Türkiye
Abdüllatif Şener, Erdoğan’ın Siyonist İsrail ile olan gizli ilişkilerini bir bir anlattı

Eski AKPKK’li ve CHPKK Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, AKPKK Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Siyonist İsrail ile olan ilişkisini katıldığı televiyondan detaylı bir şekilde açıkladı.
Önemli detayların anlatıldığı programda Şener, AKPKK’nin İsrail ile derin ilişkisinin olduğunu söyledi.
Erdoğan İsrail’in genişlemesine mi hizmet ediyor
Erdoğan’a ABD’de 2004 yılından Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) başkanlığının verildiğini ifade eden Şener, “Aslında Büyük Ortadoğu Projesi demek Büyük İsrail projesi demektir. İsrail’in bölgede genişlenmesinin sağlanması projesidir” ifadelerini kullandı.
“AKP 19 yıldır Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul ediyor”
AKPKK’nin iktidara gelmesi sonrasında Siyonist İsrail ile yapılan bütün anlaşmalarda Kudüs’ü Siyonist İsrail’in başkenti olarak kabul ettiğini ifade eden Şener, “AKP’nin Mavi Marmara anlaşması dahil İsrail ile 19 yıldır yaptığı anlaşmalarda Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etti. Bütün ikili anlaşmalarda bunu görebilirsiniz” dedi.
“2010’da Lizbon’da NATO zirvesi yapıldı. NATO’nun temel konularından birisi de Arap Baharı hazırlıkları yapılırken İran’ın İsrail’i birtakım füzelerle vurma durumuna karşı Malatya Kürecik’e NATO radarı kurulmasına karar verildi. Ve AKP’nin onayıyla NATO kararı kapsamında İsrail’i korumak için Malatya’ya İran’a karşı radar kurulmuş oldu.”
Erdoğan’a ABD’de Yahudi Üstün Hizmet Yüksek Cesaret Madalya’nın verilme nedenini de açıklayan Şener, şöyle devam etti:
“Cesaret ödülü ne demek, başlayacak olan Arap Baharı’nın ayak sesleri demek. Emperyal ülkelerle işbirliği yaparak Suriye’yi, Libya’yı, Irak’ı hatta Yemen’i parçalatma politikalarına yol açacak eli silahlı muhalif militanları destekleyen sayın Erdoğan olmuştur.”
“Erdoğan, Sabra ve Şatilla kasabı Ariel Şaron’u ziyaret etti”
Erdoğan’ın 2005’te Filistinlileri katleden soykırımcı ve katliamcı Siyonist Ariel Şaron’u ziyarete gittiğini ifade eden Şener, “Ariel Şaron kim? 1970’li yıllarda Lübnan’daki korkunç bir katliam yapmıştır. Filistin tarihinin en acı sahnelerinden biri o günlerde yaşanmıştır. Sabra ve Şatilla denilen kamplardaki korkunç bir katliam yapılmıştır. Ve o katliamların ardında Ariel Şaron vardı. Ve o günden bugüne Sabra ve Şatilla kasabı olarak bilinen Ariel Şaron’u ziyaret için İsrail’e gitti. Hangi kentine gitti? Kudüs’e gitti. Erdoğan’a Kudüs’e gittiğinde Şaron, ‘Yahudi milletinin ve İsrail devletinin başkenti Kudüs’e hoş geldiniz’ dedi ve tokalaştılar. Böylece Kudüs’ün İsrail’in başkent olduğunu tescil etmiş oldular” ifadelerini kullandı.



AKPKK döneminde ayrıca Siyonist İsrail rejimi Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in ilk defa TBMM’de konuşturulduğunu ifade eden Şener, “2007’de ilk defa bir İsrail devlet başkanını TBMM’de konuşturdular. Kim bu devlet başkanı Şimon Peres? Meclis’te konuşmuş ve sayın Erdoğan ve bakanlar başta olmak üzere ayakta alkışlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa oluyor” diye ifade etti.
“İsrail savaş uçakları Türkiye hava sahası üzerinden Suriye’yi vurdu”
AKPKK’nin 2007 yılında Siyonist İsrail’e ait savaş uçaklarının Türk hava sahası üzerinden Suriye’deki nükleer enerji santralinin vurmasına müsaade ettiğini ifade eden Şener, sözlerine şu şekilde sürdürdü:
“1 dakika ihlal yaptığı diye Rus uçağını düşürdüler ancak 2007’de İsrail savaş uçakları Türkiye hava sahasını ihlal ederek 656 km yol yapıyor, dolanıyor, gidiyor Suriye’nin nükleer enerji santralini vuruyor. Sen buna müsaade ediyorsun… Bu saydıklarım Arap Baharı’ndan önce cereyan eden olaylar.”
“Konuşmalarda sert yapıyor, politikalarda İsrail’i gözetliyor”
Erdoğan’ın Davos’taki yaşanan krizde Arap Baharı’na hazırlık yapıldığını ifade eden Şener, “Erdoğan’ın İsrail karşıtlığı yapıyormuş gibi görünmesi Arap Baharı’na hazırlıktı. Davos’taki ‘Van Munit’ krizinde diğer Arap ülkelerinin vatandaşlarına ‘Bak gördünüz mü sizin yöneticileriniz İsrail’e kafa tutamıyor demokrasiyle yönetilen Türkiye’nin başbakanı nasıl Şimon Peres’i azarlıyor, Sizler de yöneticilerinizi değiştirin ayaklanın’ mesajı verildi” dedi.
“İsrail’i OECD’ye üye yapan Akp’dir“
Siyonist İsrail’i OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkeleri içine Türkiye’nin veto hakkı olmasına rağmen AKPKK’nin eliyle birliğe dahil edildiğini ifade eden Şener, “Halbuki her ülkenin aday ülkeyi veto etme hakkı vardır. Bir ülke bile veto etse o ülkenin OECD’nin içine girmesi mümkün değil. Fakat Türkiye’de AKP’nin eliyle oy verildi ve İsrail OECD birliğine dahil edilmiş oldu” diye konuştu.
“AKP, Malatya Kürecik radarı ile Siyonist İsrail’i koruyor”
Malatya Kürecik’teki NATO radarının Siyonist İsrail’i koruma maksadıyla kurulduğunu kaydeden Şener, şu ifadeleri kullandı:
“2010’da Lizbon’da NATO zirvesi yapıldı. NATO’nun temel konularından birisi de Arap Baharı hazırlıkları yapılırken İran’ın İsrail’i birtakım füzelerle vurma durumuna karşı Malatya Kürecik’e NATO radarı kurulmasına karar verildi. Ve AKP’nin onayıyla NATO kararı kapsamında İsrail’i korumak için Malatya’ya İran’a karşı radar kurulmuş oldu.”

31 Mayıs 2010 tarihinde Mavi Marmara gemisiyle Siyonist İsrail’in Gazze’ye yönelik ambargosunun kaldırılması için gönderilen insani yardım gemisinde 9 Türk vatandaşın şehit edildiğini ifade eden Şener, “2010 yılında Türkiye’nin müsaadesiyle Gazze’ye giden ve insani yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara gemisindeki 9 Türk vatandaşı şehit edildi. Bu 9 Türk vatandaşımızı öldüren İsrail ile anlaşan ve İsrailli katilleri affeden de Tayyip Erdoğan’dır. Ve Erdoğan, İsrail’le yapılan anlaşmayla Türk vatandaşlarının uluslararası mahkemelerde açacağı davaların bile geçersiz kılınmasını kabul etmiştir” dedi.
“AKP, 2016’da İsrail’in NATO vetosunu da kaldırdı”
Siyonist İsrail’in NATO güvenliğinin altına girmesine AKPKK Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın onayıyla kavuştuğunu aktaran Şener, AKPKK’nin İsrail’e olan diplomatik yardımını şöyle sıraladı:
“Türkiye, 2016 yılında AKP’nin eliyle NATO’ya uzun yıllar girmeye çalışan İsrail’in vetosunu kaldırdı. Şuan itibarıyla İsrail’in Brüksel’de NATO Genel Merkezi’nde daimi ofisi vardır. İsrail’in NATO güvencesine kavuşması açısından artık çok büyük bir güvencesi vardır. Bunu sağlayan da Tayyip Erdoğan’dır ve hükümetidir.”
Gündem
Süleymancılara ait Fazilet Yapı davasında Melih Gökçek de müdahil

Süleymancılar soruşturmasında yeni gelişme: ‘Ucu Ankara’ya çıktı, Melih Gökçek’in adı geçiyor’
Hakkında dolandırıcılık soruşturması yürütülen ‘Fazilet Yapı’ şirketi yöneticilerinin, Ankara’daki Ata Yapı’nın da yönetiminde olduğu ortaya çıktı. Dosyada Melih Gökçek’in de adı geçiyor.
Süleymancılar tarikatı yönetimindeki ‘Fazilet Yapı’ şirketi ile ilgili birçok isme yönelik, “Dini duyguları istismar ederek dolandırıcılık, tehdit ve şantaj” suçlarından İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturmalar başlatılmıştı. Fazilet Yapı yöneticilerinin, Ata Yapı’nın da yöneticileri olduğu ortaya çıktı.
Ankara’da konut satışı adı altında yurttaşları dolandırarak mağdur ettiği belirtilen ‘Ata Yapı’ isimli şirkette gizli ortak olduğu iddia edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Eski Başkanvekili ve Fazilet Partisi Kurucusu İsmail Alptekin hakkında soruşturma başlatıldı. Dosyada Eski Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in ismi de geçiyor.
‘Gizli ortak eski vekil İsmail Alptekin’
Fazilet Yapı San. ve Tic. Ltd. Şti. isimli şirketin gizli ortağı ve isim babası olduğu iddia edilen TBMM Eski Başkanvekili Fazilet Partisi Kurucusu İsmail Alptekin ile firma yetkilileri hakkında ‘özel ve kişisel verileri ele geçirmek, tehdit ve şantaj’ suçlarından soruşturma başlatıldı. Ata Yapı yöntemlerini sürdüren Fazilet Yapı yöneticilerine yönelik, tehdit ve şantaj suçlamalarıyla haklarında yine suç duyurusunda bulunulduğu bilgisine ulaşıldı. Soruşturma dosyasında İsmail Alptekin hakkında ‘gizli ortak’ ifadeleri geçiyor.
Melih Gökçek’in de adı geçiyor
soL’un ulaştığı bilgilere göre, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma da, ‘özel ve kişisel verileri ele geçirilmek suretiyle tehdit ve şantaj’ yapıldığına ilişkin ifadeler ortaya çıktı. Dosyada, şirket yetkilileri S.Ç., H.H., M.Ç., H.N.Ç., F.S.Ç., T.Ç. ve S.Ç. ile birlikte Fazilet Parti kurucusu İsmail Alptekin ile Ankara Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Melih Gökçek, Fazilet Yapı isimli şirkette ‘gizli ortak’ olduğu iddiasının bilgisine ulaşıldı.
‘Ata Yapı’ ile başlamışlar, ‘Fazilet Yapı’yla devam ediyorlar
Konuya ilişkin konuşan şikayetçi T.A., “Ankara merkezli ‘Ata Yapı’ firması üzerinden bir çok insanı dolandırarak mağdur ettikleri için yargılanan suçlular hakkında adil bir yargılama olmamış diye düşünüyorum. Belli ki mahkemelere de devlet gücünü kullanarak siyasi anlamda müdahale edilmiş ki, şüpheliler günümüze kadar elini kolunu sallayarak gelebilmiş. Kaldı ki yine aynı yöntemlerle bu defa ‘Fazilet Yapı’ ismiyle vatandaşları mağdur etmeye de devam ediyorlar. Haklarında bir çok suç duyurusu ve bazı yargılamalar yürütülürken, şüphelilere yönelik yeni şikayetler de yağıyor. ‘Ata Yapı’ da başlayan eylemler, ‘Fazilet Yapı’yla devam ediyor” ifadelerini kullandı
‘Geçmişte önlem alınsaydı, bugün bu yaşananlar olmazdı’
T.A. açıklamalarına şöyle devam etti:
“Şahsımızı da dolandırdıkları için haklarında soruşturma yürütülen şüpheliler haklarını arayan mağdurları susturmak için de, kişisel verileri ele geçirmek’ suretiyle tehdit ve şantaj yaptılar. Geçmişte önlem alınsaydı eğer, bugün yapılan bu eylemler olmaz ve mağdur olan bizlerin başına da bunlar gelmezdi. Tedbir alınamıyor, ve suçluların hala korunduğunu düşünüyorum. Haklarında halen de hiç bir şey yapılamıyor. Geçmişte önlem alınsaydı, bugün bu yaşananlar olmazdı.”
‘Öldürseler de haklı mücadelemden vazgeçmeyeceğim’
T.A., şikayet dilekçesinde de, “Şüphelilerle aramda dolandırıcılık eyleminden ötürü husumet vardır. Kendileri müteahhitlik firmaları üzerinden daire satacakları vaadiyle dini duygularımızı da istismar ederek, ailemle beni kandırmış ve peşin ücret almışlardır. Daha sonra yıllarca oyalamışlardır. Bu konularda kendileri hakkında evvelce yargıya başvurdum ve bu nedenle de bazı dosyalar mevcuttur. Bu mücadelemden beni vazgeçirmek için karşı taraf yeni baskılar, şantajlar, tehditlerde bulunmaktadır. Devlet görevlileri ile birlikte özel ve kişisel bilgileri ele geçirmek suretiyle şahsıma ve aileme tehdit ve şantaj yapılmaktadır.
Kamu görevlileri de yetkilerini kötüye kullanarak bu suça iştirak etmiştir. Beni öldürseler bile haklı bu davamdan vazgeçmeyeceğim için yeni tarihli bu suçları da ihbar etmek istiyorum” ifadelerine yer verdi.
Ne olmuştu?
Süleymancılar Cemaati yönetimindeki “Ümraniye Fazilet Yapı-Fazilet Emlak” firması ile aralarında cemaat lideri Alihan Kuriş’in yardımcısının da bulunduğu birçok isim hakkında; “Dini duyguları istismar ederek dolandırıcılık”, “tehdit ve şantaj” gibi suçlardan soruşturma başlatılmıştı. Konut satın alan ve ödemesini de peşin yaptıkları halde dolandırılan mağdurlardan T.A.’nın şikayetiyle başlatılan soruşturmalara ilişkin yayınlanan haberlerin kaldırılması için T.A.’ya tehditlerde bulunan dolandırıcılar hakkında şikayetçi olan mağdur sayısı da artmıştı.
Son olarak, Cemaat lideri Alihan Kuriş, ”Ümraniye Fazilet Emlak-Fazilet Yapı adı altında cemaat bünyesinde görevli bulunan Selim Çifçi, Seyfettin-Seyfi Çifçi, Mehmet Çifçi, Tunahan Çifçi, Fatih Sühan Çifçi ve Hamza Hatipoğlu ile hanım gruplarından Havva Nihal Çifçi, Melek Çifçi, Sevim Çifçi, Anastassıa Çifçi ve bu kişilerin birinci derecedeki yakınları ile cemaatimiz ilişiğini kesmiştir. Bundan böyle bu kişilerin kurslarımıza girişleri ve kendileriyle görüşülmesi kesinlikle yasaklanmıştır” şeklinde kamuoyuna duyuru yapmıştı.
Türkiye
Yeşilay da AKPKK’nin çiftliğine dönmüş

Depremde etkisiz kalan Kızılay’ın yönetimin çok sayıda AKPKK’linin yüksek maaşlarla atanması tartışılmaya devam ederken 103 yıl önce kurulan Yeşilay’ın da benzer durumda olduğu ortaya çıktı.
Sağlık Bakanlığı’nın 291 milyon TL aktardığı Yeşilay’ı Erdoğan’ın kızı Esra Albayarak, eski TÜGVA müdürü ve çok sayıda AKPKK’li yönetiyor.
Depremzedelere göndermesi gereken çadırları ve yardım malzemelerini satan Kızılay gündemdeki yerini korurken 103 yıl önce kurulan Yeşilay da iktidarın arka bahçesine dönüştürüldü. Yeşilay’ın da neredeyse tüm yöneticileri tıpkı Kızılay’da olduğu gibi AKPKK’li veya iktidarla yakın ilişki içerisinde olan isimler. İktidarın Yeşilay’ı bu kadar önemsemesinin nedeni ise milyonlarca liralık bütçesi.
Sağlık Bakanlığı’nın 2022 Yılı Faaliyet Raporu’nun “Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yapılan Transferler” başlıklı bölümünde yer alan bilgiye göre, bakanlık kasasında Yeşilay’a 291 milyon 354 bin TL aktarıldı. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın son son 8 yılda Yeşilay’a aktardığı toplam para ise tam 844 milyon 984 bin lira olarak açıklandı.
Yalı tahsis edildi
İstanbul Sarayburnu’ndaki tarihi Sepetçiler Kasrı 2011’de Yeşilay’a tahsis edildi. Tarihi yapı Yeşilay Genel Merkezi olarak kullanılıyor. Öte yandan 2021’de tarihi Sirkeci Garı sahasında bulunan liman bölgesi, Yeşilay’a 49 yıllığına tahsis edildi.
Milyonlar akıyor
♦ 2015: 15 milyon TL
♦ 2016: 15 milyon 930 bin TL
♦ 2017: 16 milyon 443 bin TL
♦ 2018: 116 milyon 322 bin TL
♦ 2019: 93 milyon 289 bin TL
♦ 2020: 148 milyon 548 bin TL
♦ 2021: 163 milyon 83 bin TL
♦ 2022: 291 milyon 354 bin TL
Toplam: 8 YILDA 844 MİLYON 984 BİN TL
AKPKK’liler yönetimde
Esra Albayrak (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak, ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın eşi)
İlyas Kaya (AKPKK’li eski Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın eşi)
Ahmet Kaan (Önder İmam Hatipliler Derneği’nde genel başkanvekilliği görevini yürütüyor)
Ülkenur Büke (2019 yerel seçimlerinde AKPKK’den Silivri Belediyesi meclis üyeliğine seçildi)
Salih Çil (İBB’de çalıştı, Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜGVA’da müdürlük yaptı)
Safa Koçoğlu (Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı. Aile Bakanlığı’nda müşavir olarak çalıştı)
Faruk Kacır (AKPKK döneminde İBB’de yöneticilik yaptı. PTT’de müdürlük yaptı)
Samet Koca (Bilal Erdoğan’la birlikte Türkiye Gençlik STK’ları Platformu’nda yöneticilik yaptı)
Suna Üstüner (İçişleri Bakanlığı’nda daire başkanı)
Harun Mertoğlu (Saray’a bağlı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu’nda (TİHEK) yer alıyor.)
Salih Kaygusuz (Erzurum İl Milli Eğitim Müdürü)
Gündem
Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Sinan Ateş’in peşine düşmüş

Gazeteci Barış Terkoğlu, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’e yönelik suikastla ilgili yeni bilgileri paylaştı. Buna göre eski Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Ateş’in peşine düşmüş.

MHPKK Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ve MHPKK Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’a yakınlığıyla bilinen Demirbaş’ın cinayetin siyasi ayağındaki kritik halka gibi göründüğünü dile getiren Terkoğlu, “Haliyle, devletin cinayeti çözmeye çalışan kanadı onun üstüne yoğunlaşırken soruşturmanın yukarıya doğru uzanmamasını isteyen bir başka taraf ise Demirbaş’ı kurtarmaya çalışıyor” ifadesini kullandı; ardından şu bilgileri verdi:
“(…) Peki Tolgahan Demirbaş’la ilgili deliller neler?
Ankara’da soruşturmayı yürütenler bu soruya ‘çok’ yanıtını veriyor. Ancak bugün size kulislerden değil, soruşturma dosyasının içindeki somut bilgilerden bahsedeceğim.
Önce bir kafeden söz edeyim: Marco Pascha. Kafe Kayseri merkezli. Ankara’daki şubeleriyle büyümüş. Sahibi olan Aytaç Ataç ise 11 yıldır buranın başında. Ataç’ın, Ankara Gölbaşı’nda şirketi Selçuklu AŞ. adına kayıtlı, 74 dönümlük bir arazisi var. Gözlerden uzak bir çiftliği bulunuyor.
Aytaç Ataç, Sinan Ateş cinayetinde gözaltına alındığında, kimse neler olduğunu anlamadı. Ta ki 23 Ocak’ta Emniyet’te verdiği ifadeye kadar…
Anlattığına göre Tolgahan Demirbaş ile 8 senedir arkadaştı. Ataç, ‘Tolgahan Demirbaş’ı eski Ülkü Ocakları başkan yardımcısı olarak bilirim’ diye anlatıyor. Demirbaş, Ataç’ın kafesine nargileye geliyor, çiftliği, sahibi Aytaç Ataç olmadan da kullanıyor.

Sinan Ateş’in katledildiği 30 Aralık günü, cinayetten 2.5 saat önce, saat 11 civarında, Demirbaş, Ataç’ı aradı. ‘Bugün çiftliğe gidecek misin’ diye sordu. Ataç, ‘Gitmeyeceğim’ dedi.
Ataç, saldırıyla ilgisi olmadığını, cinayeti sosyal medyadan öğrendiğini iddia ediyor. Cinayet sonrasında Ataç ile Demirbaş arasında bir konuşma olmuş. Ataç, Demirbaş’ı arayarak Sinan Ateş’e saldırıyı sormuş. Demirbaş, bilgisi olmadığını söyleyerek kapatmış. Birkaç gün sonra da aynı diyalog geçmiş. Peki gerçekten öyle miydi?
Yanıtı için, size tutuklanan bir başka isimden, Çağlar Zorlu’dan bahsedeyim. Diyeceksiniz ki Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Tolgahan Demirbaş arasında nasıl bir ilişki var?
Ataç, Çağlar Zorlu’yu nasıl tanıdığını polise şöyle anlattı:
‘Çağlar Zorlu’yu, 2-3 yıl kadar önce, Kayseri’den bir arkadaşım vasıtasıyla tanıdım. Çağlar’ı bana tanıştıran arkadaşım, MİT’te memur olarak görev yaptığını söylemişti. Daha sonra Çağlar’ın Kömür İşletmeleri’nde çalıştığını öğrendim. 2022 yılının ocak veya şubat ayında, kafeme müşteri olarak geldiklerinde, aynı masada oturduğumuz için tanıştırdım.’
Bu üç kişinin tanışıklığının, Sinan Ateş cinayetiyle ne ilgisi var? Bunu da Ataç kendisi söylesin:
‘2022 yılının mart ayında, Tolgahan ve Çağlar yanımda oturduklarında, Tolgahan, Çağlar’a, ‘bir adres bulmamız lazım, yardımcı olabilir misin’ dedi. Çağlar da ‘yardımcı olabilirim’ dedi.’
Kimin adresini istemiş olduğunu tahmin ediyorsanız, doğru bildiniz. Ataç kendisi söylesin: ‘Çağlar daha sonra kafeye geldiğinde, Tolgahan’ın kendisinden istemiş olduğu adresin, Sinan Ateş’in adresi olduğunu bana söyledi.’
Sanırım anlaşıldı. Polisin ve savcılığın elindeki bilgiye göre, Ülkü Ocakları Yöneticisi Tolgahan Demirbaş, cinayetten 9 ay önce, Sinan Ateş’in peşindeydi. Devletin imkânlarıyla takip etmeye çalışıyordu. Çağlar Zorlu’dan yardım istedi. O da etti.
Ataç, 23 Ocak’ta sevk edildiği savcılıkta, daha kritik bir ayrıntıyı itiraf etti:
‘Çağlar, bana, ‘Abi bunlar benden konum istiyorlar, bir arkadaşın (Sinan Ateş) kulağını çekeceklermiş, yardım istiyorlar’ dedi.’
Ataç’ın anlattığına göre, Tolgahan Demirbaş, Çağlar Zorlu’ya, Sinan Ateş’in telefonunu göndermişti. Cep telefonu sinyallerinin verdiği konum bilgilerinden takip edeceklerdi. Peki, neden Çağlar Zorlu’dan istediler? Avukatı, mahkemede şöyle açıkladı: ‘Müvekkilim eski bir MİT çalışanı olduğu için böyle bir talepte bulunuyorlar, açıkçası bunu kullanmak için yardım istiyorlar.’
Peki verdi mi? Zorlu, konum bilgilerini vermiş. Ancak kendisinin anlattığına göre, Sinan Ateş’in öldürüleceğini bilmiyormuş, hatta numaranın onun olduğunu bile bilmiyormuş, konum bilgilerini de uyduruyormuş.’
Bir telefon konuşması da Ataç ile Zorlu arasında oldu. Zorlu şöyle anlattı:
‘Olayın olduğu gün, Aytaç Bey beni saat 13.30-14.00 sıralarında telefonla aradı. ‘Sinan Ateş öldürüldü, sana bir şeyler sorulmuştu ya, onların hepsini sil’ dedi.’
Zorlu’nun ifadesi gösteriyor ki, cinayetin hemen ardından Ataç, Demirbaş ile Zorlu arasındaki mesajları, yani cinayet delillerini ortadan kaldırmak istemiş. Aytaç Ataç ise aradığını kabul ediyor. Ancak ‘Sil’ dediğini kabul etmiyor: ‘Tolgahan ile görüşmelerini bildiğim için dikkat et’ dedim’.
Aklınızda kaldı, biliyorum. Cinayet günü, Tolgahan Demirbaş’ın, Aytaç Ataç’ı araması, çiftliğin boş olup olmadığını sorması… Yoksa cinayetin tetikçiliğini yapan, halen de bulunamayan Eray Özyağcı, ilk olarak o çiftliğe mi götürüldü? Aytaç Ataç, 23 Ocak günü, savcıya şunu söyledi:
‘Tolgahan, olay günü benim çiftliğime gittiğini ancak orada atış yaptığını, mangal yakmak istediğini söyledi.’
Cinayetten önce ‘Çiftlik boş mu’ diye soran Tolgahan Demirbaş, cinayetin ardından çiftliğe gitmiş. Eldeki veriler, tetikçinin de o çiftliğe götürülmüş olabileceğini gösteriyor.
Hatırlayın, önceki saldırı, mart ayında, aynı odak tarafından, Mersin’de Sinan Ateş’e yakın olan Çağrı Ünel’e yapılmıştı. Saldırganlar Ünel’i Ziraat Bankası’nın önünde sıkıştırmıştı. Belli ki orada da telefon sinyalinden konum tespiti yapıldı.”
Yorumlar