut. Bunlar arasında 69 sübyancı rahip ile kuzeydeki Lombardiya bölgesi ilk sırada bulunuyor. Söz konusu 418 rahipten son 13 yılda sadece 164’ü hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı olduğu da raporda yer aldı. İstismar Mağdurları Ağı, bu konuda yapılan soruşturmaların genelde alt düzeyde kaldığını ve İtalyan yargısının bu konuda ilgili olmadığını ve gereken takibi yapmadığını savundu. İstismar Mağdurları Ağı Başkanı Francesco Zanardi, çevrim içi basın toplantısında, bahsi geçen hadiselerle bağlantılı kişilerin isimlerinin eklenmesiyle raporun, adli makamlara ve kolluk kuvvetlerine de gönderileceğini belirtti.
Diğer yandan, Katolik Kilisesinin İtalya’da en üst seviye kuruluşu olan İtalya Episkoposlar Konferansı (CEI), kilise bünyesindeki cinsi istismar vakalarına ilişkin ilk raporunu 2022’de açıklamıştı. Kasım 2022’de duyurulan raporda, 2020-2021 döneminde reşit olmayan ve savunmasız 89 kişinin cinsi istismar mağduru olduğu bildirilmişti.
Francesco Zanardi ise CEI’nin bu raporunu “kapsam olarak çok sınırlı ve saf propaganda” olarak nitelemişti. İtalya’da başta İstismar Mağdurları Ağı olmak üzere bu konuya duyarlı pek çok sivil toplum kuruluşu, ülkenin bu konuyla yüzleşemediğini savunuyor.
Amerika
ABD’nin askeri denizaltılarının hazin sonu…

ABD’de kuru havuzların kapatılması nedeniyle denizaltı sorunları ortaya çıkarken yeni AUKUS endişeleri
ABD Donanması’nın Batı Yakası’ndaki dört kuru havuzda denizaltı onarım çalışmalarını aniden askıya alması, Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD’nin Avustralya’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar geliştirmesi için “en uygun yolu” açıklamasından birkaç hafta önce AUKUS anlaşmasına ilişkin yeni endişelere yol açtı.
Donanma hafta sonu Washington eyaletinin Seattle şehri yakınlarındaki Puget Sound Donanma Tersanesi’nde bulunan üç rıhtımın yanı sıra yakınlardaki Trident Refit Tesisi’nde bulunan dördüncü bir rıhtımdaki operasyonları “geçici olarak askıya alacağını” duyurdu ve gelecekteki olası depremlerle başa çıkabilmek için bu rıhtımların güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Donanmanın uzun vadeli Tersane Altyapısı Optimizasyon Programı (SIOP) kapsamında kısa süre önce yapılan sismik değerlendirmede, denizaltıların bakıma alınmasıyla eş zamanlı olarak büyük ölçekli bir depremin meydana gelme olasılığına ilişkin potansiyel sorunlar tespit edildi.”
“Bu yeni bilgiler ışığında donanma tersane işgücünün, denizcilerin, yerel halkın, çevrenin ve denizaltıların güvenliğini daha fazla sağlamak için ek tedbirler almaktadır.”
ABD Donanması’nın açıklamasında “potansiyel sorunların” tam olarak ne olduğu, bunların giderilmesi için ne gibi çalışmaların gerektiği ya da olası maliyeti açıklanmıyor.
Donanma Deniz Sistemleri Komutanlığı Komutanı Koramiral Bill Galinis, Donanmanın “bu hafifletmeleri derhal uygulamaya başlayacağını ve kuru havuzlarımızı mümkün olan en kısa sürede güvenli bir şekilde tam kapasiteye döndüreceğini” söyledi ancak operasyonların ne kadar süreyle askıya alınabileceğini söylemedi.
Donanma bu kararın “ülkenin stratejik caydırıcılık kapasitesini ya da filonun genel misyonunu sürdürme kabiliyetini etkilemediğini” vurguladı.
Ancak bu kapanış yine de ABD Donanması’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltıları sahaya sürmesini, bakımını yapmasını ve ardından hizmet dışı bırakmasını zorlaştıracak ve Mart ayındaki AUKUS duyurusu öncesinde ABD sanayi üssünün boğuştuğu kısıtlamalarla ilgili yeni endişelere yol açabilir.
ABD halihazırda kendi donanmasının her yıl iki yeni nükleer enerjili denizaltı inşa etme ihtiyacını karşılamakta zorlanırken, mevcut filosundaki her üç denizaltıdan biri şu anda bakımda veya bakıma girmeyi bekliyor.
Üç AUKUS ülkesi Avustralya için nükleer güçle çalışan denizaltıları nasıl geliştireceklerini henüz ortaya koymamış olsalar da, ABD’nin Avustralya’ya Virginia sınıfı denizaltılar satarak ya da transfer ederek, mevcut altı konvansiyonel güçle çalışan Collins sınıfı denizaltı filosunun aşamalı olarak emekliye ayrılmasıyla ortaya çıkacak “kabiliyet açığını” kapatmasına yardımcı olabileceği yönünde spekülasyonlar yapılmaktadır.
Geçen yılın sonlarında iki üst seviye ABD Senatörü Başkan Joe Biden’a bir mektup yazarak böyle bir adımın atılmasının ABD’nin sanayi üssünü “kırılma noktasına” getirebileceği uyarısında bulunmuş, bunun üzerine Washington’daki iki partili bir grup siyasetçi Avustralya ve AUKUS’un arkasında durarak karşılık vermişti.
Geçen yıl Ağustos ayında üst seviye bir ABD Donanma subayı da fazladan denizaltı inşa etmenin Amerikan tersanelerine sürdürülemez bir yük getirebileceğini söyledi.
Geçtiğimiz günlerde Kongre gözlemcisinin hazırladığı bir rapor da Donanma’nın gelecekteki Columbia sınıfı denizaltı programıyla ilgili sorunlara dikkat çekerek, inşaat zorlukları arasında “temel program anlayışından yoksun” olduğunu tespit etti.
Son gelişme, Dışişleri Bakanı Penny Wong ve Savunma Bakanı Richard Marles’in, AUKUS anlaşması ve yaklaşan nükleer denizaltı duyurusu üzerinde yoğunlaşması muhtemel yıllık görüşmeler için İngiliz mevkidaşlarıyla İngiltere’de bir araya gelmeye hazırlandıkları sırada yaşandı.
Marles daha sonra Mart ayında yapılacak ortak açıklama öncesinde Savunma Bakanı Lloyd Austin ile üst düzey görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gidecek.
Eski Senatör ve denizaltıcı Rex Patrick ABC’ye verdiği demeçte, ABD Donanması’nın Batı Yakası kuru havuzlarındaki faaliyetleri askıya alma kararının, ABD sisteminin karşı karşıya olduğu sıkıntıları ve Avustralya’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar inşa etme konusundaki iddialı girişiminin doğasında bulunan büyük riskleri vurguladığını söyledi.
“ABD Donanması, denizaltı inşa kapasitesinin ABD Donanması’nın talebini karşılayamadığı gerçeğini gizlemedi. Bu haber işleri daha da kötüleştiriyor” dedi.
“ABD Kongre üyeleri ve Avustralyalı milletvekilleri ne kadar konuşurlarsa konuşsunlar, sözleri ABD ve Avustralya denizaltı inşa tersanelerinde artan riskleri değiştirmeyecektir.”
İngiltere
İngiliz halkı fişlendi

Daily Mail: İngiliz ordusu, Kovid-19 kapanmalarını eleştirenleri fişledi
İngiliz Daily Mail gazetesinin pazar eki Mail on Sunday, Britanya ordusuna bağlı gizli bir birimin ülkede Kovid-19 tedbirlerini eleştirenleri gizlice izlediğini ve bunlar arasında, ilgili konudaki yazılarıyla öne çıkan gazeteci Peter Hitchens’in de yer aldığını bildirdi.
Gazetenin haberinde, ordunun yurt dışına odaklanan ‘enformasyon savaşı’ tugayının can kaybı verilerini sorgulayan eski Bakan David Davis gibi tanınmış isimlerin yanı sıra Peter Hitchens ve Toby Young gibi gazeteciler hakkında dosyalar derlediği belirtildi.
Big Brother Watch isim grup tarafından gazeteye verilen belgelere göre Dijital, Kültür, Medya ve Spor Bakanlığına bağlı Dezenformasyonla Mücadele Birimi ve Acil Müdahale Birimi gibi yapıların da ilgili faaliyetleri söz konusu.
Belgeler, ekiplerin ‘sözde uzmanlardan gelen zararlı anlatılara’ karşı koymakla görevlendirildiğini, memurların ve yapay zekanın sosyal medyayı ‘solunum cihazları’ gibi ilgi çekebilecek anahtar kelimeleri tespit etmek üzere görevlendirildiğini gösterdi.
Karantina tedbirleri uygulandığı sırasında tugay adına çalışan bir muhbire göre, birim yabancı güçleri hedef alma yetkisinin çok ötesine geçti.
Belgelerde, tugayın İngiliz vatandaşlarının paylaşımlarını izlediği vurgulandı. Britanya Savunma Bakanlığı, daha önce ilgili iddiaları reddetmişti.
Muhbir, “Faaliyetlerimizin ülke nüfusunun izlenmesiyle; sıradan, korkmuş insanların sosyal medya gönderilerinin izlenmesiyle sonuçlandığı oldukça açık. Bu gönderiler doğru olmayan bilgiler veya koordineli faaliyetler içermiyordu” ifadelerini kullandı.
Öte yandan gazetenin görüşüne başvurduğu Hitchens da eleştirilerine gizli yasak uygulandığını ve görüşlerinin arama sonuçlarında düşürülerek sansürlendiğini vurguladı.
Hitchens, “Büyük Covid paniğiyle ilgili en şaşırtıcı şey, bırakın protesto etmeyi, kimsenin umurunda bile olmadan devletin temel özgürlüklere dönük bu kadar çok saldırıyı gerçekleştirmesini sağlamasıydı,” diye konuştu.
Hitchens, “Big Brother Watch’ın cesurca ortaya çıkardığı karanlık belgeler hakkında tam ve güçlü bir soruşturma talep etmenin zamanı geldi,” diye ekledi.
Yorumlar