Türkiye
Eski Organize Suçlar Müdürü Saçan: Son dönemlerde mafya eylemleri silahlı kavga gibi gösteriliyor
Hürriyet gazetesi yazarı Nedim Şener, dün köşesinde kaleme aldığı “Mafyaya yasal yollardan çökmeye devam” başlıklı yazısında Türkiye’deki mafya yani organize suç gruplarına dair bilgiler verdi. Şener’in, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi ve adli kayıtlara dayanarak verdiği bilgilerde Türkiye’de ulusal çapta faaliyet gösteren 32 organize suç örgütü bulunduğu iddia edildi.
Yazıda yine aynı verilere dayanılarak Türkiye genelindeki “ulusal” ve “bölgesel” organize suç örgütlerinin toplam sayısının 881 olduğu ve bunların elaman sayılarının 13 bin 691 olduğu öne sürüldü.
Ulusal düzeyde faaliyet gösteren 32 organize suç örgütü lideri, adlarıyla anılarak sahip oldukları elaman sayısına dair de bilgiler verildi yazıda. Buna göre en kalabalık organize suç örgütü, 428 adama sahip olduğu iddia edilen Alaattin Çakıcı grubu.Bu sayı içerisinde irtibat halinde olan işadamları, örgüt elemanları, avukatlar hatta sosyal medya elemanları da var. Çakıcı grubunu sayısal açıdan Sedat Şahin, Sedat Peker, Burhanettin Saral, Ahmet Turgut, Galip Öztürk, Ahmet Tekin Baykal, Fırat Delibaş, Ümit Saral’ın liderliğini yaptığı iddia edilen gruplar takip etti.
“Devlet mafyaya karşı boş durmuyor”
Şener, yazısını şu sözlerle bitirdi: “Hepsinin ortak özelliği, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dikkat çektiği gibi kendilerini devlete yakın göstermek, kendilerini devletin yerine koymak. Kendilerini devletin yerine koyanlara karşı devlet boş durmuyor. Gerek ‘ulusal’, gerek ‘bölgesel’, gerekse ‘yerel’ tüm organize suç örgütlerinin 13 binden fazla elemanı isim isim, adım adım takip ediliyor.”
Eski İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, haberde kullanılan verileri değerlendirdi. Saçan, 1998 yılında yeni kurulan şube müdürlüğünün sorumlusu olarak beş yıl sürdürdüğü görevinde 600’e yakın operasyonu yönetmişti.Günümüzde avukatlık yapan Saçan, mafya yapılanmalarına dair sorularımızı yanıtladı.
“Mafyanın mevcudu açıklanandan fazla olabilir”
Mafyanın iddia edildiği gibi 13 bin 691 adamı var mıdır?
2003’te görevi bıraktığım zaman yaklaşık olarak 12 bin kişiyi gözaltına almıştık. Dolayısıyla mafyanın elaman sayısı o civarlardadır. Hatta daha fazla da olabilir. Belki de 17, 18-20 bin civarındaydı. Elimde somut bilgi yok ama tahmin ediyorum. Daha ileri gitmez.
Peki mafya üyesi kime denir? Nasıl bir yapılanmaları var?
Örgüte dahil olan kişidir. Klasik Türk mafyasında başta bir lider vardır. Liderin altında yakın adamları olabiliyor. Kardeşi veya akrabaları oluyor. Onun altında silahlı grup, istihbarat grubu, muhasebe grubu, kendilerine bağlı çalışan elemanlar var. Bir nevi örgüt gibi bir yapılanmadan bahsediyoruz.
“Paran yoksa mafya babası olamazsın”
Mafya örgütünü yönetmek için ciddi bir maddi güç gerekiyor mu?
Maddi güçleri var zaten. Paran olmazsa mafya babası olamazsın ki. Mafya babası olabilmen için paran olması lazım. Örgütün, silahın ve paran olacak. Senin için insan vuran adamlara içerde bakacaksın, dışarıda bakacaksın. Kolay bir şey değil.
Türkiye’de mafya, ne kadarlık bir maddi gücü kontrol ediyor olabilir?
Burada bilgi eksikliği var. Mafya derken sadece organize suç örgütleri mi kastediliyor yoksa yolsuzluk örgütleri, uyuşturucu çeteleri de buna dahil mi? Bunları da katıyorsanız İstanbul için 25 milyar dolar gibi bir paradan bahsedebilirsiniz. Ama yolsuzluk ve uyuşturucu çeteleri yok sadece mafyayı ele alırsak 5-6 milyar dolarlık bir döngüdür.
“Lider ölmedikçe, grup faaliyetlerini bitirmedikçe dosya kapatılmaz”
200 veya 400 kişilik sayıları olduğu iddia edilen grupların ne kadarı kemik kadrodur?
Gruplara ve yerlere göre değişir. Örneğin Çakıcı ve Sedat Şahin gruplarında kemik adam çoktur. Mafya yüzer geçer adamları tutmaz. Mafya hiçbir zaman kendisine bağlı olmayan adamı etrafında tutmaz.
Listede yer alan bazı isimlerin uzun zamandır sesleri duyulmuyor. Bunlar aktifte faaliyetlerini mi gizliyor yoksa her halükarda takip edildiklerinden mi listedeler?
Örgütlü suçlarda bir dosya açılır. Örneğin Peker grubu diyelim. Daha önce alınanlarla sonradan alınanlar devamlı arşivde olur. Dosya açılan gruplar devamlı takip edilir. O dosya açık olarak durur orada. Tabi o grup aktif midir değil midir onu görevde olan arkadaşlar bilir. Dosya ne zaman kapanır. Lider ölünce ve grubun faaliyetlerini sonlandırdığına kesin kanaat getirildiğinde. Genellikle lider öldükten sonra grup faaliyetini tamamen sonlandırmaz sadece daralarak devam eder. Örgütlerin soy ağacı emniyetin elinde olur. Örneğin diyelim ki Şahin grubundan biri ayrılmış yeni grup kurmuş, emniyet bunu bilir.”Memleket için hizmet ettim diyerek mafyaya dönüşen yapılar var”Listede adı yer alan bir kişinin Suriye’de muhalif gruplar saffında savaşırken çekilmiş fotoğrafları bulunuyor. Farklı ülkelere savaşmak için giden kimi kişi ve grupların mafyaya dönüşme riski var mı?Memleket için hizmet ettim deyip bunu zamanla mafyaya dönüştüren kişiler ve yapılar her zaman oldu. Eskiden Çeçen mafya grupları vardı. Onlarda da Çeçenistan’da savaşmış olanlar var. Bu tür yapılar var. Ama bunu da kafa koparmak (haraç almak) için kullanıyorlar.
“Türk toplumundaki mafyöz yapı yeniden hortlamış gibi görünüyor”
Türkiye’de mafyanın halen etkinliği ve gücü olduğunu düşünüyor musunuz?
Ne yazık ki var. Ekonomik durumun iyi olmadığı ülkelerde mafya her zaman olacaktır. Türkiye’de de ekonomik durum iyi değil, fakirlik fazla. Ve teşvik çok fazla. Televizyon dizilerinde filmlerde neredeyse herkesin mafya olması öngörülüyor. Bir adam çıkıyor filmde herkesi öldürüyor. Böyle diziler var. Yeni nesil bunları örnek alıyor. Dolayısıyla mafya tabanı var. Zaten Türk toplumu mafyöz yapıya sahip. Geleneksel Türk toplumdan bahsediyorum. Kız çocuğu geri plana atılıyor. Erkek çocuğun başkasını dövmesi, dayak yeme gel de ne yaparsan yap mantığı devam ediyor. Silaha bağlılık sürüyor. Dolayısıyla Türk toplumu özünde mafyöz bir toplum. Mafyöz toplumun sonucu olarak o ülkede mafyayı tümden bitirmek zordur ama asgariye indirebilirsiniz. Sonuçta tabii ki mafya grupları var. Kimi faaliyetini yerine getiriyor, kimisi getiremiyor, devlette mücadele etmeye çalışıyor. Ama Türkiye’de mafya yok, gücü yok diyemezsiniz. Duyuyoruz, adliyelerde de görüyoruz ne yazık ki yeniden bir hortlamış gibiler öyle görünüyor.
“Suriye mafyasının oluştuğuna dair bilgiler alıyoruz”
Türkiye’de yerleşik bir yabancı nüfusta yaşıyor. Türkiye’de yabancı kökenli mafyanın oluşması riski var mı?
Suriye mafyasının oluştuğuna dair bilgileri alıyoruz. İstanbul’un bazı semtlerinde Fatih’te Esenyurt’ta bildiğim kadarıyla polise zor anlar yaşatıyorlar. Ciddi anlamda takip edilmesi gerekiyor bunların. Diğer Afrikalı gruplar var mesela. Gasp ve hırsızlık çeteleri oluşturuyorlar. Kaçak göçmen, sahte pasaport işi yapıyorlar. İlgili polis birimleri bunları takip ediyordur ama özellikle Suriye mafyasının üzerinde durulması lazım. Var yani duyuyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz.
“Mafya eylemleri, medyada silahlı kavga gibi gösteriliyor“
Her ne kadar değerli medyamız mafya eylemlerini silahlı kavga gibi gösteriyor. Meğer silahlı kavga oluyormuş. Bizim zamanımızda sürmanşet olurdu kimin adamı, kiminle çatıştı diye başlık atılıyordu. Suriyeli mafya grupları gasp yapıyor, adam vuruyor, adam kaldırıyor bu basına silahlı kavga olarak yansıyor. Bunlar ileride ciddi sorunlara yol açar. Böyle yapa yapa para, adam ve güç kazanırlar. Güçlenince ne yapacaklar, daha güçlenmeye çalışacaklar. Bu sefer de onlara karşı milliyetçi mafya grupları türeyecek böyle gidecek bu işler. Bir an önce ciddi tedbir alınması lazım. Halkın gözünde Suriyelilere biraz yol veriliyor, göz kırpılıyor gibi algılanıyor ama ben eski bir emniyet müdürü olarak böyle bir şeye ihtimal vermiyorum. Mutlaka polis takip ediyordur bunları. Ama biraz daha dikkate alınması gerektiğine inanıyorum.
Kaynak: The Independent Turkish
Gündem
Süleymancılara ait Fazilet Yapı davasında Melih Gökçek de müdahil

Süleymancılar soruşturmasında yeni gelişme: ‘Ucu Ankara’ya çıktı, Melih Gökçek’in adı geçiyor’
Hakkında dolandırıcılık soruşturması yürütülen ‘Fazilet Yapı’ şirketi yöneticilerinin, Ankara’daki Ata Yapı’nın da yönetiminde olduğu ortaya çıktı. Dosyada Melih Gökçek’in de adı geçiyor.
Süleymancılar tarikatı yönetimindeki ‘Fazilet Yapı’ şirketi ile ilgili birçok isme yönelik, “Dini duyguları istismar ederek dolandırıcılık, tehdit ve şantaj” suçlarından İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturmalar başlatılmıştı. Fazilet Yapı yöneticilerinin, Ata Yapı’nın da yöneticileri olduğu ortaya çıktı.
Ankara’da konut satışı adı altında yurttaşları dolandırarak mağdur ettiği belirtilen ‘Ata Yapı’ isimli şirkette gizli ortak olduğu iddia edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Eski Başkanvekili ve Fazilet Partisi Kurucusu İsmail Alptekin hakkında soruşturma başlatıldı. Dosyada Eski Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in ismi de geçiyor.
‘Gizli ortak eski vekil İsmail Alptekin’
Fazilet Yapı San. ve Tic. Ltd. Şti. isimli şirketin gizli ortağı ve isim babası olduğu iddia edilen TBMM Eski Başkanvekili Fazilet Partisi Kurucusu İsmail Alptekin ile firma yetkilileri hakkında ‘özel ve kişisel verileri ele geçirmek, tehdit ve şantaj’ suçlarından soruşturma başlatıldı. Ata Yapı yöntemlerini sürdüren Fazilet Yapı yöneticilerine yönelik, tehdit ve şantaj suçlamalarıyla haklarında yine suç duyurusunda bulunulduğu bilgisine ulaşıldı. Soruşturma dosyasında İsmail Alptekin hakkında ‘gizli ortak’ ifadeleri geçiyor.
Melih Gökçek’in de adı geçiyor
soL’un ulaştığı bilgilere göre, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma da, ‘özel ve kişisel verileri ele geçirilmek suretiyle tehdit ve şantaj’ yapıldığına ilişkin ifadeler ortaya çıktı. Dosyada, şirket yetkilileri S.Ç., H.H., M.Ç., H.N.Ç., F.S.Ç., T.Ç. ve S.Ç. ile birlikte Fazilet Parti kurucusu İsmail Alptekin ile Ankara Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Melih Gökçek, Fazilet Yapı isimli şirkette ‘gizli ortak’ olduğu iddiasının bilgisine ulaşıldı.
‘Ata Yapı’ ile başlamışlar, ‘Fazilet Yapı’yla devam ediyorlar
Konuya ilişkin konuşan şikayetçi T.A., “Ankara merkezli ‘Ata Yapı’ firması üzerinden bir çok insanı dolandırarak mağdur ettikleri için yargılanan suçlular hakkında adil bir yargılama olmamış diye düşünüyorum. Belli ki mahkemelere de devlet gücünü kullanarak siyasi anlamda müdahale edilmiş ki, şüpheliler günümüze kadar elini kolunu sallayarak gelebilmiş. Kaldı ki yine aynı yöntemlerle bu defa ‘Fazilet Yapı’ ismiyle vatandaşları mağdur etmeye de devam ediyorlar. Haklarında bir çok suç duyurusu ve bazı yargılamalar yürütülürken, şüphelilere yönelik yeni şikayetler de yağıyor. ‘Ata Yapı’ da başlayan eylemler, ‘Fazilet Yapı’yla devam ediyor” ifadelerini kullandı
‘Geçmişte önlem alınsaydı, bugün bu yaşananlar olmazdı’
T.A. açıklamalarına şöyle devam etti:
“Şahsımızı da dolandırdıkları için haklarında soruşturma yürütülen şüpheliler haklarını arayan mağdurları susturmak için de, kişisel verileri ele geçirmek’ suretiyle tehdit ve şantaj yaptılar. Geçmişte önlem alınsaydı eğer, bugün yapılan bu eylemler olmaz ve mağdur olan bizlerin başına da bunlar gelmezdi. Tedbir alınamıyor, ve suçluların hala korunduğunu düşünüyorum. Haklarında halen de hiç bir şey yapılamıyor. Geçmişte önlem alınsaydı, bugün bu yaşananlar olmazdı.”
‘Öldürseler de haklı mücadelemden vazgeçmeyeceğim’
T.A., şikayet dilekçesinde de, “Şüphelilerle aramda dolandırıcılık eyleminden ötürü husumet vardır. Kendileri müteahhitlik firmaları üzerinden daire satacakları vaadiyle dini duygularımızı da istismar ederek, ailemle beni kandırmış ve peşin ücret almışlardır. Daha sonra yıllarca oyalamışlardır. Bu konularda kendileri hakkında evvelce yargıya başvurdum ve bu nedenle de bazı dosyalar mevcuttur. Bu mücadelemden beni vazgeçirmek için karşı taraf yeni baskılar, şantajlar, tehditlerde bulunmaktadır. Devlet görevlileri ile birlikte özel ve kişisel bilgileri ele geçirmek suretiyle şahsıma ve aileme tehdit ve şantaj yapılmaktadır.
Kamu görevlileri de yetkilerini kötüye kullanarak bu suça iştirak etmiştir. Beni öldürseler bile haklı bu davamdan vazgeçmeyeceğim için yeni tarihli bu suçları da ihbar etmek istiyorum” ifadelerine yer verdi.
Ne olmuştu?
Süleymancılar Cemaati yönetimindeki “Ümraniye Fazilet Yapı-Fazilet Emlak” firması ile aralarında cemaat lideri Alihan Kuriş’in yardımcısının da bulunduğu birçok isim hakkında; “Dini duyguları istismar ederek dolandırıcılık”, “tehdit ve şantaj” gibi suçlardan soruşturma başlatılmıştı. Konut satın alan ve ödemesini de peşin yaptıkları halde dolandırılan mağdurlardan T.A.’nın şikayetiyle başlatılan soruşturmalara ilişkin yayınlanan haberlerin kaldırılması için T.A.’ya tehditlerde bulunan dolandırıcılar hakkında şikayetçi olan mağdur sayısı da artmıştı.
Son olarak, Cemaat lideri Alihan Kuriş, ”Ümraniye Fazilet Emlak-Fazilet Yapı adı altında cemaat bünyesinde görevli bulunan Selim Çifçi, Seyfettin-Seyfi Çifçi, Mehmet Çifçi, Tunahan Çifçi, Fatih Sühan Çifçi ve Hamza Hatipoğlu ile hanım gruplarından Havva Nihal Çifçi, Melek Çifçi, Sevim Çifçi, Anastassıa Çifçi ve bu kişilerin birinci derecedeki yakınları ile cemaatimiz ilişiğini kesmiştir. Bundan böyle bu kişilerin kurslarımıza girişleri ve kendileriyle görüşülmesi kesinlikle yasaklanmıştır” şeklinde kamuoyuna duyuru yapmıştı.
Türkiye
Yeşilay da AKPKK’nin çiftliğine dönmüş

Depremde etkisiz kalan Kızılay’ın yönetimin çok sayıda AKPKK’linin yüksek maaşlarla atanması tartışılmaya devam ederken 103 yıl önce kurulan Yeşilay’ın da benzer durumda olduğu ortaya çıktı.
Sağlık Bakanlığı’nın 291 milyon TL aktardığı Yeşilay’ı Erdoğan’ın kızı Esra Albayarak, eski TÜGVA müdürü ve çok sayıda AKPKK’li yönetiyor.
Depremzedelere göndermesi gereken çadırları ve yardım malzemelerini satan Kızılay gündemdeki yerini korurken 103 yıl önce kurulan Yeşilay da iktidarın arka bahçesine dönüştürüldü. Yeşilay’ın da neredeyse tüm yöneticileri tıpkı Kızılay’da olduğu gibi AKPKK’li veya iktidarla yakın ilişki içerisinde olan isimler. İktidarın Yeşilay’ı bu kadar önemsemesinin nedeni ise milyonlarca liralık bütçesi.
Sağlık Bakanlığı’nın 2022 Yılı Faaliyet Raporu’nun “Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yapılan Transferler” başlıklı bölümünde yer alan bilgiye göre, bakanlık kasasında Yeşilay’a 291 milyon 354 bin TL aktarıldı. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın son son 8 yılda Yeşilay’a aktardığı toplam para ise tam 844 milyon 984 bin lira olarak açıklandı.
Yalı tahsis edildi
İstanbul Sarayburnu’ndaki tarihi Sepetçiler Kasrı 2011’de Yeşilay’a tahsis edildi. Tarihi yapı Yeşilay Genel Merkezi olarak kullanılıyor. Öte yandan 2021’de tarihi Sirkeci Garı sahasında bulunan liman bölgesi, Yeşilay’a 49 yıllığına tahsis edildi.
Milyonlar akıyor
♦ 2015: 15 milyon TL
♦ 2016: 15 milyon 930 bin TL
♦ 2017: 16 milyon 443 bin TL
♦ 2018: 116 milyon 322 bin TL
♦ 2019: 93 milyon 289 bin TL
♦ 2020: 148 milyon 548 bin TL
♦ 2021: 163 milyon 83 bin TL
♦ 2022: 291 milyon 354 bin TL
Toplam: 8 YILDA 844 MİLYON 984 BİN TL
AKPKK’liler yönetimde
Esra Albayrak (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak, ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın eşi)
İlyas Kaya (AKPKK’li eski Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın eşi)
Ahmet Kaan (Önder İmam Hatipliler Derneği’nde genel başkanvekilliği görevini yürütüyor)
Ülkenur Büke (2019 yerel seçimlerinde AKPKK’den Silivri Belediyesi meclis üyeliğine seçildi)
Salih Çil (İBB’de çalıştı, Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜGVA’da müdürlük yaptı)
Safa Koçoğlu (Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı. Aile Bakanlığı’nda müşavir olarak çalıştı)
Faruk Kacır (AKPKK döneminde İBB’de yöneticilik yaptı. PTT’de müdürlük yaptı)
Samet Koca (Bilal Erdoğan’la birlikte Türkiye Gençlik STK’ları Platformu’nda yöneticilik yaptı)
Suna Üstüner (İçişleri Bakanlığı’nda daire başkanı)
Harun Mertoğlu (Saray’a bağlı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu’nda (TİHEK) yer alıyor.)
Salih Kaygusuz (Erzurum İl Milli Eğitim Müdürü)
Gündem
Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Sinan Ateş’in peşine düşmüş

Gazeteci Barış Terkoğlu, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’e yönelik suikastla ilgili yeni bilgileri paylaştı. Buna göre eski Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Ateş’in peşine düşmüş.

MHPKK Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ve MHPKK Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’a yakınlığıyla bilinen Demirbaş’ın cinayetin siyasi ayağındaki kritik halka gibi göründüğünü dile getiren Terkoğlu, “Haliyle, devletin cinayeti çözmeye çalışan kanadı onun üstüne yoğunlaşırken soruşturmanın yukarıya doğru uzanmamasını isteyen bir başka taraf ise Demirbaş’ı kurtarmaya çalışıyor” ifadesini kullandı; ardından şu bilgileri verdi:
“(…) Peki Tolgahan Demirbaş’la ilgili deliller neler?
Ankara’da soruşturmayı yürütenler bu soruya ‘çok’ yanıtını veriyor. Ancak bugün size kulislerden değil, soruşturma dosyasının içindeki somut bilgilerden bahsedeceğim.
Önce bir kafeden söz edeyim: Marco Pascha. Kafe Kayseri merkezli. Ankara’daki şubeleriyle büyümüş. Sahibi olan Aytaç Ataç ise 11 yıldır buranın başında. Ataç’ın, Ankara Gölbaşı’nda şirketi Selçuklu AŞ. adına kayıtlı, 74 dönümlük bir arazisi var. Gözlerden uzak bir çiftliği bulunuyor.
Aytaç Ataç, Sinan Ateş cinayetinde gözaltına alındığında, kimse neler olduğunu anlamadı. Ta ki 23 Ocak’ta Emniyet’te verdiği ifadeye kadar…
Anlattığına göre Tolgahan Demirbaş ile 8 senedir arkadaştı. Ataç, ‘Tolgahan Demirbaş’ı eski Ülkü Ocakları başkan yardımcısı olarak bilirim’ diye anlatıyor. Demirbaş, Ataç’ın kafesine nargileye geliyor, çiftliği, sahibi Aytaç Ataç olmadan da kullanıyor.

Sinan Ateş’in katledildiği 30 Aralık günü, cinayetten 2.5 saat önce, saat 11 civarında, Demirbaş, Ataç’ı aradı. ‘Bugün çiftliğe gidecek misin’ diye sordu. Ataç, ‘Gitmeyeceğim’ dedi.
Ataç, saldırıyla ilgisi olmadığını, cinayeti sosyal medyadan öğrendiğini iddia ediyor. Cinayet sonrasında Ataç ile Demirbaş arasında bir konuşma olmuş. Ataç, Demirbaş’ı arayarak Sinan Ateş’e saldırıyı sormuş. Demirbaş, bilgisi olmadığını söyleyerek kapatmış. Birkaç gün sonra da aynı diyalog geçmiş. Peki gerçekten öyle miydi?
Yanıtı için, size tutuklanan bir başka isimden, Çağlar Zorlu’dan bahsedeyim. Diyeceksiniz ki Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Tolgahan Demirbaş arasında nasıl bir ilişki var?
Ataç, Çağlar Zorlu’yu nasıl tanıdığını polise şöyle anlattı:
‘Çağlar Zorlu’yu, 2-3 yıl kadar önce, Kayseri’den bir arkadaşım vasıtasıyla tanıdım. Çağlar’ı bana tanıştıran arkadaşım, MİT’te memur olarak görev yaptığını söylemişti. Daha sonra Çağlar’ın Kömür İşletmeleri’nde çalıştığını öğrendim. 2022 yılının ocak veya şubat ayında, kafeme müşteri olarak geldiklerinde, aynı masada oturduğumuz için tanıştırdım.’
Bu üç kişinin tanışıklığının, Sinan Ateş cinayetiyle ne ilgisi var? Bunu da Ataç kendisi söylesin:
‘2022 yılının mart ayında, Tolgahan ve Çağlar yanımda oturduklarında, Tolgahan, Çağlar’a, ‘bir adres bulmamız lazım, yardımcı olabilir misin’ dedi. Çağlar da ‘yardımcı olabilirim’ dedi.’
Kimin adresini istemiş olduğunu tahmin ediyorsanız, doğru bildiniz. Ataç kendisi söylesin: ‘Çağlar daha sonra kafeye geldiğinde, Tolgahan’ın kendisinden istemiş olduğu adresin, Sinan Ateş’in adresi olduğunu bana söyledi.’
Sanırım anlaşıldı. Polisin ve savcılığın elindeki bilgiye göre, Ülkü Ocakları Yöneticisi Tolgahan Demirbaş, cinayetten 9 ay önce, Sinan Ateş’in peşindeydi. Devletin imkânlarıyla takip etmeye çalışıyordu. Çağlar Zorlu’dan yardım istedi. O da etti.
Ataç, 23 Ocak’ta sevk edildiği savcılıkta, daha kritik bir ayrıntıyı itiraf etti:
‘Çağlar, bana, ‘Abi bunlar benden konum istiyorlar, bir arkadaşın (Sinan Ateş) kulağını çekeceklermiş, yardım istiyorlar’ dedi.’
Ataç’ın anlattığına göre, Tolgahan Demirbaş, Çağlar Zorlu’ya, Sinan Ateş’in telefonunu göndermişti. Cep telefonu sinyallerinin verdiği konum bilgilerinden takip edeceklerdi. Peki, neden Çağlar Zorlu’dan istediler? Avukatı, mahkemede şöyle açıkladı: ‘Müvekkilim eski bir MİT çalışanı olduğu için böyle bir talepte bulunuyorlar, açıkçası bunu kullanmak için yardım istiyorlar.’
Peki verdi mi? Zorlu, konum bilgilerini vermiş. Ancak kendisinin anlattığına göre, Sinan Ateş’in öldürüleceğini bilmiyormuş, hatta numaranın onun olduğunu bile bilmiyormuş, konum bilgilerini de uyduruyormuş.’
Bir telefon konuşması da Ataç ile Zorlu arasında oldu. Zorlu şöyle anlattı:
‘Olayın olduğu gün, Aytaç Bey beni saat 13.30-14.00 sıralarında telefonla aradı. ‘Sinan Ateş öldürüldü, sana bir şeyler sorulmuştu ya, onların hepsini sil’ dedi.’
Zorlu’nun ifadesi gösteriyor ki, cinayetin hemen ardından Ataç, Demirbaş ile Zorlu arasındaki mesajları, yani cinayet delillerini ortadan kaldırmak istemiş. Aytaç Ataç ise aradığını kabul ediyor. Ancak ‘Sil’ dediğini kabul etmiyor: ‘Tolgahan ile görüşmelerini bildiğim için dikkat et’ dedim’.
Aklınızda kaldı, biliyorum. Cinayet günü, Tolgahan Demirbaş’ın, Aytaç Ataç’ı araması, çiftliğin boş olup olmadığını sorması… Yoksa cinayetin tetikçiliğini yapan, halen de bulunamayan Eray Özyağcı, ilk olarak o çiftliğe mi götürüldü? Aytaç Ataç, 23 Ocak günü, savcıya şunu söyledi:
‘Tolgahan, olay günü benim çiftliğime gittiğini ancak orada atış yaptığını, mangal yakmak istediğini söyledi.’
Cinayetten önce ‘Çiftlik boş mu’ diye soran Tolgahan Demirbaş, cinayetin ardından çiftliğe gitmiş. Eldeki veriler, tetikçinin de o çiftliğe götürülmüş olabileceğini gösteriyor.
Hatırlayın, önceki saldırı, mart ayında, aynı odak tarafından, Mersin’de Sinan Ateş’e yakın olan Çağrı Ünel’e yapılmıştı. Saldırganlar Ünel’i Ziraat Bankası’nın önünde sıkıştırmıştı. Belli ki orada da telefon sinyalinden konum tespiti yapıldı.”
Yorumlar