Genel
PKK’dan kurtuldu her şeyi itiraf etti: Örgütün pikniği 7 yıl sürdü
2013 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin ücretsiz kurslarına katıldıktan sonra PKK üyeleri tarafından “pikniğe gideceğiz” diyerek 15 yaşındayken hain örgütün kucağına atılan genç kız, polis ve jandarmanın yürüttüğü ikna çalışmaları kapsamında kendi anlatımıyla özgürlüğüne, umutlarına, çocukluk hayallerine geri döndü.
Çocuk yaşta örgüt üyelerine teslim edildiği gün sabahlara kadar ağlayıp PKK’lılara kendisini bırakmaları için yalvaran ancak kendisini kimsenin duymadığını anlatan 23 yaşındaki kadın, PKK’nın kaçırdığı örgüt üyelerine “ben anneme koştum. Sizin anneleriniz de kollarını açmış sizi bekliyor” diye seslendi.
Terör örgütü PKK’ya yönelik yurt içi ve sınır ötesinde operasyonlar sürerken, terör örgütü tarafından kandırılarak veya kaçırılarak dağa çıkarılan gençlerin kurtarılması için İçişleri Bakanlığı’nın 4 yıl önce başlattığı ikna projesiyle 2020 yılında 243, bu yıl ise ikna yoluyla 31 örgüt üyesi teslim oldu. Jandarma ekiplerinin aileleriyle irtibat kurduktan sonra ikna yoluyla teslim olan 23 yaşındaki D.N. kod adlı PKK’lı kadının ifadesine ulaşıldı.
OSMAN BAYDEMİR DÖNEMİNDE KATILDI
2013’de Osman Baydemir’in Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemimde, Dicle-Fırat Kültür Merkezi’nde gençlere yönelik belediyenin kurslarına katılan ve o dönem 15 yaşında olan D.N. terör örgütü PKK üyeleri tarafından dağa kaçırıldı. İkna projesi kapsamında örgütün elinden 8 yıl sonra kaçarak devlete sığınan örgüt üyesi kadın, terör örgütünde yaşadıklarının iç yüzünü anlattı.
15 YAŞINDA PİKNİĞE GİTTİ 23 YAŞINDA DÖNDÜ
Teslim olan D.H (23), gittiği ücretsiz kurslarda isminin Ali olduğunu belirten kişinin kendisini örgütsel çalışmalara dâhil etmeye başladıktan sonra, Suriye Dayanışma Gecesi konser biletlerini sattırdıklarını daha sonra da örgütün YDG-H PKK’nın Sözde Gençlik Yapılanmasına kendisini dâhil ettiklerini söyledi.
“AĞLAYARAK EVE DÖNMEK İSTEDİM ANCAK ÇOK GEÇTİ”
2013 yılı Temmuz ayında piknik aracılığıyla yeni arkadaşlarla tanışacaklarının söylendiğini anlatan D.H. “değişiklik olur düşüncesiyle teklifi kabul ettim. Ali ve içerisinde 3 erkeğin bulunduğu araç ile pikniğe gidecektik. Araca binmeye çekindim ancak Ali bunlar benim arkadaşlarım deyince ben de araca bindim. Lice İlçesine doğru yol aldık.
“ARAÇTAN İNMEK İSTEDİM İNDİRMEDİLER”
Yolçatı köyü mevkiine geldiğimizde Ali araçtan indi. Ben de inmek istedim, ancak Ali’nin arkadaşları buna izin vermeyip beni hiç görmediğim, sonradan ismini öğrendiğim Serhabun alanına götürdüler. Burada bizi ağaçların arasına gizlenmiş silahlı iki kadın terörist bizi karşıladı. Ben piknik yapacağımızı beklerken kadın teröristleri görünce ağlayarak eve dönmek istediğimi söyledim.
“SİZE VERECEĞİMİZ ÇOCUK BUYDU” DEDİLER
Araçtakiler kadın teröristlere “size vereceğimiz çocuk buydu” diyerek beni bırakıp oradan ayrıldı. Kadın teröristlere beni nereye götürüyorsunuz, annemden, babamdan ve kardeşlerimden beni koparmayın, annem bu ayrılığa dayanamaz, kahrolur, hastalanır diye yalvarıyordum. Taş kesilmiş kalpleri beni duymadı, ayrıca ellerinde silah olduğu için de onlardan korkuyordum. Onlar da bana “artık bizimlesin” diyerek konuşmama daha fazla müsaade etmediler” dedi.
“BİLİNMEZ YOLCULUĞUMUZ 25 GÜN SÜRDÜ”
Kaçırıldığı acı dolu ilk günü anlatan örgüt üyesi, “hava çok soğuk ve zifir karanlıktı, gün ağarıncaya kadar ağladım ve beni bırakmaları için yalvararak ayaklarına kapandım.
“AĞLAMAYI KES ARTIK” DEDİLER
Beni tekmeleyerek “ağlamayı kes, artık Kürdistan mücadelesi için buradasın” dediler. Gün ağardıktan sonra farklı şehirlerden getirilen benim gibi kandırılmış, umutları, gelecekleri, hayalleri ellerinden silah zoruyla ve zorbalıkla alınmış kız çocuklarını bir araya topladılar. Yolculuk yapacağımızı ve bu yolculuk esnasında kimsenin kimseyle konuşmaması gerektiğini aksi halde öldüreceklerini söylediler. Daha sonra bizi bir minibüse bindirip bir bilinmeze, zifiri bir karanlığa doğru götürmeye başladılar.
Kılavuz yanındaki diğer erkek teröriste ışıkları yanan yerin Hakkâri olduğunu söyleyince Hakkâri bölgesinde olduğumuzu anladım. Belirli bir süre yürüdükten sonra tekrardan bizi minibüse bindirerek Kato Dağı eteklerine getirdiler. Bilinmez yolculuğumuz 25 gün sürdü. Korkuyla beraber uykusuzluk, yorgunluk ve pişmanlık yaşıyordum ancak, sesimi çıkaramıyordum” dedi.
“MASUM CANLAR NASIL KATLEDİLİR EĞİTİMİNİ ALDIK”
25 gün süren yolculuk sonunda Kuzey Irak’taki Zap kampına geldiklerini belirten D.H. “insanlığın unutulduğu, vahşileştirildiği, masum canlar nasıl katledilir ve kurşun nasıl sıkılır eğitiminin verildiği Irak’taki Zap Kampına gelmiştik. Zap kampında doğunun farklı illerinden benim gibi gelen 25-30 kıza, 2-3 ay eğitim vermeye başladılar. Kamptan kaçan olursa ailesine zarar vereceklerini söyleyerek sürekli bizleri tehdit ediyorlardı.
Hayatımızda hiç görmediğim silahlarla bize eğitim verdiler. Silahlı eğitim biter bitmez her gün “İdeolojik Eğitim” adı altında beynimizi yıkayarak, yalan yanlış birçok konudan bahsediliyordu. Eğitimimiz bittikten sonra hepimizi farklı bölgelere dağıttılar. Beni Suriye Şengal’e DEAŞ ile mücadeleye gönderdiler. Hiç bilmediğim topraklarda kimlerle kim için ne mücadelesi yapacağımı bilmeden günlerim geçiyordu. Sürekli ailemi, en çokta annemi düşünüyordum. Nasıl bir dipsiz kuyuya düşmüştüm, şimdi beni buradan kim çıkaracak, yapayalnız, soğuk mağaralarda çocukluğum geçecek, bu mu Kürtlerin haklarını savunmak diye düşünüyordum.
AİLEME ULAŞMAK İSTEDİM AMA HER ŞEY YASAKTI
Aileme ulaşıp kaçmak istiyordum ama her şey yasaktı. Daha sonra birkaç arkadaşın arasında aşk yaşanınca örgüt üst yönetimi tarafından o gruptaki tüm kişiler tutuklanıp cezaevine konuldu. Örgüt içerisinde aşk demek ajanlık demek ve sonu infaz demekti. Masum bir sevginin üzerini örgüt kanla örtüyordu. Günlerce Suriye tarafında Türkiye sınırına doğru nöbet tuttum, kurtulmak için sürekli dua ediyordum. Türkiye tarafından yapılacak operasyonlara karşı bizlere sürekli hendek kazdırıyorlar, mayın döşetiyorlardı. Bu işler sırasında yaralananlar ve hatta ölen benim gibi kandırılmış kızlar oldu. Mağara kazısı esnasında yaralandım. Çalışamayacağımdan dolayı tedavi için beni Suriye Derik bölgesine götürdüler. Burada örgüte ait hastanede tedavi olurken bir kez firar ettim ancak yakalandım.
“YARALI HALDE İŞKENCE YAPTILAR”
Kaçma girişimi sonrasında hapse atılmadan önce PKK’nın kendisine vahşi yüzünü bir kez daha gösterdiğini, yaralı olmasına rağmen işkence yaptıklarını anlatan 21 yaşındaki D.H, “bir ay boyunca kaldığım cezaevinde tedavim yapılmayarak günlerce aç susuz bırakıldım. Cezam bittikten sonra beni farklı bir alanda yine mevzi kazma işine verdiler 17 gün gece gündüz mevzi ve hendek kazdırdılar. Ellerim kazma ve kürek kullanmaktan su topladı ve derin yaralar oluştu, buna rağmen acımasızca çalıştırdılar. Fiziksel ve ruhsal yorgunluğuma ve acılarıma daha fazla dayanamayarak örgütten tekrar kaçmaya karar verdim.
“ANNELERİNİZ KOLLARINI AÇMIŞ SİZİ BEKLİYOR”
Annemi aradım ve ‘anne ben hata yaptım, beni kurtarın’ dedim. Annemde, kızım biz senden hep bir haber bir ışık bekledik, sen yeter ki gelmek iste, babanı da beni de Jandarmadan sürekli arayıp kızını kurtaralım diyorlar. Ben onlara güveniyorum, sen ilk fırsatta kaç örgütten. Jandarma sana en güvenilir yolu gösterecek dedi. Annemin bu sözleri bana hem umut olmuştu, hem de cesaretimi artırmıştı. Ben gittiğimden beri hep düşünüyordum, acaba dönsem ailem ne der diye. Ancak artık anlamıştım.
Kazı bitiminde malzemelerimi unuttum almaya gidiyorum diyerek gerçek özgürlüğüme, umutlarıma, çocukluk hayallerime, yeni bir hayata daha da önemlisi anneme kaçtım.
Örgütten kaçıp, KDP güçlerine sığındım ve beni Türkiye’deki yetkililere teslim edin dedim. Teslim oldum. Kürt meselesi diye bir şeyin olmadığını kesinlikle öğrendim. Korkmadan çekinmeden gelip teslim olun ve bir an önce ailelerinize ve sevdiklerinize kavuşun. Örgüt içerisinde bulunan herkese sesleniyorum “Anneleriniz kollarını açmış sizi bekliyor”
Amerika
ABD’nin borç “şımarıklığı” ciddi maliyet riski taşıyor

Yellen: ABD’nin borç “şımarıklığı” ciddi maliyet riski taşıyor
Hazine Bakanı Janet Yellen, Perşembe günü Japonya’daki G7 finans görüşmelerinde, ABD borç tavanının yükseltilmesi konusundaki siyasi çekişmelerin, temerrüt “felaketi” olmasa bile “ciddi ekonomik maliyet” riski taşıdığı uyarısında bulundu.
Saatler önce eski başkan Donald Trump, Cumhuriyetçi yasama organlarını, Demokratların harcama kesintilerini kabul etmemesi halinde limiti kaldırmayı reddederek ABD’nin ilk borç temerrüdünü tetiklemeye çağırdı.
Başkan Joe Biden da, derinleşen anlaşmazlığın kısa süre içinde çözülmemesi halinde, önümüzdeki hafta sonu yapılacak Group of Seven zirvesine bizzat katılmak da dahil olmak üzere Asya gezisini iptal etme tehdidinde bulundu.
Yellen yaptığı bir konuşmada, “Benim ve tüm ekonomistlerin değerlendirmesine göre, ABD’nin yükümlülüklerini yerine getirememesi ekonomik ve mali bir felakete yol açacaktır,” dedi.
Niigata kentinde maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının üç gün sürecek toplantısı başlarken Yellen, “Temerrüt dışında, borç limiti üzerindeki çekişmeler de ciddi ekonomik maliyetler getirebilir” diye ekledi.
Borç tavanı olarak adlandırılan ve halihazırda tahakkuk etmiş faturaların ödenmesi için hükümetin borçlanmasına getirilen sınırın kaldırılması genellikle rutin bir işlemdir.
Ancak 2022’de Temsilciler Meclisi’nin kontrolünü ele geçiren bütçe yanlısı Cumhuriyetçiler, mevcut 31,4 trilyon dolarlık limiti yalnızca harcamaların kısıtlanması halinde yükseltme sözü verdiler.
Geçtiğimiz hafta Yellen, ABD’nin mali yükümlülüklerini yerine getirecek parasının 1 Haziran gibi erken bir tarihte tükenebileceği uyarısında bulundu.
Perşembe günü ise 2011 yılında ABD’nin çok sevilen AAA borç notunu kaybetmesiyle sonuçlanan benzer bir çıkmazı hatırlattı.
Yellen, “Kendi kendimize bir kriz yaratmak için iyi bir neden yok” dedi.
“ABD Kongresi 1960’tan bu yana borç limitini neredeyse 80 kez yükseltti ya da askıya aldı. Bunu bir kez daha yapmak için hızlı hareket etmeye çağırıyorum.”
Genel
Emekli amirali ‘sıkarız kafasına’ diye tehdit etmişti: Savcının bulamadığı Çelik, Bahçeli’nin yanında çıktı

Emekli amiral Türker Ertürk’ü “sıkarız kafasına” diye tehdit eden Alparslan Çelik’in, hakkındaki soruşturmada savcılıkça “bulunamadığı” ve dosyanın “faili meçhul”e gönderildiği ortaya çıktı. Gazeteci Türkoğlu’na göre savcının bulamadığı Çelik, Bahçeli’nin fedailiğini yapıyor.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, emekli amiral Türker Ertürk’ün, Alparslan Çelik tarafından “sıkarız kafasına” şeklinde tehdit edilmesi ve sonrasındaki süreci anlatan bir yazı kaleme aldı.
Çelik’in, Suriye’de düşürülen Rus uçağından sağ çıkan pilotu öldürdüğünü yazan Terkoğlu, tehdit nedeniyle aranan ancak “bulunmayan” Çelik’in, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle fotoğraflarını paylaştı. Terkoğlu, Alparslan Çelik’in aynı zamanda savaş suçlusu olduğunu belirterek, Bahçeli’ye fedailik yaptığını söyledi.
Terkoğlu’nun yazısındaki ilgili bölüm şöyle:
Ertürk’ü açıkça tehdit etti
4 Nisan 2021’de, Türker Ertürk’e bir tehdit geldi. Öyle imalı filan değil. Açık açık… Aynen şu yazıyordu: “Bu terörist sevici Mihraç Ural itinin yoldaşı amiral Türker Ertürk mü darbe yapmayı düşünüyormuş, sıkarız kafasına bir daha düşünemezler…”
“Sıkarız kafasına” sözü açık da… Ya tehdit eden?
Adı Alparslan Çelik.
Rus pilotu öldürdü
Putin ile Erdoğan’ın bugünkü kadar yakın olmadığı günler. Suriye’de cihatçı teröristlere operasyon yapan bir Rus Su-24 uçağı, 24 Kasım 2015 günü, TSK’nin tespitine göre sınır ihlali yaptı. Bunun üzerine bir F-16 tarafından vuruldu. Uçaktan atlayan Rus pilot Oleg Peşkov, paraşütüyle havada süzülüyordu. Ancak yerde onu öldürmeyi bekleyenler vardı. Kendisini, Suriye’de 2. Sahil Tümeni olarak tanıtan birliğin başındaki Alparslan Çelik, emrindeki militanlarla pilotu hedef almıştı. Peşkov’a tam dört kurşun isabet etti. Yere düştüğünde hayatını kaybetmişti. TSK, kendisine yakışan bir şekilde, ölen pilotu, Suriye’den Türkiye’ye getirerek askeri törenle Rus ordusuna teslim etti.
Ancak cinayet aslında bir savaş suçuydu. Zira can çekişen silahsız bir askeri öldürmek, uluslararası hukuka aykırıydı.

Sahte paradan dolandırıcılığa
O günlerde Alparslan Çelik’e bir şey olmadı. Zira olayın ardından, Rus istihbaratının hedefine girdiğini görüp Türkiye’ye gelmişti. Çelik hakkında, Türkiye’deki savcılık takipsizlik kararı verdi. Kararda, Rus pilot için, “uçaktan ayrıldığı sırada başını, üstündeki camlı bölüme çarpmasından dolayı kafatasında kırıkların oluşmuş olabileceği” yazıyordu.
Yıllar geçti. Türkiye ile Suriye yakınlaştı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu AKP’den koptu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, hadise FETÖ’ye bağlandı. Bu kez, Türkiye ile Rusya’yı savaşa sürüklemek için, örgütün bu olayı tertiplediği iddia ediliyordu.
Peki Alparslan Çelik?
Huylu huyundan vazgeçer mi? Elbette bir kafeye girip garsonluk yapmadı. Türkiye’de mafyacılık işlerine karışması sanırım sizin için de sürpriz olmamıştır.
31 Mart 2016’da, polise bir ihbar gitti. İzmir’in Karabağlar ilçesindeki bir lokantada, silahlı kişiler vardı. Olay yerine giden güvenlik görevlileri, 17 kişiyi gözaltına aldı. Tahmin ettiğiniz gibi, birisi Alparslan Çelik’ten başkası değildi. Aramada, şüphelilerde, 5 makineli tüfek, 4 tabanca ve 2 telsiz ele geçirildi. Çelik ve arkadaşları, “Ateşli Silahlar Kanunu’na Muhalefet” ve “Harp silahı bulundurmak” suçlamasıyla tutuklandı.
Yakalananlar tam bir suç ordusuydu. Hayır siyasi mesele sanmayın. Örneğin Rus pilotu öldüren Alparslan Çelik’in, “sahte para” suçundan kesinleşmiş 2.5 yıl hapis cezası olduğu fark edildi. Ayrıca “hükümlünün kaçmasına yardım” ve “dolandırıcılık” suçlarından da Elazığ Emniyet Müdürlüğü’nce arandığı anlaşıldı.
Defalarca cezadan kurtuldu
“Birileri” tarafından kollanan grup, hafif cezalarla kurtuldu. Alparslan Çelik de 5 yıl hapis yattıktan sonra 2 yıl önce serbest bırakıldı. Çıktığı gibi, ayağının tozuyla, Türker Ertürk’ü “kafasına sıkarız” diye tehdit etmişti. Gerçekten, daha önce “kafaya sıkma deneyimi” olan Çelik’in yazdığına bakılırsa, tehdit ciddiydi.
Elbette Türker Ertürk de ciddiye aldı. Avukatı Ayhan Yıldızel aracılığıyla, 6 Nisan 2021’de, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Hani şu, İmamoğlu’nu “ahmak” ifadesinden dolayı siyasi yasaklı yapan savcılık!
Savcılık meçhul dedi
Savcılık ne mi yaptı?
Uzun süre dosyayı nedense sümen altında tuttu. Sonunda da Savcı M.Ç., Çelik’e ulaşılamadığı gerekçesiyle, geçen yılın temmuz ayında faili meçhul birimine sevk etti.
MHP’den çıktı
Faili meçhul kalmasın, hatta yeni faili meçhuller olmasın diye, Türker Ertürk ve avukatı harekete geçti.
Bir de ne görsünler!
Bunca suça karışmış, Rus pilotu öldürerek Türkiye’yi savaşın eşiğine getirmiş, çeşitli çetelerle içli dışlı olmuş, birçok suçtan hüküm giyerek hapis yatmış Alparslan Çelik, MHP Genel Merkezi’nde. Hatta Devlet Bahçeli’nin hemen ardında durup fedailiğini yapıyor. Haliyle savcı “bulamıyor” değil, bulmak istemiyor!”
Genel
İsmailağa Cemaatinde yaşanan cinsi sapıklığın skandal ses kayıtları

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızı H.K.G’yi Kadir İstekli ile skandal bir şekilde, İslamda asla olmayan bir şekilde evlendirmesi ile ortaya çıkan cinsi sapıklığın yankıları sürüyor.

1998 yılında doğan H.G. isimli kız çocuğu 6 yaşında İsmailağa Cemaati’ne bağlı Gümüşel ailesi tarafından 29 yaşındaki tarikat mensubu Kadir İstekli ile uydurma bir imam nikahı ile evlendirildi.
H.G. annesinin saçını tarayarak zaman zaman 29 yaşındaki adamın evine gönderdiğini söyledi.
H.G. bu yaşına kadar cinsi istismara maruz kalırken 14 yaşında bir doktora gitti ve bu durum doktor tarafından fark edildi.
Doktor, olayı polise bildirdi ve olay savcılığa intikal etti. Dosyaya bakan savcı küçük kızın doğum kartına bakmak yerine kemik tespitini istedi.

Kemik tespiti için gelen yetkili ise H.G.’nin kemik yaşına bakmak yerine 21 yaşındaki bir kadından numune alıyor.
H.G. bu yetkilinin aynı tarikattan geldiğini ve yetkilinin “Neden 17 değil de 21 yaşındaki bir kadının numune için getirildiğine”kızdığını söylüyor. Dosya kapanıyor.
14 yaşındaki çocukla ilgili “21 yaşındadır” şeklinde kemik testi sonucu geliyor ve savcı bu olayı kapatıyor.
Daha sonraki yıllarda H.G. bir radyoda çocuk yaşta evlilikle ilgili bir program dinliyor. H.G. yaşadıklarını anladıktan sonra evden kaçmaya çalışıyor.

Sonrasında H.G. sosyal medyada bir kadına bunu anlatıyor ve o kadın şikayetçi olmasını istiyor.
H.G. ses kayıt cihazı alıyor ve 29 yaşında kendisiyle evlenen tecavüzcüsünün tüm konuşmalarını kayıt ediyor.
H.G. ses kaydı alıyor ve şikayetçi oluyor. Bütün olaylar açığa çıkıyor. İddianame 2 yılda yazılıyor ve çocuğa yapılan tecavüzle ilgili açılan davada hiç kimse tutuklanmadı.
Yıllarca tecavüze uğrayan H.G. şu anda 24 yaşında ve açıktan ortaokulu bitirmeye çalışıyor.
Konuyla ilgili Aile Bakanlığı’ndan hiçbir açıklama yapılmadı.

6 yaşında cemaatten biriyle evlendirildiği belirten H.K.G.’nin aldığı ses kayıtlarının iddianamede yer alan bazı kısımları:
H.K.G: “Keşke 6 yaşında ilişkiye girmeseydik, kesin mutlu olurduk biz ya değil mi?”
(Evlendiği Şahıs) Kadir İstekli: Yani orası öyle dediğin gibi de
H.K.G.: 6 yaşında nikahımız kıyılmayaydı. Keşke babam ilişkiye izin vermeseydi. Yani bu sıkıntıların hiçbiri olmazdı.
Kadir İstekli: Var mı yapacak bir şey onu söyle. Dönebiliyor muyuz?
H.K.G.: “Ama telafisi de olmuyor işte.”
Kadir İstekli: Yani tam bir hatadır. Gerçekten düşüncesiz, psikoloji. Bilmeden yapılmış olan bir hareket. Yanlış bir şey. Ha şu an ben kendi kız çocuğum olsa 6 yaşında evlendirir miyim? Evlendiririm. Ama o şekil bir şeye müsaade eder miyim? Etmem.
H.K.G.: Babam nasıl düşünmedi.
Kadir İstekli: “Hocaefendi her şeyi dört dörtlük mü düşünüyor? Bırak sen de Allah Allah.”
H.K.G: “Yani kızım daha küçük, 6 yaşında. İlişkiyi kaldırabilir mi, kaldıramaz mı, insan bunu bilmez mi… Hadi bir defa, iki defa, sonra gözetlersin. Nasıl desem, kızının durumunu gözetlersin… Yıllarca böyle devam etti. Yani bir değil, iki değil. Her gün sıkıntı yani. Gerçekten çok büyük sıkıntı hocam.”
Kadir İstekli: “Geriye dönülmüyor, dönülmüyor işte.”
H.K.G: “İşte, çünkü küçücüğüm. Anlam veremiyorum nasıl desem. Gerçekten zor. Benim açımdan da düşünmelisiniz. Babam da benim açımdan düşünmeli biraz.”
Kadir İstekli: “Daha düne kadar, sen konuşana kadar biz böyle bir sıkıntının olduğunu bilmiyorduk ki ya Allah Allah…”
H.K.G.: “Ama insan nasıl bilmez.”
Kadir İstekli: “Bilmiyor insan işte. Niye psikoloji mi okumuşum ben, okumamışım ki”
Yorumlar