Avrupa
Yunanistan’da üniversiteler ‘kampüs polisi’ planına karşı endişeli

Yunanistan’da üniversiteler hali hazırda öğrenciler tarafından öfkeyle karşılanan ve büyük çaplı protestolara neden olan ‘üniversitelere kampüs polisi’ planına karşı endişeli. Üniversite yönetimleri, ülkede askeri diktatörlük sırasında güvenlik güçlerinin öğrencilere karşı uyguladığı orantısız şiddet ve hatta cinayetlere dair anıların hafızalardaki yerini hala koruduğu bir dönemde, kampüslere polis yerleştirmenin çözüm olmadığından, tersine sorunları alevlendirebileceğinden endişeleniyor. En son geçtiğimiz ay Selanik’teki adliye binası önünde toplanan yaklaşık 5 bin öğrenci polisle çatışmıştı. Başkent Atina’da sık sık protestolara sahne oluyor.
Yunanistan’da ‘üniversitelere kampüs polisi’ tasarısını protesto eden öğrenciler polisle çatıştı
Miçotakis’e ‘polis devleti kurma gayreti’ eleştirisi
Söz konusu plan geçen ay parlamentoda onaylandığında milletvekillerine hitap eden Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, protestoları eleştirerek, “üniversite kampüslerindeki tarihi binaların tahrip edildiğini, altyapının yağmalandığını, insanların tehdit edilip, uyuşturucu satıldığını” söylemişti.
Ülkede muhalefet tarafından “polis devleti kurma gayreti içinde olduğu” iddialarıyla eleştirilen Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, üniversitelerde kampüs alanlarının içine “polis kontrol noktası” kurulmasını planlıyor.
Miçotakis hükumeti, iktidara geldiği 2019 yılında da ilk icraatlarından biri olarak polisin üniversiteye girmesini on yıllardır tamamen engelleyen yasağı kaldırmıştı.
Başbakan’ın radikal öğrenciler tarafından “korkutulduğunu” ve “rehin alındığını” iddia ettiği profesörler ise temkinli.
Atina Politeknik’te rektör yardımcısı Evangelos Sapountzakis, polis gücünün göreve hazır olup olmadığına dair “şüpheleri” olduğunu söyledi. Kendisi de bir Politeknik mezunu olan Sapountzakis, öğrencilerin polisleri kampüste bir “provokasyon” olarak görüp karşılık vermelerinden endişe duyduğunu dile getirdi.
Öte yandan kimliğinin açıklanmaması koşuluyla konuşan bir Politeknik profesörü ise üniversitenin Atina’nın Zografou bölgesindeki genişleyen kampüsünde vandalizmden, uyuşturucu ticaretine kadar pek çok sorun olduğunu söyledi.
‘Kampüslerde şiddetin arkasında
üniversiteliler değil düzen karşıtları var’
Kariyerinin çoğunu yurt dışında öğretmenlik yaparak geçiren ve şu anda Oxford Üniversitesi’nde hükümet profesörü olan Stathis Kalyvas ise kampüslerdeki şiddetin arkasında genellikle üniversitenin bir parçası değil, düzen karşıtı protestocular olduğunu dil getiriyor.
Ekim ayında, Atina Ekonomi ve İşletme Üniversitesi (AUEB) rektörü, boynuna “Oturma eylemi için dayanışma” yazan bir levha asan bir grup kukuletalı genç tarafından ofisinde saldırıya uğradı.
AUEB, yorum taleplerine yanıt vermedi.
Ancak bir öğretim üyesi “Üniversitemizin, temelde öğrenci olmayanlar tarafından yürütülen, küçük olsun ya da olmasın, suçla ilgili büyük sorunları var” diyor Görevli, personel ve öğrencilerin “hedef alınabilecekleri için kayıtta konuşmaktan korktuklarını” söyledi. Diğer üniversitelerdeki rektörler ve profesörler de reform planlarına karşı çıkan öğrenciler tarafından ofislerinde ablukaya alındı. Bazılarının arabaları ve ofisleri hasar gördü.
Avrupa
İtalya’da 418 sübyancı rahip tespit edildi

STK’lerin raporuna göre İtalya’da 418 “sübyancı rahip” tespit edildi
İtalya’da ilgili sivil toplum kuruluşlarının, İtalyan Kilisesine mensup rahiplerin cinsi istismarına maruz kalanlardan yola çıkarak hazırladığı rapora göre, ülkede toplamda 418 “sübyancı rahip” belirlendi. Ülkede Katolik Kilisesinin cinsi istismar hadiseleriyle mücadelede öne çıkan derneklerden İstismar Mağdurları Ağı (Rete L’Abuso) ve dünya genelinde faaliyet gösteren ECA Global (Rahiplerin İstismarına Son) isimli sivil toplum kuruluşları İtalya’daki kiliselerde cinsi taciz vakalarına ilişkin mağdurlara dayanan ilk ortak raporunu açıkladı.
İstismar Mağdurları Ağı ve ECA’nın son 13 yılda ülke genelinde topladığı veriler ışığında hazırlanan raporun, herhangi bir sayı sağlama amacından ziyade İtalya’daki “sübyancı rahipler” sorununun ne boyutta olduğunu ortaya koyma hedefinde olduğu belirtildi. İtalyan Katolik Kilisesinin bölgelerine göre isimsiz olarak bildirilen, ihbar edilen ve mahkumiyet alanlardan derlenenler olmak üzere ülke genelinde toplamda 418 sübyancı rahip mevcut. Bunlar arasında 69 sübyancı rahip ile kuzeydeki Lombardiya bölgesi ilk sırada bulunuyor. Söz konusu 418 rahipten son 13 yılda sadece 164’ü hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı olduğu da raporda yer aldı. İstismar Mağdurları Ağı, bu konuda yapılan soruşturmaların genelde alt düzeyde kaldığını ve İtalyan yargısının bu konuda ilgili olmadığını ve gereken takibi yapmadığını savundu. İstismar Mağdurları Ağı Başkanı Francesco Zanardi, çevrim içi basın toplantısında, bahsi geçen hadiselerle bağlantılı kişilerin isimlerinin eklenmesiyle raporun, adli makamlara ve kolluk kuvvetlerine de gönderileceğini belirtti.
Diğer yandan, Katolik Kilisesinin İtalya’da en üst seviye kuruluşu olan İtalya Episkoposlar Konferansı (CEI), kilise bünyesindeki cinsi istismar vakalarına ilişkin ilk raporunu 2022’de açıklamıştı. Kasım 2022’de duyurulan raporda, 2020-2021 döneminde reşit olmayan ve savunmasız 89 kişinin cinsi istismar mağduru olduğu bildirilmişti.
Francesco Zanardi ise CEI’nin bu raporunu “kapsam olarak çok sınırlı ve saf propaganda” olarak nitelemişti. İtalya’da başta İstismar Mağdurları Ağı olmak üzere bu konuya duyarlı pek çok sivil toplum kuruluşu, ülkenin bu konuyla yüzleşemediğini savunuyor.
Amerika
ABD’nin askeri denizaltılarının hazin sonu…

ABD’de kuru havuzların kapatılması nedeniyle denizaltı sorunları ortaya çıkarken yeni AUKUS endişeleri
ABD Donanması’nın Batı Yakası’ndaki dört kuru havuzda denizaltı onarım çalışmalarını aniden askıya alması, Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD’nin Avustralya’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar geliştirmesi için “en uygun yolu” açıklamasından birkaç hafta önce AUKUS anlaşmasına ilişkin yeni endişelere yol açtı.
Donanma hafta sonu Washington eyaletinin Seattle şehri yakınlarındaki Puget Sound Donanma Tersanesi’nde bulunan üç rıhtımın yanı sıra yakınlardaki Trident Refit Tesisi’nde bulunan dördüncü bir rıhtımdaki operasyonları “geçici olarak askıya alacağını” duyurdu ve gelecekteki olası depremlerle başa çıkabilmek için bu rıhtımların güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Donanmanın uzun vadeli Tersane Altyapısı Optimizasyon Programı (SIOP) kapsamında kısa süre önce yapılan sismik değerlendirmede, denizaltıların bakıma alınmasıyla eş zamanlı olarak büyük ölçekli bir depremin meydana gelme olasılığına ilişkin potansiyel sorunlar tespit edildi.”
“Bu yeni bilgiler ışığında donanma tersane işgücünün, denizcilerin, yerel halkın, çevrenin ve denizaltıların güvenliğini daha fazla sağlamak için ek tedbirler almaktadır.”
ABD Donanması’nın açıklamasında “potansiyel sorunların” tam olarak ne olduğu, bunların giderilmesi için ne gibi çalışmaların gerektiği ya da olası maliyeti açıklanmıyor.
Donanma Deniz Sistemleri Komutanlığı Komutanı Koramiral Bill Galinis, Donanmanın “bu hafifletmeleri derhal uygulamaya başlayacağını ve kuru havuzlarımızı mümkün olan en kısa sürede güvenli bir şekilde tam kapasiteye döndüreceğini” söyledi ancak operasyonların ne kadar süreyle askıya alınabileceğini söylemedi.
Donanma bu kararın “ülkenin stratejik caydırıcılık kapasitesini ya da filonun genel misyonunu sürdürme kabiliyetini etkilemediğini” vurguladı.
Ancak bu kapanış yine de ABD Donanması’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltıları sahaya sürmesini, bakımını yapmasını ve ardından hizmet dışı bırakmasını zorlaştıracak ve Mart ayındaki AUKUS duyurusu öncesinde ABD sanayi üssünün boğuştuğu kısıtlamalarla ilgili yeni endişelere yol açabilir.
ABD halihazırda kendi donanmasının her yıl iki yeni nükleer enerjili denizaltı inşa etme ihtiyacını karşılamakta zorlanırken, mevcut filosundaki her üç denizaltıdan biri şu anda bakımda veya bakıma girmeyi bekliyor.
Üç AUKUS ülkesi Avustralya için nükleer güçle çalışan denizaltıları nasıl geliştireceklerini henüz ortaya koymamış olsalar da, ABD’nin Avustralya’ya Virginia sınıfı denizaltılar satarak ya da transfer ederek, mevcut altı konvansiyonel güçle çalışan Collins sınıfı denizaltı filosunun aşamalı olarak emekliye ayrılmasıyla ortaya çıkacak “kabiliyet açığını” kapatmasına yardımcı olabileceği yönünde spekülasyonlar yapılmaktadır.
Geçen yılın sonlarında iki üst seviye ABD Senatörü Başkan Joe Biden’a bir mektup yazarak böyle bir adımın atılmasının ABD’nin sanayi üssünü “kırılma noktasına” getirebileceği uyarısında bulunmuş, bunun üzerine Washington’daki iki partili bir grup siyasetçi Avustralya ve AUKUS’un arkasında durarak karşılık vermişti.
Geçen yıl Ağustos ayında üst seviye bir ABD Donanma subayı da fazladan denizaltı inşa etmenin Amerikan tersanelerine sürdürülemez bir yük getirebileceğini söyledi.
Geçtiğimiz günlerde Kongre gözlemcisinin hazırladığı bir rapor da Donanma’nın gelecekteki Columbia sınıfı denizaltı programıyla ilgili sorunlara dikkat çekerek, inşaat zorlukları arasında “temel program anlayışından yoksun” olduğunu tespit etti.
Son gelişme, Dışişleri Bakanı Penny Wong ve Savunma Bakanı Richard Marles’in, AUKUS anlaşması ve yaklaşan nükleer denizaltı duyurusu üzerinde yoğunlaşması muhtemel yıllık görüşmeler için İngiliz mevkidaşlarıyla İngiltere’de bir araya gelmeye hazırlandıkları sırada yaşandı.
Marles daha sonra Mart ayında yapılacak ortak açıklama öncesinde Savunma Bakanı Lloyd Austin ile üst düzey görüşmelerde bulunmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gidecek.
Eski Senatör ve denizaltıcı Rex Patrick ABC’ye verdiği demeçte, ABD Donanması’nın Batı Yakası kuru havuzlarındaki faaliyetleri askıya alma kararının, ABD sisteminin karşı karşıya olduğu sıkıntıları ve Avustralya’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar inşa etme konusundaki iddialı girişiminin doğasında bulunan büyük riskleri vurguladığını söyledi.
“ABD Donanması, denizaltı inşa kapasitesinin ABD Donanması’nın talebini karşılayamadığı gerçeğini gizlemedi. Bu haber işleri daha da kötüleştiriyor” dedi.
“ABD Kongre üyeleri ve Avustralyalı milletvekilleri ne kadar konuşurlarsa konuşsunlar, sözleri ABD ve Avustralya denizaltı inşa tersanelerinde artan riskleri değiştirmeyecektir.”
İngiltere
İngiliz halkı fişlendi

Daily Mail: İngiliz ordusu, Kovid-19 kapanmalarını eleştirenleri fişledi
İngiliz Daily Mail gazetesinin pazar eki Mail on Sunday, Britanya ordusuna bağlı gizli bir birimin ülkede Kovid-19 tedbirlerini eleştirenleri gizlice izlediğini ve bunlar arasında, ilgili konudaki yazılarıyla öne çıkan gazeteci Peter Hitchens’in de yer aldığını bildirdi.
Gazetenin haberinde, ordunun yurt dışına odaklanan ‘enformasyon savaşı’ tugayının can kaybı verilerini sorgulayan eski Bakan David Davis gibi tanınmış isimlerin yanı sıra Peter Hitchens ve Toby Young gibi gazeteciler hakkında dosyalar derlediği belirtildi.
Big Brother Watch isim grup tarafından gazeteye verilen belgelere göre Dijital, Kültür, Medya ve Spor Bakanlığına bağlı Dezenformasyonla Mücadele Birimi ve Acil Müdahale Birimi gibi yapıların da ilgili faaliyetleri söz konusu.
Belgeler, ekiplerin ‘sözde uzmanlardan gelen zararlı anlatılara’ karşı koymakla görevlendirildiğini, memurların ve yapay zekanın sosyal medyayı ‘solunum cihazları’ gibi ilgi çekebilecek anahtar kelimeleri tespit etmek üzere görevlendirildiğini gösterdi.
Karantina tedbirleri uygulandığı sırasında tugay adına çalışan bir muhbire göre, birim yabancı güçleri hedef alma yetkisinin çok ötesine geçti.
Belgelerde, tugayın İngiliz vatandaşlarının paylaşımlarını izlediği vurgulandı. Britanya Savunma Bakanlığı, daha önce ilgili iddiaları reddetmişti.
Muhbir, “Faaliyetlerimizin ülke nüfusunun izlenmesiyle; sıradan, korkmuş insanların sosyal medya gönderilerinin izlenmesiyle sonuçlandığı oldukça açık. Bu gönderiler doğru olmayan bilgiler veya koordineli faaliyetler içermiyordu” ifadelerini kullandı.
Öte yandan gazetenin görüşüne başvurduğu Hitchens da eleştirilerine gizli yasak uygulandığını ve görüşlerinin arama sonuçlarında düşürülerek sansürlendiğini vurguladı.
Hitchens, “Büyük Covid paniğiyle ilgili en şaşırtıcı şey, bırakın protesto etmeyi, kimsenin umurunda bile olmadan devletin temel özgürlüklere dönük bu kadar çok saldırıyı gerçekleştirmesini sağlamasıydı,” diye konuştu.
Hitchens, “Big Brother Watch’ın cesurca ortaya çıkardığı karanlık belgeler hakkında tam ve güçlü bir soruşturma talep etmenin zamanı geldi,” diye ekledi.
Yorumlar