Gündem
TBMM Başkanı Şentop: Milletvekilliği sona erenler hukukun gereğine razı olmak mecburiyetinde

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, milletvekilliğinin nasıl kazanılacağının hukukla belirlendiği gibi nasıl sona ereceğinin de yine Anayasa’yla, kanunlarla belirlendiğini belirterek, “Milletvekili seçilirken, milletvekili sıfatını taşırken Anayasa’nın, kanunların verdiği çerçeveyi bir hak olarak görenler, milletvekilliği Anayasa’ya göre, kanunlara göre sona erdiğinde de hukukun gereğine razı olmak mecburiyetindedirler” dedi.
“Hukuk bizim yaşadığımız hayatın görünmeyen yüzüdür”
Tekirdağ’da hukuk fakültesinin açılmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Şentop, şöyle devam etti:
“Hukuk bizim yaşadığımız hayatın görünmeyen yüzüdür. Tabiri caiz ise bir madeni para düşünürsek bu madeni paranın tura tarafı yaşadığımız hayatın kendisidir, yazı tarafı hukuktur. Bunu biz ancak o tabi madeni para ters döndüğü zaman anlıyoruz, hukukçu olmayanlar özellikle. Hayatımızın her alanı aslında hukuk tarafından düzenlenmiştir. Sabah kalkıp ekmek alacağımız zaman aslında hukuka göre alım satım akdi, sözleşmesi yapmış oluyoruz. Gazete almak aynı şekilde, buradan toplu taşıma aracına bindiğinizde bilet attığınızda bir taşıma sözleşmesi yapmış oluyorsunuz. Başka bir şehre gittiğinizde, uçağa bindiğinizde aynı şekilde o bilet bir sözleşmenin bir işaretidir.”
“Milletvekili seçilmek Anayasa’ya, kanunlara göre gerçekleşen bir husustur”
Somuttan soyuta doğru gittikçe hayat içinde hukukun öneminin daha fazla ortaya çıktığını vurgulayan Şentop, şunları söyledi:
“Siyaset yapıyoruz, milletvekili oluyoruz. Neye göre milletvekili oluyoruz. Mesela ben burada 100. Yıl Mahallesi’nde evim var. Bahçeye bir sandık kursam beni isteyenler buraya yazıp atsınlar desem ve Tekirdağ’da diyelim ki 50 bin kişi ismimi yazıp atsa milletvekili seçilmiş olur muyum, hayır. Nasıl olurum Anasaya’da belirlenen milletvekilliği ile ilgili bir statü var. Buna dair kurallar var. Milletvekili Seçilme Kanunu var. Bununla ilgili Yüksek Seçim Kurulu’nun ortaya koymuş olduğu bir çerçeve var, bunlara göre seçiliyoruz.”
“Milletvekili seçilmek Anayasa’ya, kanunlara göre gerçekleşen bir husustur. Elde edilen bir statüdür.” diyen Şentop, şöyle devam etti:
“Milletvekilliğinin nasıl kazanılacağı hukukla belirlendiği gibi nasıl sona ereceği de yine Anayasa ve kanunlarla belirlenmiştir. Milletvekili seçilirken, milletvekili sıfatını taşırken Anayasa’nın, kanunların verdiği çerçeveyi bir hak olarak görenler, milletvekilliği Anayasa’ya göre, kanunlara göre sona erdiğinde de hukukun gereğine razı olmak mecburiyetindedirler. Milletvekili seçilirken ‘ne güzel ben seçildim oh milletvekili oldum’ deyip, Anayasa’ya göre düşürüldükten sonra ‘hayır ben bunu tanımıyorum’ demek bir kere kendi bulunduğu statünün ne olduğunu anlamakta bir acziyet ifade eder.”
“Bunların hepsi hukuk cehaletinin örnekleridir”
Bu konuyu, bir milletvekiliyle ilgili Yargıtay’da kesinleşmiş mahkeme hükmünün meclisin genel kurulunda bildirilmesi, milletvekilliğinin düşmesi sebebiyle söylediğini vurgulayan Şentop, şunları kaydetti:
“Mahkeme kararları şüphesiz eleştirilebilir. Herkes eleştirebilir bazı eleştiriler haklı olur, bazıları haksızdır. Buna kimsenin diyeceği bir şey yok. Ama sonuç itibarıyla Meclis Başkanı’nın mahkeme kararlarından beğendiklerini uygulama, beğenmediklerini uygulamama gibi bir lüksü yoktur. Anayasa gereği kesinleşen bir mahkeme kararı Meclis Genel Kurulu’nda okunur, okunmasıyla hangi milletvekili hakkındaysa o milletvekilinin milletvekilliği sona erer. Anayasa’ya ve kanunlara göre kazanılan milletvekilliği yine Anayasa’ya, kanunlara göre sona erer. Burada birçok husus dile getiriliyor, bekletiliyor vesaire gibi. Bunların hepsi hukuk cehaletinin örnekleridir. Anayasanın 84. maddesi açıktır. Bu maddenin 2. fıkrasında ‘kesin hükmü genel kurula bildirilen milletvekilliği düşer’ der. Dönem sonuna bırakılır gibi hikayeler vardır. Bunlar okuduğunu anlamakta acziyet yaşamayan bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının anayasanın 84. maddesini bütün olarak okuduğunda anlayabileceği bir husus. Cezanın ifası dönem sonuna bırakılır demiyor. ‘Milletvekilliği yani parlamento üyeliğinin sona ermesine’ bırakılır diyor. Sona ermesi de işte ikinci fıkrada kesin hüküm okunduğu zaman sona erdiği için infaz gerçekleşebilir hale geliyor. Dolayısıyla dönem sonuna bırakmak gibi bir şey ne Anayasa’da ne başka bir kanunda mevcut değildir. ‘Bugüne kadar hep olmuştur’ diyenler de var bu da bir cehalet örneğidir.”
Şentop, şu ifadeleri kullandı:
“Bunu söyleyen bazı eski meclis başkanları da var, çok eskilerden. 1995’te yapılmış bir Anayasa değişikliği, burada hukukçular da var onun için biraz daha bunun altını çizeyim. 1995 yılına kadar Anayasa’da kesin hüküm milletvekili ile ilgili geldiği zaman bu meclis genel kurulunda oya sunuluyordu. Halbuki 95’te yapılan bir değişiklikte oya sunma hususu kaldırılmıştır, kesin hüküm sadece okunur, okunmasıyla da milletvekilliği düşer. O tarihten bu yana kesin hüküm sebebi ile milletvekilliğinin düşmesine dair Meclis’e gelen bütün hükümler, kararlar vaktinde okunmuştur. Bekleme, bekletme söz konusu değildir. 26. Dönem yani bundan bir önceki dönem 1 Kasım 2015 seçimleri ile başlayıp 24 Haziran 2018 seçimlerine kadar devam eden dönemde 8 milletvekilinin milletvekilliği kesin hükmün genel kurula bildirilmesi ile düşmüştür. Bunlar ne kadar süre içerisinde okunmuştur, en erken okunanı üç gün içinde en geç okunanı da 56 gün içinde olmuştur. Gerekli incelemeler yapılır, Meclis’in toplantı günleri vardır. O günler hesaba katılarak en fazla 56 gün bekleme olmuştur, onun da Meclis’in tatilde olması hasebiyle bazı kesintiler sebebiyle, bazı hususlar vardır. Ama onun dışında 8 milletvekilliği düşmüştür.”
4 Haziran 2020’de 3 milletvekili ile ilgili kesin hükümler okunduğunu ve bu milletvekilliklerinin düştüğünü anlatan Şentop, şunları söyledi:
“Bunlardan birisi Sayın Enis Berberoğlu konusunda tartışmalar vardı ama diğer iki milletvekillİyle ilgili hiçbir tartışma yaşanmadı. Son milletvekilliği düşen arkadaşımızın konusu ise Sayın Berberoğlu dosyasıyla alakası yoktur. Ona hiç benzemez. Çünkü Sayın Enis Berberoğlu meselesi Anayasa’nın geçici 20. maddesiyle ilgili dokunulmazlığın topluca kaldırıldığı bir düzenlemeyle ilgiliydi. Tartışma o noktaydı. Halbuki son milletvekili arkadaşımızın durumu Berberoğlu ile beraber milletvekilliği düşen iki HDP’li milletvekilinin durumuyla aynıdır. O Anayasa’nın 14. maddesindeki hususlarla ilgi ilgili, dokunulmazlığın kazanılamayacağı durumlarla ilgilidir. O ayrı bir tartışma konusudur. Dolayısıyla bu tür kıyaslamaları doğru bulmuyorum. Milletvekilliği Anasaya ve kanunlara göre kazanılır, Anayasa ve kanunlara göre sona erer. Herkesin bunu aklına sokması lazım.”
Kaynak: AA
Gündem
Akaryakıt istasyonları iflasın eşiğinde

Art arda gelen zamlar sonrası akaryakıt satışları düştü. İstasyon sahipleri zor durumda.
Akaryakıta art arda gelen zamlar, sadece vatandaşı değil, istasyon işletmecilerini de zorluyor. Mazotta 30 lirayı deviren litre fiyatı sonrası müşteri sayısında yüzde 40, satışta ise yüzde 30 düşüş yaşandı.
Benzin istasyonu işletmecileri, İstasyonlara aylık ortalama 60 bin TL elektrik faturası geldiğine dikkat çekiyor. İşletmeciler, Temmuz ayında asgari ücretin artması durumunda çalışanların bir kısmını işten çıkarmak zorunda kalacaklarını belirterek, Umudu Türkiye’ye gelecek gurbetçilere bağladıklarının dile getiriyor. Onların satışları artırmasını beklleye işletmeciler eğer gelmezler ise iki ay içerisinde çok sayıda istasyon kapanacağını vurguluyorlar.
Öte yandan benzin istasyonlarındaki satışların yüzde 90’ı kredi kartıyla yapılıyor. Her satışta 50 kuruş komisyon ödeyen işletmeciler komisyon ve nakliyeyi çıkarıldığında 1 litre yakıttan işletmeye sadece 12 kuruş kaldığını belirtiyor.
Sabrettiklerini ancak umutlarının tükenmeye başladığını belirten işletmeciler seslerini duyuramamaktan da yakındı. İstasyonunu kapatmayı düşündüğünü belirten bir işletmeci şöyle dedi:
“Bunu yapmaktan çekiniyorum. Çünkü protesto amaçlı kapattığım düşünülerek üzerime gelinebilir. Kızılay’da yapılan eylemlere nasıl müdahale ediliyorsa bize de böyle yaklaşırlar. Maliye gelip geçmişe dönük hesaplarımı inceler, her şey tamam olsa dahi bir harf hatasından ceza kesip üzerimize gelirler. Bu yüzden zarar eden istasyonumu kapatamıyorum”
Gündem
“Başta Albayrak, Soylu ve Külünk’ün olmak üzere AKP’nin 3 troll grubu var; kimi tweet başına para alıyor, kimi aylık maaş”

“Özellikle ev hanımlarını bu konuda mükemmel ayarlıyorlar”
Yıllar önce ATV ve Sabah gazetesinde çalışan, en son Ümraniye Belediyesi’nde görev alan ve Aktroll olduğunu itiraf eden Orhan Sarıkaya, “Şu an 3 tane troll grubu var” dedi; Berat Albayrak, Süleyman Soylu ve metin Külünk’ün ismini verdi. Trollerin bazılarının para aldığını bazılarının da gönüllü olduğunu söyleyen Sarıkaya, “Tweet başına para alan da var, aylık maaş alan da var” dedi.
Sarıkaya, “Özellikle ev hanımlarını bu konuda mükemmel ayarlıyorlar. Bu para bir yerden birisine geliyor ve daha sonra bu para dağıtılıyor” diye konuştu.
Sarıkaya, “Kampanya bir şekilde bize ulaştırılıyordu diyorsunuz. Kim ulaştırıyordu?” sorusuna da, “Kuyruğunu bulmaya çalışıyorsunuz. Bu işin kuyruğu Fahrettin Altun’dur” diye yanıt verdi.
“Bu çalışmalarımıza Gezi’den hemen sonra başladık”
Orhan Sarıkaya, bu işe nasıl başladığını şöyle anlattı:
“Benim bir gazetecilik geçmişim var. Bu işi seven birisiyim. Hal böyle olunca o dönemki Ümraniye Belediyesi Başkanı Hasan Can bizi topladı. Twitter yeni ortaya çıkmaya başlamıştı. ‘Herkesin sosyal medya hesabı açmasını’ ve ‘hükümete destek vermesi gerektiğini’ belirtti. ‘Tamam’ diyerek bu işe giriştik ve çok ciddi kitlelere ulaşmaya başladık. Bir şeyleri belirleyen insan konumuna geldim. Öncelikle Twitter’da gönüldaşlık yaptığımız insanlarla irtibata geçiyoruz. Direkt mesaj (DM) yoluyla başlıyor bu süreç. Sonraki süreçlerde WhatsApp grupları kuruldu. Etkileşim görmesi gereken söylemleri paylaşmaya başladık. Böylelikle trend topicleri oluşturduk. Bu çalışmalarımıza ise Gezi’den hemen sonra başladık.”
“İlk troll çalışmasını Ahmet Davutoğlu ve ekibi başlattı”
Sarıkaya, aktrollerin yapısından da şöyle bahsetti:
“Öncelikle ilk troll çalışmasını Ahmet Davutoğlu ve ekibi başlattı. Para verilen bir ekibi vardı. Başında ise Mete Ün bulunuyordu. Şu an ise 3 tane troll grubu var. Berat Albayrak’ın, Süleyman Soylu’nun ve Metin Külünk’ün grubu. Ama Külünk’ün grubu deyince şöyle bir şey algılanmasın kendisi kişileri toplayıp para dağıtan biri değil. Bunun dışında onun bir troll kitlesi var. Ufak tefek yardım ettiği kişiler vardı.”
Sarıkaya, atılacak tweetlerin nasıl belirlendiğini de şöyle anlattı:
“Çekirdek bir kadro vardı. 8-10 kişilik bir arkadaş çevremiz vardı. Konu gündeme geldiğinde bizler trend topic’i belirliyorduk. Hepimizin güçlü takipçileri vardı.”
“Tweet başına para alan da var, aylık maaş alan da var”
Aktrollerin yalanlar üzerinden saldırdıkları kampanyaların genel merkezden geldiğini ifade eden Sarıkaya, Aktrollere ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin soruya da şöyle yanıt verdi:
“Trollerin bazısı maaşlı, bazısı gönüllü. Tweet başına para alan da var, aylık maaş alan da var. Ben ayrıldığım için geçen sene duyduğum 300-500 TL veren de var. ‘Bir tane tweetimizi atar mısın’ diyor. Aylık bir asgari ücret veren de var. Özellikle ev hanımlarını bu konuda mükemmel ayarlıyorlar. Bu para bir yerden birisine geliyor ve daha sonra bu para dağıtılıyor. Telefonu ve tableti olmayanlara bu aletler verildi.”
“Çok kampanya yürüttük; Kaftancıoğlu’na, Demirtaş’a, Davutoğlu’na…
Sarıkaya, şimdiye kadar yürüttükleri büyük kampanyalardan da şöyle bahsetti:
“Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik en büyük kampanyamızı hatırlamıyorum. Ancak çok kampanya yürüttük. Canan Kaftancıoğlu’na yönelik en büyük kampanyamız ise eşinin tabağında domuzun olduğu kampanyaydı. Türkiye bir mozaik. Alevisiyle, Sünnisiyle… Türk toplumunun içerisinde nereden bakarsanız bakın yüzde 70’i bir inanç mensubu. Oruç tutmaz, namaz kılmaz, akşamları rakısını içer. Ancak domuz yemez. ‘Rakıyı içiyorum diye domuz mu yiyeceğim’ der. Bu kampanyayı biz hazırlamadık. Canan Kaftancıoğlu gollük malzeme verdi. Selahattin Demirtaş’ın ise, ‘Başkan Apo’nun heykelini’ dikeceğiz sözleri kampanyamız için yeterliydi. Ayrıca Demirtaş’tan haz almayan insanlarız. Bizden kimse ondan haz almaz. Onun için birçok kez #terörist etiketiyle yazmışızdır. Ahmet Davutoğlu’na yönelik kampanyalarımız da oldu.”
“Her seçim öncesi sosyal medya kampanyalarımız olurdu. AKP Genel Merkezi’nden capsler hazırlanıp ve bir şekilde bize ulaştırılıyordu. Biz de ona göre yazıyorduk. Şimdiki seçim için yapılan bir kampanya var mı bilmiyorum” diyen Sarıkaya, “‘Kampanya bir şekilde bize ulaştırılıyordu’ diyorsunuz. Kim ulaştırıyordu?” sorusuna da, “Kuyruğunu bulmaya çalışıyorsunuz. Bu işin kuyruğu Fahrettin Altun’dur” diye yanıt verdi.
Gündem
Sulama kooperatifinde 300 milyonluk vurgun

AKPKK’li başkan tutuklandı
İl genelinde 70 bine yakın çiftçinin bağlı bulunduğu Mersin Bölge Sulama Kooperatifler Birliği Başkanı Ersin Akdoğan, ‘dolandırıcılık’ iddiası ile yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandı.
Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı ile ilçe jandarma ve polis ekipleri harekete geçti. 15 Haziran’da 14 kişi hakkında gözaltı kararı uygulandı. Gözaltına alınan isimler arasında S. S. Mersin Bölgesi Sulama Kooperatifleri Birliği yanı sıra S. S. Silifke ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi başkanı olarak da görev yapan Ersin Akdoğan ile birlikte 14 kişi gözaltına alındı.
Şüphelilerin savcılık işlemleri sonrası savcılık tutuklanmaları istemi ile Ersin Akdoğan ile kayınpederi Abdullah U. sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Hakimlik, Abdullah U.’yu adli kontrol şartı ile serbest bırakırken, Akdoğan için tutuklama kararı verildi.
EN AZ 300 MİLYON LİRA
Şüpheliler, 250 kadar müteahhit firmayı en az 300 milyon lira dolandırmakla suçlanıyor.
Edinilen bilgilere göre, çok sayıda firma farklı kişiler aracılığı ile Ersin Akdoğan ile tanıştı. Akdoğan başında bulunduğu birlik üzerinden çeşitli ihaleler düzenlediklerini söyledi. Akdoğan, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın desteği yanı sıra milyonlarca Euro’luk Avrupa Birliği desteklerini de aldıklarını söyledi. Akdoğan ile müteahhitleri bir araya getiren kişiler de “Ödemelerde sorun yok” diyerek güvence verdi.
Firmalarla değişik zamanlarda sözleşmeler yapıldı. Ağırlıklı olarak Silifke’de olmak üzere il genelinde sulama projelerine ilişkin sözleşmeler yapıldı. Akdoğan her firma ile yaptığı görüşmede, ihale bedellerinin belirli bir miktarının teminat olarak alınacağını bildirdi. Buna göre, her firmadan, ihale bedelinin yüzde 5’i nakit yüzde 5’i de çek alındı. Ulaşılan ilk bilgilere göre nakit olarak toplanan teminat tutarı 186 milyon TL. Kalan para ise firmalardan çek olarak alındı.
BATMANIN EŞİĞİNE GELEN FİRMALAR OLDU
Teminatlarını yatıran firma yetkilileri, işin yapılması içi yer teslimini beklerken, iddiaya göre bu süreçte çeşitli gerekçelerle oyalandı. Aylar süren oyalama süreci sonrası kimi firmalar paralarını isterken, kimi savcılıkların yolunu tuttu. Bir süre sonra Akdoğan’a ulaşamayan firma sahiplerinden kimi batmanın eşiğine geldi. Parasını alamayan bir kişinin ise intiharın eşine geldiği kaydedildi. Akdoğan’ın başında bulunan kooperatifler üzerinden alınan para ve çeklerin yanı sıra, firmaları kooperatife yönlendirmede aracı olan kişiler üzerinden de milyonlarca liralık çekin toplandığı kaydedildi. Yapılacak işin sigortalatılması amacı ile aracı kişiler üzerinden toplanan çekler zaman içinde birer birer yazdırıldı. Mağdur firmalardan birinin yetkilisi, aracıların da kendi aralarında parayı bölüştüklerini söyledi.
Mersin’in yanı sıra Adana, Mardin, Şanlıurfa, Kocaeli ve İzmir’den çok sayıda firmanın şikayeti üzerine savcılık soruşturması devam ederken, Akdoğan’ın başında olduğu Silifke ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ne kayyum atandı. Mersin Bölgesi Sulama Kooperatifleri Birliği’nde yeni bir yönetim oluşturulması için Mersin İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden 3 kişi görevlendirildi.
Görevlendirilen isimlerden biri yaptığı açıklamada birliğin hesaplarında bir kuruş paranın bulunmadığını söyledi. Görevli, “Bazı masrafları cebimizden yapmak durumunda kalıyoruz. Bakanlığın da böylesi bir ödeneği yok. Yeni bir genel kurul ile yeni bir yönetim oluştuğunda bizim görevimiz son bulmuş olacak” dedi.
Dolandırıldığını iddia eden isimlerden Meddaisan İnşaat’ın sahibi Medeni Sütpak “Zararım 5 milyona yakın. Ki bu 2 yıl önce cebimizden çıkan para. Bugünki kur veya altına göre zarar çok daha büyük. Giden paranın dışında bu süreçte en büyük kaybımız iş yapamaz olduk. Parayı kurtarmaya çalışırken, daha fazla batağa saplandık. Ersin Akdoğan her seferind para istedi. En son “İşin çözüldü. Parayı alacağız” diyerek bir bürokrata saat alınacağını bunun için 150 bin lirayı bana verdiği bir hesaba göndermemi istedi. Bu para da gitti. En son 1.5 milyon lira istedi. ‘Ben artık tükendim’ diyerek rest çektim. Resmen perişan olduk. Sağlığımız da elden gitti” diye konuştu.
‘MUSLUĞUN BAŞINDA ARKADAŞLARIMIZ VAR’
Bir başka mağdur Seyfeddin Sincar ise 200 bin doların yanı sıra 2 milyonluk da çek kaptıran bir başka isim. Sincar’ın oğlu V. Sincar’ın, Ersin Akdoğan ile tanışmasına vesile olan isim Hanifi Y. V. Sincar bu kişilerle yaptığı görüşmede eski MİT’çi olduğunu belirten Erdoğan S., iddiaya göre yapılan toplantıda “Musluğun başına benim adamların var” dedi.
Bu kişilerin yönlendirmesi ile ilk olarak projenin yapılacağı alanı gezen V. Sincar, sonrasında Mersin Bölgesi Sulama Kooperatifleri Birliği’ne gittiklerini kaydetti. Sincar, sözleşmelerin hazırlanması sonrası teminat paralarını ve çekleri verdiklerini kaydetti.
-
Amerika6 gün önce
Avrupa ve ABD havaalanlarında eşi görülmemiş kaos yaşanabilir
-
Gündem1 hafta önce
Yunanistan’da da ABD üslerinin varlığını sorgulayan sesler yükselmeye başladı
-
Gündem5 gün önce
“Başta Albayrak, Soylu ve Külünk’ün olmak üzere AKP’nin 3 troll grubu var; kimi tweet başına para alıyor, kimi aylık maaş”
-
Genel1 hafta önce
Vakıfbank’ta milyarlık vurgun
-
Türkiye2 gün önce
Ayçiçeği ve şeker kıtlığına karşı alarm
-
Türkiye6 gün önce
‘Elektriğe yapılan ‘zam’ değil, sermaye transferidir’
-
Gündem7 gün önce
Sulama kooperatifinde 300 milyonluk vurgun
-
Gündem3 saat önce
Akaryakıt istasyonları iflasın eşiğinde
Yorumlar