Bilim
Bilim adamları neslinin tükendiği söylenen 17 bitkinin hâlâ yaşadığını keşfetti

Bilim adamları, neslinin tükenen türler arasında listelenen bitki türlerini araştırdı ve bunlardan 17’sinin listeden çıkarılması gerektiği sonucuna vardı.
Bilim dergisi Nature Plant’te yayımlanan yeni araştırma, yok olduğu düşünülen bitkilerin, çeşitli kurtarma çabaları sonucunda yeniden yaygınlık kazandığını ortaya koydu.
İtalya’daki Roma Tre Üniversitesi’nden botanikçi Thomas Abeli’nin liderliğindeki araştırma ekibi, Avrupa’ya özgü olan ve yeryüzünden silindiği öne sürülen 36 bitki türünün gerçek durumunun peşine düştü.
Bu bitki türlerinin gerçekten tükenip tükenmediğini ortaya çıkarmak isteyen araştırmacılar; tohum bankalarını, botanik bahçelerini ve Küresel Biyoçeşitlilik Bilgi Tesisi (GBIF) gibi kamuya açık veri havuzlarını kontrol etti.
Bunun sonucunda listede yer alan 17 bitkinin varlığını hala sürdürdüğü keşfedildi.
Söz konusu bitkiler arasında örnekleri şu anda Hollanda’daki Utrecht Üniversitesi’nin botanik bahçelerinde bulunan ve Latince ismi Armeria arcuate olan Portekiz’e özgü bir bitki türü yer aldı.
Tükenmediği anlaşılan bir diğer türse İskoçya’daki Shetland Adaları’na özgü bir bitki olan Hieracium hethlandiae oldu. Bu bitki de şu anda Birleşik Krallık’taki Shetland Amenity Trust isimli kar amacı gütmeyen koruma kurumu tarafından yetiştiriliyor.
Öte yandan araştırmacılara göre söz konusu bitkilerin neslinin tükenmemiş olması, henüz güvende oldukları anlamına gelmiyor.
Birleşik Krallık’taki Kraliyet Botanik Bahçeleri’nde görev alan botanikçi Rafaël Govaerts, “Bu bitkilerin neslinin tükenmediğinin anlaşılması harika bir haber. Ama yine de kritik tehlike altındalar” dedi.
The Scientist’e konuşan ve çalışmayı dışarıdan bir göz olarak değerlendiren Govaerts, yok olduğu belirtilen türlerin yer aldığı listelerin değişmez olmadığını aktardı:
“Soyu tükenmiş demek, ‘Onu yüz yıldır görmüyoruz’ demektir. Ancak başka bir köşeyi dönersiniz ve bu türler aniden karşınıza çıkar.”
Kaynak: Independent Türkçe, The Scientist, IFL Science, Interesting Engineering
Bilim
Sözde Kovid-19 aşıları kısırlığa neden oluyor

Tel Aviv Üniversitesi’nden araştırmacılar, üç farklı sperm bankasında 37 erkekten sperm örnekleri topladı. Deneklerin ortalama yaşı 26 idi. Tüm katılımcılar, Pfizer mRNA ile çift aşılıydı.
Her denek, üç zaman aralığında 1-3 sperm örneği sağladı: T1 (ikinci enjeksiyondan 15-45 gün sonra), T2 (75-125 gün sonra) ve T3 (145 gün sonra). Hepsi, çalışma başlamadan önce bir örnek sağladı (T0).
Araştırmacılar, çalışmanın her aşamasında semen hacmini, sperm konsantrasyonunu, hareketliliğini (yüzme yeteneği) ve toplam hareket sayısını (“TMC”) ölçtüler.
Sonuçlar rahatsız edici ve ileride baba olmayı veya daha fazla çocuk sahibi olmayı hayal eden tüm genç ve mRNA enjekte edilmiş erkekleri endişelendirmeli. Semen hacmi ve sperm motilitesi T1 sırasında sırasıyla %10 ve %2.7 arttı. Ancak sperm konsantrasyonu ve TMC sırasıyla %14.5 ve %2 oranında düştü. Bahsedilen tüm değerlerin T0 değeriyle karşılaştırıldığına dikkat edin. İşler oradan daha da kötüye gitti.
Bazılarında dramatik düşüşler yaşanırken, T2’de tüm değerler düştü:
meni hacmi (-%4.5)
sperm konsantrasyonu (-15.4%)
sperm motilitesi (-%1.9)
TMC: (-22.1%)
T3 daha iyi değildi. Semen hacmi T1 ile hemen hemen aynı değerlere döndü. Ancak diğer tüm T3 değerleri negatifti ve söz konusu değerlerden ikisi T2’den daha kötüydü:
sperm konsantrasyonu (-15.9%)
sperm motilitesi (-%4.1)
TMC: (-19.4%)
Anında İsrailli araştırmacılar, yukarıda bahsedilen Haziran 2021 çalışmasının “gözlemleri için ikna edici bilimsel bir gerekçeye sahip olmadığı” sonucuna vardılar. Enjeksiyon sonrası sperm konsantrasyonunu ölçen diğer tüm benzer çalışmalar, aralarında ortalama 71 gün olmak üzere, her bir denekten sadece iki toplam numune aldı. İsrailli araştırmacılar ayrıca şu sonuca varmışlardır:
“Dört zaman noktasında 37 SD ve 216 semen örneğinden oluşan mevcut çalışma, aşılamadan 3 ay sonra sperm konsantrasyonunda seçici geçici bozulma olduğunu ve bunun sonucunda hacim ve hareketlilikte değişiklik olmaksızın TMC’nin bozulmasına neden olduğunu ve ardından iyileşme olduğunu gösteriyor.
Bildiğimiz kadarıyla, bu, 6 ay boyunca aşılamadan sonra – insanda spermatogenez döneminin ötesinde – semen analizini sürekli olarak inceleyen ilk boylamsal araştırmadır.”
Bilim
Singapur’da asayişi robotlar sağlayacak

Singapur toplumundaki yasadışı eylemleri denetlemek için robotlar devriye gezmeye başladı.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı Ulusal Bilim ve Teknoloji Ajansı (HTX) tarafından üretilen Xavier adlı robotlar, bugün itibarıyla başlayan ve üç hafta sürecek bir deneme için Toa Payoh bölgesinde görev yapacak.
Bu robotlardan bazıları yasaklı alanlarda sigara içenlere ve seyyar satıcılara karşı sokaklarda devriye gezecek. Robotlar ayrıca kaldırımda scooter süren ya da motosikletini riskli kullanan kişilere karşı da tetikte olacak.
Robotların üzerine yerleştirilen kameraların 360 derece görüntü yakalayabilme ve gece görüşü özelliği de bulunuyor.
Bu gelişmiş özellikler sayesinde robotlar uygunsuz bir durum olduğunda yetkilileri gerçek zamanlı olarak uyarabilecek.
Robotlar kaydettikleri görüntüleri ana merkeze gönderdiğinde, yetkililer görüntüleri inceleyip durumu değerlendirerek robotları uzaktan kontrol etme şansına da sahip.
Üç haftalık deneme süreci hem robotlarda eksik kalan noktaların giderilmesi hem de video analizlerinin iyileştirilmesi için veri toplamak amacıyla kullanılacak.
Maksimum hızı saatte 5 kilometre olan Xavier’ın bataryası tam şarj edildiğinde 4 ila 5 saatlik enerji sağlıyor.
HTX’in otomasyon bölümü direktörü Cheng Wee Kiang, “Xavier sayesinde yetkili birimleri bir araya getirip işgücü kaynaklarına ilişkin ihtiyaçları karşılayarak tek robotik platformda daha yüksek operasyonel verim elde edebiliriz” dedi.
Kaynak: Independent Türkçe
Bilim
İdrar testi ile kanser hücresi tespit edilebilecek
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) bilim adamları, idrarda kanser hücresi tespit edebilen nano-parçacık teşhis aracı üretti.

Çıplak gözle görülemeyen ve 100 nano-metreden daha küçük genişlikte olan aracın ayrıca kanser hücrelerinin vücutta nerede bulunduğunu da görüntülemeye yardımcı olacağı belirtildi.
Araştırmacılara göre, nano-parçacık tespit aracı onay alırsa, kanser hücresi kontrolü için rutin idrar testlerine dahil edilebilecek.
İdrar testinde kanser hücresi bulunduğu takdirde, hastalığın kaynağını teşhis edebilmek için hastaya pozitron emisyon tomografisi çekilmeden önce nano-parçacık verilebilecek.
MIT araştırmacılarına göre, nano-parçacıklar yalnızca kanser hücresinin kaynağını değil, aynı zamanda metastaz yaptığı yani yayıldığı bölgeleri de tespit edebilecek.
Araştırmayı yürüten Profesör Sangeeta Bhatia, aracın birincil tümörler ve metastazlarına yönelik geniş bir sensörü olduğunu ifade ediyor.
Bhatia, nano-parçacığın farelerde hem idrarda kanser hücresi tespit etme hem de kanserin yerini bulmada başarılı sonuçlar verdiğini söyledi.
Kanser araştırmalarında dönüm noktası mı?
Araştırmacılar basit bir idrar testiyle kanser hücresi tespitinin kanser teşhisinde bir dönüm noktası olabileceğini düşünüyor.
İlaçları ve genleri direkt olarak tümörlere aktarabilmesi ve görüntüleme kalitesini iyileştirmesi nedeniyle nano-parçacıkların tıptaki önemi son yıllarda arttı.
Nano-parçacıklar boyutları itibarıyla kimyasallarla reaksiyona girdiklerinde büyük materyallerden farklı davranıyor. Bu da bilimsel keşiflerde önemli bir rol oynamalarına olanak tanıyor.
Yorumlar