Connect with us

Türkiye

Bakan Kurum: Deprem bir milli güvenlik meselesidir

1 Temmuz 2021 – 13:36

Bakan Murat Kurum, TBMM Depremlere Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonunda sunum yaptı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Biz bakanlık olarak, depremle mücadeleyi sadece bir istikbal mücadelesi olarak değil, dahası istiklal mücadelesi olarak görüyoruz. Depremle mücadele terörle mücadele kadar önemlidir. Bir milli güvenlik meselesidir. Hatta terörün ve savaşların bile bu millete yapamadığını, maalesef deprem yapabilir diyoruz.” ifadesini kullandı.

TBMM Depremlere Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu, AK Parti Sakarya Milletvekili Recep Uncuoğlu başkanlığında toplandı.Türkiye’nin yüzde 66’sının deprem riskli alanlarda yer aldığını, son bir asırda 90 bin vatandaşın depremlerde hayatını kaybettiğini belirten Kurum, bugün itibarıyla bakıldığında; nüfusun yüzde 70’inin ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’inin deprem tehlikesi altında olduğunu söylemenin mümkün olduğunu belirtti.

Meydana getirdiği hasar ve can kaybı açısından yüzde 61’lik bir oranla deprem afetinin, Türkiye’de yaşanan afetler içerisinde birinci sırada yer aldığını, bundan sonra heyelanlar ve taşkınların geldiğini vurgulayan Kurum, Kandilli Rasathanesi verilerine göre, Türkiye’de ortalama 18 ayda bir 6,0 ile 6,9 büyüklüğünde depremin meydana geldiğini söyledi.

Kurum, son 100 yılda Adana, Erzurum, Varto, Bingöl, Tokat, Erzincan, Van, Kütahya ve Afyonkarahisar Dinar, Elazığ ve İzmir depremlerinin yaşandığını anımsatarak, “Hele hele 17 Ağustos’ta, yüzyılın depremini yaşadık. 18 bin canımızı kaybettik. Ben bu vesileyle tüm deprem ve afetlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. 1509 İstanbul depremi kayıtlarda ‘küçük kıyamet’ olarak geçmektedir. Anadolu coğrafyası, maalesef ‘küçük kıyamet’ten ‘büyük İstanbul depremine’ doğru yol almaktadır. Son 60 yıllık istatistiklere bakıldığında; doğal afetlerin ülkemizde neden olduğu doğrudan ve dolaylı ekonomik kayıpların, bugünkü gayrisafi milli hasılanın yüzde 3’ü kadar olduğu görülmektedir.” diye konuştu.

Kocaeli Depremi sonrasında ekonomik kayıplara ilişkin milyar dolarlar mertebesinde maliyetler ortaya konulduğunu ifade eden Kurum, depremler sonrasında yaşananları anlattı.

“Terörle mücadele gibi”

Dünya genelinde ve Türkiye’de gördükleri iyi uygulamaların afet risk yönetiminin çok paydaşlı, çok katılımlı, çok güçlü mekanizmalarla başarıya ulaştığını kendilerine gösterdiğini anlatan Kurum, şöyle devam etti: “Kesin çözüm, yönetim değil yönetişimdedir, ayrı ayrı değil birlikte yönetmektedir, ortak akıldadır, ortak eylemdedir. Biz diyoruz ki şehirlerimizi depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu vardır: İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, güçlendirilmesidir. İkincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. İlki, mevcut olumsuzluğu azaltırken, ikincisi geleceği kazanmakla ilgilidir. Biz bakanlık olarak her iki yolu da önemsiyor, her ikisine de eşit değer veriyoruz, çalışmalarımızı da bu iki başlıkta şekillendiriyoruz.” dedi.

Siz kıymetli vekillerimize de şunu söylüyoruz. Biz bakanlık olarak, depremle mücadeleyi sadece bir istikbal mücadelesi olarak değil, dahası istiklal mücadelesi olarak görüyoruz. Depremle mücadele terörle mücadele kadar önemlidir. Bir milli güvenlik meselesidir. Hatta terörün ve savaşların bile bu millete yapamadığını, maalesef deprem yapabilir diyoruz. Bu sebepten, bu meseleyi bir kurtuluş savaşı olarak görmenin herkesin asli vazifesi olduğunu ifade eden Kurum, çünkü milletin canından daha mukaddes bir şeyin olmadığını söyledi.

Kurum, “Bugün ülkemizde 17 milyon bina var. 28,6 milyon konut var. Yaklaşık 6,7 milyonu riskli. Bunun da yaklaşık 1,5 milyonunun acil dönüşüme girmesi gerekiyor. Yine depremin merkezi olan İstanbul’da 1,2 milyon bina ve 6,1 milyon konut, 1,1 milyon iş yeri bulunuyor. İstanbul’umuzda da riskli 1,5 milyon konut var. Bunlardan da 300 binini çok acil bir şekilde, el birliğiyle dönüştürmemiz gerekiyor.” dedi.

Kentsel dönüşümTürkiye’de kentsel dönüşüm çalışmalarına değinen Kurum, şu değerlendirmelerde bulundu: “Cumhurbaşkanımızın, 2012 yılında, her türlü siyasi bedeli göze alarak İstanbul’dan başlattığı kentsel dönüşüm seferberliğimizi; ‘Türkiye’nin Her Yerinde Kentsel Dönüşüm’ hedefiyle daha da hızlandırdık. Temel ilkelerimiz; yerinde, gönüllü ve hızlı dönüşüm. Her yıl 300 bin konut olmak üzere acil dönüşmesi gereken 1,5 milyon konutun dönüşümünü 5 yıl içinde bitireceğiz. Şu an 81 ilimizde, 922 ilçemizde riskli yapı, riskli alan ve yenileme çalışmalarımız kapsamında 1 milyon 500 bin konutun dönüşümünü tamamladık. Kentsel dönüşüm kapsamında bugüne kadar 16,5 milyar lira kaynak kullandık. Diğer taraftan TOKİ Başkanlığımızla 19 yıl içinde 180 milyar lira yatırımla 1 milyon konut ve 21 bin 764 sosyal donatı ürettik. Toplamda kentsel dönüşüm ve sosyal konut anlamında 2,5 milyon konutu vatandaşlarımıza teslim ettik. Bu da 10 milyon vatandaşımızın can ve mal güvenliğini teminat altına almak demek. Şu anda da sahada, ülke genelinde yatırım değeri 81 milyar lira olan 272 bin 261 sosyal konut ve kentsel dönüşüm konutumuzun inşası devam ediyor. Son iki yıl içinde de toplam 80 bin konutun teslimini yaptık.Yine 67 il ve 140 projede başlatılan 50 bin sosyal konutun ve 81 ilde 262 ayrı projede yaptığımız 100 bin sosyal konutun inşaatları hızla devam ediyor. Eskiden, 90’lardan önce, özellikle inşaat mühendislerinin çok kullandıkları bir kavram vardı. Yapılan binalar için yeterli miktarda ‘yapı polisi’ atanmalı denirdi. İşte biz yapı denetim sistemimizle 2001 yılından bugüne kadar 800 bin binamızı denetledik. Bu binalarda yaklaşık 6,1 milyon bağımsız bölüm var. Halen 400 bin binanın denetimine ise devam ediyoruz. Şu ana kadar kamu ve özel sektör eliyle yapılan kentsel dönüşümle, TOKİ konutlarımızla ve yapı denetim sistemimizle ülkemizdeki binaların yüzde 55’ini güvenli hale getirdik, 45 milyondan fazla vatandaşımızı güvence altına aldık. Bina kimlik kartı zorunluluğuKentsel dönüşümün önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmak için geçtiğimiz 2 yıl içerisinde; tüm siyasi partilerin ortak mutabakatıyla kanuni düzenlemeler yaptıklarını anımsatan Kurum, bu düzenlemeleri anlattı. Kurum, bundan böyle inşa edilen bütün yapıların kimlik kartı olacağını söyledi.

2021 yılının ikinci yarısından itibaren uygulamaya başlayacakları Bina Kimlik Sistemi (BKS) ile tamamlanan her yapıya sertifika niteliğinde QR kodu ve elektronik etiket verileceklerini belirten Kurum, “Teknolojik bir levha halinde binaya monte edilecek sertifika sayesinde o binanın teknik bilgilerine rahatlıkla ulaşılabilecek. Bina Kimlik Sistemine dahil olan binalarda yapı denetimi daha kolay gerçekleştirilecek. Binada izinsiz yapılmak istenen değişiklikler engellenecek ve bu sayede mimari kirliliğin önüne geçilmiş olacak.” dedi.

Murat Kurum, binaya yerleştirilecek elektronik etiket sayesinde bina bilgilerine 50 metre mesafeden dahi ulaşılabileceklerini vurgulayarak, şunları söyledi: “Böylece yangın ve deprem gibi afet anlarında bina kat planları, yapının genel verileri ve yapıda ikamet eden vatandaş bilgilerine çok kısa sürede erişilebilecek. Bina kimlik sistemiyle binalarda kullanılan malzeme bilgilerinin depolanarak inşaat sektörünün faydalanabileceği bir bilgi havuzu oluşturulmasını da hedefliyoruz. Bu sayede binayı satın alacak ya da kiralayacak vatandaşların önceden bina hakkında genel bilgilere erişmesi sağlanmış olacak. Bu yılın sonuna kadar 100 bin binanın bu sisteme geçmesini sağlayacağız. Bina kimlik sistemi hem depremle mücadele de önemli bir kilometre taşı olacak hem de yurt içinde ve yurt dışında gayrimenkul sektörümüze olan güveni tazeleyecek, ülkemize katma değer sağlayan yenilikçi bir ürün olacaktır. Nisan ayı içerisinde; bakanlıklarımız, özel sektörümüz ve yerel yönetimlerimizle birlikte, deprem dönüşümü ile ilgili çok kıymetli olan bu projemizi milletimizle paylaşacağız.”

Elazığ’da incelemelerde bulunduğunu ifade eden Kurum, şöyle devam etti: “Elazığ depremini; olay yerine intikal, arama kurtarma, enkaz kaldırma, hasar tespit, vatandaşlarımızın tahliyesi, yeni konut yer tespiti ve inşaat çalışmalarının hızlıca başlaması anlamında bir milat olarak görmemiz gerektiğini, siz değerli milletvekillerimize özellikle ifade etmek istiyorum. Yine Elazığ depremi; insan ve ekipman anlamında Türkiye’nin en büyük kurtarma, lojistik ve inşa operasyonu olmuştur. İlk andan itibaren, tüm bakanlıklar olarak, yaraları sarmak için yoğun bir çaba içerisinde olduk. Devletimizin her türlü maddi imkanını seferber ettik.”

Kurum, Elazığ ve Malatya depremi sonrasında yapılan çalışmaları anlatarak, şu anda Elazığ’da, Cumhuriyet tarihinin en büyük, en kapsamlı, en hızlı deprem dönüşümünü gerçekleştirdiklerini ifade etti. İzmir depremi sonrası yapılan çalışmaları da anlatan Kurum, “Depremden hemen sonra hızlı bir şekilde hasar tespit çalışmalarımızı tamamladık. İzmir tarihinin en büyük kentsel dönüşümünü vatandaşlarımızın rızası çerçevesinde yerinde ve hızlı bir şekilde başlattık. TOKİ eliyle toplam 5 bin konut inşa ediyoruz. İzmir depreminden en çok Bayraklı ilçesi Adalet, Salhane, Manavkuyu ve Mansuroğlu mahalleleri etkilenmiştir. Bu mahallelerde 75 bin 400 metrekarelik 7 alanda yerinde dönüşüm uygulamaları gerçekleştiriyoruz.” diye konuştu.

İstanbul’da kentsel dönüşüm çalışmalarına değinen Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kuzey Anadolu Fay hattı nedeniyle İstanbul’da minimum 7 maksimum 7,5 büyüklüğünde bir depremin olacağını bugün artık bilim camiamız başta olmak üzere herkes ifade ediyor ve en çok Avrupa yakasının kıyı kesimlerinin etkileneceğine dair de bilimsel veriler var. Özellikle birlikte çalıştığımız bilim insanları bize, ‘Marmara kıyı şeridinde bulunan 17 ilçenin de tsunamiden etkilenmesi gibi bir manzara olabilir’ diyorlar. Bazı bilim adamları, ortaya deprem modelleri koyuyorlar. Kırılmanın başlangıç noktası ve kırılma yönünün önemi çok büyük. Birinci olasılık kırılmanın batıdan başlayıp doğuya doğru, ikinci olasılık kırılmanın ortadan başlayıp iki tarafa doğru olması. Üçüncü olasılık da kırılmanın doğudan başlayıp batıya doğru ilerlemesi varsayımlarına dayanıyor. Buna göre hesaplamalar yapılıyor. Oluşacak hasar ve kayıplar maalesef her şart altında trajik. Yine, birlikte çalışma yaptığımız iyimser hocalarımız bize, ‘İstanbul kıyılarında büyük bir gerilim birikmesi var. Şanslı isek, biriken bu gerilim birden fazla küçük depremle dağılır ve ortadan kalkar’ diyorlar.

Hasılıkelam depremden tsunamiye, İstanbul’un jeolojik ve jeofizik durumundan binalardaki mühendislik uygulamalarının yeterliliğine kadar her alanda, olası İstanbul depremine çalışıyoruz. Bugün medeniyetimizin başkenti İstanbul’umuz; acil durum sinyali veriyor. İstanbul’un özellikle eski yerleşimleri; göç nedeniyle denetimsiz yapılmış, ‘ben yaptım oldu müteahhitliğinin ve ‘başımı sokacak bir yerim olsun’ psikolojisinin bir sonucu oluşan mühendislik hizmeti almamış yapılardan müteşekkil yerlerdir. ‘Az evvel İstanbul’un kıyı şehirlerini vuracak dediniz, şimdi de İstanbul’un her yeri riskli diyorsunuz’ diyebilirsiniz. Bakın bunun en son örneğini İzmir’de gördük. Deprem 6,8 büyüklüğünde Sisam’da oldu, 70 kilometre uzakta zemin sorunları ve bina sorunları nedeniyle 500 tane binada ağır ve orta hasar oluştu Bayraklı ve çevresinde. Demek ki bir kentte deprem riskleri hesaplanırken fay hattına uzaklık avantaj olsa da iç kesimlerdeki yapıların durumu ve zeminleri de çok çok önemli. Ama tabii ki faya yakınlığı itibariyle Avrupa yakasında Silivri, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Bakırköy, Zeytinburnu, Fatih; Anadolu Yakası’nda ise Maltepe, Kadıköy’ün sahilleri, Kartal, Tuzla hepsinden daha sıkıntılı.”

Bakan Kurum, 2000 yılından sonra Türkiye’de 2 milyon yeni binanın yeni mevzuata göre yapıldığını, bu binalarda 12 milyon bağımsız bölümün bulunduğunu bildirdi. İstanbul’da ise yeni mevzuata göre 273 bin bina, yani 2,5 milyon yeni konut yapıldığına dikkati çeken Kurum, bunun yaklaşık 10 milyon İstanbullunun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşadığının göstergesi olduğunu kaydetti. Kurum, “Bu konutların yarısı da kentsel dönüşümdür. Yani biz 2000 yılından bu yana İstanbul’da 5 milyon vatandaşımızın sağlıklı, güvenli konutlarda yaşamasını sağlamış bir dönüşümü gerçekleştirdik. Eğer önümüzdeki 5 yılda hızımızı arttırır, çok iyi çalışırsak İstanbul’daki risk durumunu büyük oranda ortadan kaldırabiliriz. Bu da ülkemizin özellikle 1999 depreminden sonra kentsel dönüşüm ve şehircilik anlamında ortaya koyduğu başarının fotoğrafıdır.” diye konuştu. İstanbul’da yapılan çalışmaları anlatan Kurum, 68 riskli alanda, 35 bin binada, 117 bin konutun dönüşümü için çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.Akıllı şehir projesiÇevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, İstanbul’da yeni yerleşim alanı olarak kullanılmaya elverişli 49 rezerv alanı olduğunu dile getirerek Gaziosmanpaşa, Kartal Orhantepe, Kadıköy, Üsküdar, Kağıthane, Ataşehir, Maltepe, Bağcılar, Güngören, Zeytinburnu, Eyüpsultan, Başakşehir, Beyoğlu Sütlüce, Okmeydanı, Hacıhüsrev ve Esenler’de yeni konutlar, yeni iş yerleri yaptıklarını anlattı.

Esenler’de rezerv yapı alanında 60 bin konut ürettiklerini dile getiren Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada dünyanın sıfırdan kurulan ilk akıllı şehir projesini hayata geçiriyoruz. Burada yapacağımız konutlar İstanbul’daki donatı alanlarındaki riskli yapıların dönüştürülmesinde kullanılacak. İstanbul’daki belediyelerimizden bu konuyla ilgili talepleri topladık. Projemizin ilk bölümü olan Güney (Metris) Rezerv Yapı Alanımızda 10 bin rezerv konut yapıyoruz. Birçok konutumuzun inşaatını tamamlama aşamasına geldik. Bu alanda inşa ettiğimiz toplam 2 bin 30 konutun, 1072’sini yıl sonuna, 958’ini ise 2021 yılının ilk yarısında tamamlayacağız. Geçtiğimiz ekim ayında Esenler’de yeni bin 617 konutumuzun temelini attık. Temelini attığımız bu konutlarla birlikte toplam 3 bin 647 konut ve 78 ticari biriminin inşaatlarını başlatmış olduk. Fikirtepe’de dönüşümün yolunu kesintisiz olarak açtık. 60 bin vatandaşımızı ilgilendiren yatırım tutarı 5 milyar lira olan Yeni Fikirtepe Projesi’nde tüm altyapılarıyla beraber 15 bin konutun inşa çalışmalarını yürütüyoruz. Fikirtepe’nin master planını hazırladık. Bu plana uygun imar planımızı da hazırladık, askıya çıkardık. Bir aylık askı süreci tamamlandıktan sonra nisanda ihalesini yapıp etaplar halinde çalışmalarını başlatacağız. İnşallah Nisan 2023’te Fikirtepe’mizin konutlarını büyük oranda vatandaşlarımıza teslim edeceğiz.” Karadeniz Bölgesi’nde, sel ve heyelan riski altındaki yapılar ile şehirlerin içinde sıkışıp kalmış eski sanayi sitelerini de dönüştürdüklerine işaret eden Kurum, tarihi kent meydanlarını tekrar gün yüzüne çıkarmaya yönelik çalışmaların da sürdüğünü, bu çerçevede “Tarihe vefa, geçmişe saygı” sloganıyla 44 ilde 79 tarihi meydanı yeniden ihya ettiklerini vurguladı.

“Köyde dönüşüm uygulaması şart”

Kurum, köylerin güvenli yapı stokuna kavuşması için köyde dönüşüm uygulamasının şart olduğunu belirtti. Kentlerdeki konut baskısını azaltmak için mutlaka kırsal gelişimin hızlandırılması gerektiğine dikkati çeken Kurum, “Kırsalda yaşamanın cazibesini arttırmamız gerekir ki vatandaşlarımız dönebilsin ve böylece şehirlerimiz üzerindeki konut baskısı azalabilsin.” dedi. Kurum, Tarımköy Projesi ile daha önce 45 ayrı projede 7 bin tarım köy konutunun yapımını tamamladıklarını, Elazığ’da 1265, Malatya’da 1555 tarım köy tipi konut ve ahır projesi inşaatına başladıklarını söyledi.

Türkiye’de bir ilk ve model olacak ahır projelerini Ağrı’dan başlattıklarını vurgulayan Kurum, “550 milyon liralık yatırım bedeli olan bu projede 341 ahır ve 3 veteriner binası yapıyoruz. Projemizin ihalesini yaptık. Çalışmalarını başlattık. Kırsal alanda yaşam standartlarını iyileştirerek köylerimizde üretiminin artmasına katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Köyleri, çiftçilerimiz için yeniden üretimin merkezi haline getirmek istiyoruz.” diye konuştu.

“Siyasi bakılmamalı”

Kentsel dönüşüm çalışmalarına yönelik önerilerini anlatan Kurum, şöyle devam etti:”Her şeyden önce belediyelerin dönüşüm sürecinde yapmaları gerekenler var. Birçok kurumumuzun ve AFAD’ın hazırladığı senaryolara göre çok ciddi can ve mal kaybımız olacaktır. Bizim depremden önce harcamadığımız her 1 lira, depremden sonra 10 lira harcama olarak bize geri dönecektir. Bu nedenle eğer dönüşümü hızlandırmak istiyorsak bir an önce 20 yaş üstü tüm binaların risk durumunu belediyelerimizle birlikte tespit etmeliyiz. Dönüşüm işlemlerimizi bir an evvel gerçekleştirmeliyiz. Artık şehir merkezlerinde olan depremler eski depremler gibi de değil, öyle de olmayacak. Bir enkazın altında kalan bir veya iki kişiden bahsetmiyoruz. Şehirlerimizde, yıkılması gereken binaların içinde artık 1-2 daire yok. Bunların içerisinde 20, hatta 40 daireli olanlar var. Bunlardan bir tanesinin yıkılması bile bir enkaz altında yüzlerce kişinin kalması anlamına geliyor. Bu nedenle ne siyasi partilerimiz ne kamu ne de belediyelerimiz, dönüşümden dolayı oy kaybetme endişesini taşımamalıdır. Hep birlikte adaletli, şeffaf ve katılımcı bir dönüşüm sürecini, Türkiye’nin her yeri için işletirsek bu süreçte vatandaşımızı ikna etmemiz çok kolay.”

“Yerel yönetimler destek vermeli”

Kurum, vatandaşın Silivri, Elazığ ve İzmir depremlerinden sonra depremin ne demek olduğunu gördüğünü, bu nedenle dönüşümü herkesin kabullendiğini ve bu yönde bir beklenti içinde olduğunu anlattı.

Herkesin dönüşümde rantı, metrekare hesabını değil, çocukların hayatını, geleceğini düşünmek zorunda olduğunu vurgulayan Kurum, “İnsanımız kentsel dönüşüme ‘evet’ derken mağdur da edilmek istemiyor. Yani biz en az maddi külfetle ve yerinde dönüşümle bu işi çözmeliyiz. 2012’de çıkan kanunla beraber, ilçe belediyelerimize riski tespit edip yıkma yetkisi verildi. O yetkilendirme herhangi bir siyasi konjonktürle de değişmedi. Belediyelerimizin yetkileri hala devam ediyor. Aktif olan ilçelerimiz var, olmayan ilçelerimiz var. Daha aktif olmalıyız, yetkilerimizi kullanmalıyız. Biz Bakanlık olarak resen uygulama yetkimizi Elazığ’da uyguluyoruz. Belediyelerimiz de yetkilerini kullanmalıdır. Tespitleri yapmalı, yıkımları gerçekleştirmelidir.” diye konuştu. Hiçbir kentsel dönüşüm çalışmasının yerel yönetimlerin desteği olmadan başarılı olamayacağını dile getiren Kurum, yerel yönetimler bünyesinde yeterli teknik bilgi birikimine sahip personelin bulunmaması, bir seçim döneminde tamamlanamayan projelerin diğer dönemde kabul ve destek görmemesi, mali yetersizlik ve güven eksikliği nedeniyle projelerde istenilen başarıya ulaşılamadığını kaydetti.

“Sadece 23 tanesi geri dönüş yaptı”

Bazı belediyelerin, deprem bütçesi oluşturmak bir yana, deprem bütçesini 6- 7 kat düşüren kararlar aldığına işaret eden Kurum, “Birçok belediyemiz geçmişten beri yapılan çalıştay sonuçlarını özetlemekten, Deprem Master Planlarını özetlemekten başka bir şey ne yazık ki yapmıyor. Ama her gittikleri yerde ‘Deprem en önemli gündemimiz.’ demekten de geri durmuyorlar. Biz belediyelerimize, ‘Şehirlerinize ait kentsel dönüşüm strateji belgelerini hazırlayın.’ dedik. Genelgemizi gönderdik. Ama 81 il ve 922 ilçeden sadece 23 tanesi geri dönüş yaptı.” değerlendirmesinde bulundu.

Kentsel dönüşüm için finans çözümleri getirdiklerini aktaran Kurum, şu bilgileri verdi: “Geliştirdiğimiz yeni finansman modelleriyle artık Emlak Katılım Bankamızın, güçlendirmede, yerinde dönüşümde ve alansal dönüşümde garantör rolü olacak. Güçlendirme ve konut kredileri için azami 120 ay vade ile 400 baz puanlık, iş yerleri için azami 84 ay vade ile 300 baz puanlık kar payı desteğini Emlak Katılım Bankamızla vatandaşlarımıza sunacağız. Bu modele göre, ilk önce vatandaşlarımız müteahhit firma ile aralarında sözleşmelerini yapacaklar. Sonrasında güçlendirme veya yapım için ruhsat başvurusu yapacaklar. Emlak Katılım Bankamız, imzalanan sözleşmeyi değerlendirecek. Uygun olan projeler için müteahhit ile arasında iş bitirme protokolü imzalayacak. Vatandaşlarımızın Emlak Katılım Bankamızdan kullandığı finansmanlar, inşaatın ilerleme seviyesine göre müteahhit firmaya aktarılacak.

Böylece bir taraftan vatandaşlarımızın kentsel dönüşümde maliyetlerini azaltıyoruz. Diğer taraftan işin tamamlanmasını garanti altına alıyoruz. Sunduğumuz bu finansman çözümleri hem piyasayı canlandıracak, yeni yatırımcıların piyasaya girişini kolaylaştıracak hem de vatandaşlarımızın ve özel sektörün hak ve menfaatlerini koruyacak.” Doğal afet sigorta sisteminin de geliştirilerek kentsel dönüşüm uygulamalarında kullanılmasının önünün açılabileceğini vurgulayan Kurum, yerel yönetimlere, proje bazında uzun vadelerle kredi imkanlarının sağlanabileceğini, düşük gelirli olduğu tespit edilen hak sahiplerine yönelik faizsiz veya çok düşük faizli kredi imkanının verilebileceğini söyledi. Kurum, orta hasarlı binada oturan vatandaşları, kentsel dönüşüme teşvik etmek amacıyla gerekli düzenlemelerin yapılabileceğine işaret ederek “Risk transferi, gayrimenkul sertifikası ve sigorta sisteminin yaygınlaştırılması sağlanabilir. Yasalarımızda yer alan imar hakkı transferinin, Türkiye’deki kentsel dönüşüm kapsamında çok daha fazla yaygınlaştırılması şarttır. Riskli alanlarda ve binalarda yaşayan vatandaşlarımızın genel ekonomik durumu, kamulaştırma ve satın alma bedellerinin karşılanabilmesi, kira yardımı gibi birçok yeni finansman kaynakları gerektiren alanımız var.” ifadelerini kullandı. Türkiye’de 6,7 milyon bağımsız birimin dönüşümünün tamamının kamu eliyle yapılması durumunda yaklaşık 2 ila 3 trilyon lira kaynağa ihtiyaç duyulduğunu bildiren Kurum, bunun tek başına devletin gerçekleştirebileceği bir meblağ olmadığını kaydetti.Kurum, deprem konusunda vatandaşlarda farkındalığının artırılması için iş birliği yapılması önerisinde bulundu.

Kaynak: AA

Devamını okuyun
Yorum yapmak için tıklayınız

Bir yorum yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Süleymancılara ait Fazilet Yapı davasında Melih Gökçek de müdahil

15 Mart 2023 – 14:50


Süleymancılar soruşturmasında yeni gelişme: ‘Ucu Ankara’ya çıktı, Melih Gökçek’in adı geçiyor’

Hakkında dolandırıcılık soruşturması yürütülen ‘Fazilet Yapı’ şirketi yöneticilerinin, Ankara’daki Ata Yapı’nın da yönetiminde olduğu ortaya çıktı. Dosyada Melih Gökçek’in de adı geçiyor.

Süleymancılar tarikatı yönetimindeki ‘Fazilet Yapı’ şirketi ile ilgili birçok isme yönelik, “Dini duyguları istismar ederek dolandırıcılık, tehdit ve şantaj” suçlarından İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturmalar başlatılmıştı. Fazilet Yapı yöneticilerinin, Ata Yapı’nın da yöneticileri olduğu ortaya çıktı.
Ankara’da konut satışı adı altında yurttaşları dolandırarak mağdur ettiği belirtilen ‘Ata Yapı’ isimli şirkette gizli ortak olduğu iddia edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Eski Başkanvekili ve Fazilet Partisi Kurucusu İsmail Alptekin hakkında soruşturma başlatıldı. Dosyada Eski Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in ismi de geçiyor.
‘Gizli ortak eski vekil İsmail Alptekin’
Fazilet Yapı San. ve Tic. Ltd. Şti. isimli şirketin gizli ortağı ve isim babası olduğu iddia edilen TBMM Eski Başkanvekili Fazilet Partisi Kurucusu İsmail Alptekin ile firma yetkilileri hakkında ‘özel ve kişisel verileri ele geçirmek, tehdit ve şantaj’ suçlarından soruşturma başlatıldı. Ata Yapı yöntemlerini sürdüren Fazilet Yapı yöneticilerine yönelik, tehdit ve şantaj suçlamalarıyla haklarında yine suç duyurusunda bulunulduğu bilgisine ulaşıldı. Soruşturma dosyasında İsmail Alptekin hakkında ‘gizli ortak’ ifadeleri geçiyor.
Melih Gökçek’in de adı geçiyor
soL’un ulaştığı bilgilere göre, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma da, ‘özel ve kişisel verileri ele geçirilmek suretiyle tehdit ve şantaj’ yapıldığına ilişkin ifadeler ortaya çıktı. Dosyada, şirket yetkilileri S.Ç., H.H., M.Ç., H.N.Ç., F.S.Ç., T.Ç. ve S.Ç. ile birlikte Fazilet Parti kurucusu İsmail Alptekin ile Ankara Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Melih Gökçek, Fazilet Yapı isimli şirkette ‘gizli ortak’ olduğu iddiasının bilgisine ulaşıldı.

‘Ata Yapı’ ile başlamışlar, ‘Fazilet Yapı’yla devam ediyorlar

Konuya ilişkin konuşan şikayetçi T.A., “Ankara merkezli ‘Ata Yapı’ firması üzerinden bir çok insanı dolandırarak mağdur ettikleri için yargılanan suçlular hakkında adil bir yargılama olmamış diye düşünüyorum. Belli ki mahkemelere de devlet gücünü kullanarak siyasi anlamda müdahale edilmiş ki, şüpheliler günümüze kadar elini kolunu sallayarak gelebilmiş. Kaldı ki yine aynı yöntemlerle bu defa ‘Fazilet Yapı’ ismiyle vatandaşları mağdur etmeye de devam ediyorlar. Haklarında bir çok suç duyurusu ve bazı yargılamalar yürütülürken, şüphelilere yönelik yeni şikayetler de yağıyor. ‘Ata Yapı’ da başlayan eylemler, ‘Fazilet Yapı’yla devam ediyor” ifadelerini kullandı
‘Geçmişte önlem alınsaydı, bugün bu yaşananlar olmazdı’

T.A. açıklamalarına şöyle devam etti:
“Şahsımızı da dolandırdıkları için haklarında soruşturma yürütülen şüpheliler haklarını arayan mağdurları susturmak için de, kişisel verileri ele geçirmek’ suretiyle tehdit ve şantaj yaptılar. Geçmişte önlem alınsaydı eğer, bugün yapılan bu eylemler olmaz ve mağdur olan bizlerin başına da bunlar gelmezdi. Tedbir alınamıyor, ve suçluların hala korunduğunu düşünüyorum. Haklarında halen de hiç bir şey yapılamıyor. Geçmişte önlem alınsaydı, bugün bu yaşananlar olmazdı.”

‘Öldürseler de haklı mücadelemden vazgeçmeyeceğim’

T.A., şikayet dilekçesinde de, “Şüphelilerle aramda dolandırıcılık eyleminden ötürü husumet vardır. Kendileri müteahhitlik firmaları üzerinden daire satacakları vaadiyle dini duygularımızı da istismar ederek, ailemle beni kandırmış ve peşin ücret almışlardır. Daha sonra yıllarca oyalamışlardır. Bu konularda kendileri hakkında evvelce yargıya başvurdum ve bu nedenle de bazı dosyalar mevcuttur. Bu mücadelemden beni vazgeçirmek için karşı taraf yeni baskılar, şantajlar, tehditlerde bulunmaktadır. Devlet görevlileri ile birlikte özel ve kişisel bilgileri ele geçirmek suretiyle şahsıma ve aileme tehdit ve şantaj yapılmaktadır.

Kamu görevlileri de yetkilerini kötüye kullanarak bu suça iştirak etmiştir. Beni öldürseler bile haklı bu davamdan vazgeçmeyeceğim için yeni tarihli bu suçları da ihbar etmek istiyorum” ifadelerine yer verdi.
Ne olmuştu? 

Süleymancılar Cemaati yönetimindeki “Ümraniye Fazilet Yapı-Fazilet Emlak” firması ile aralarında cemaat lideri Alihan Kuriş’in yardımcısının da bulunduğu birçok isim hakkında; “Dini duyguları istismar ederek dolandırıcılık”, “tehdit ve şantaj” gibi suçlardan soruşturma başlatılmıştı. Konut satın alan ve ödemesini de peşin yaptıkları halde dolandırılan mağdurlardan T.A.’nın şikayetiyle başlatılan soruşturmalara ilişkin yayınlanan haberlerin kaldırılması için T.A.’ya tehditlerde bulunan dolandırıcılar hakkında şikayetçi olan mağdur sayısı da artmıştı.

Son olarak, Cemaat lideri Alihan Kuriş, ”Ümraniye Fazilet Emlak-Fazilet Yapı adı altında cemaat bünyesinde görevli bulunan Selim Çifçi, Seyfettin-Seyfi Çifçi, Mehmet Çifçi, Tunahan Çifçi, Fatih Sühan Çifçi ve Hamza Hatipoğlu ile hanım gruplarından Havva Nihal Çifçi, Melek Çifçi, Sevim Çifçi, Anastassıa Çifçi ve bu kişilerin birinci derecedeki yakınları ile cemaatimiz ilişiğini kesmiştir. Bundan böyle bu kişilerin kurslarımıza girişleri ve kendileriyle görüşülmesi kesinlikle yasaklanmıştır” şeklinde kamuoyuna duyuru yapmıştı.

Tamamını okuyun

Türkiye

Yeşilay da AKPKK’nin çiftliğine dönmüş

5 Mart 2023 – 11:22

Depremde etkisiz kalan Kızılay’ın yönetimin çok sayıda AKPKK’linin yüksek maaşlarla atanması tartışılmaya devam ederken 103 yıl önce kurulan Yeşilay’ın da benzer durumda olduğu ortaya çıktı.

Sağlık Bakanlığı’nın 291 milyon TL aktardığı Yeşilay’ı Erdoğan’ın kızı Esra Albayarak, eski TÜGVA müdürü ve çok sayıda AKPKK’li yönetiyor.

Depremzedelere göndermesi gereken çadırları ve yardım malzemelerini satan Kızılay gündemdeki yerini korurken 103 yıl önce kurulan Yeşilay da iktidarın arka bahçesine dönüştürüldü. Yeşilay’ın da neredeyse tüm yöneticileri tıpkı Kızılay’da olduğu gibi AKPKK’li veya iktidarla yakın ilişki içerisinde olan isimler. İktidarın Yeşilay’ı bu kadar önemsemesinin nedeni ise milyonlarca liralık bütçesi.

Sağlık Bakanlığı’nın 2022 Yılı Faaliyet Raporu’nun “Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yapılan Transferler” başlıklı bölümünde yer alan bilgiye göre, bakanlık kasasında Yeşilay’a 291 milyon 354 bin TL aktarıldı. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın son son 8 yılda Yeşilay’a aktardığı toplam para ise tam 844 milyon 984 bin lira olarak açıklandı.

Yalı tahsis edildi

İstanbul Sarayburnu’ndaki tarihi Sepetçiler Kasrı 2011’de Yeşilay’a tahsis edildi. Tarihi yapı Yeşilay Genel Merkezi olarak kullanılıyor. Öte yandan 2021’de tarihi Sirkeci Garı sahasında bulunan liman bölgesi, Yeşilay’a 49 yıllığına tahsis edildi.

Milyonlar akıyor

♦ 2015: 15 milyon TL
♦ 2016: 15 milyon 930 bin TL
♦ 2017: 16 milyon 443 bin TL
♦ 2018: 116 milyon 322 bin TL
♦ 2019: 93 milyon 289 bin TL
♦ 2020: 148 milyon 548 bin TL
♦ 2021: 163 milyon 83 bin TL
♦ 2022: 291 milyon 354 bin TL

Toplam: 8 YILDA 844 MİLYON 984 BİN TL

AKPKK’liler yönetimde

Esra Albayrak (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak, ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın eşi)

İlyas Kaya (AKPKK’li eski Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın eşi)

Ahmet Kaan (Önder İmam Hatipliler Derneği’nde genel başkanvekilliği görevini yürütüyor)

Ülkenur Büke (2019 yerel seçimlerinde AKPKK’den Silivri Belediyesi meclis üyeliğine seçildi)

Salih Çil (İBB’de çalıştı, Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜGVA’da müdürlük yaptı)

Safa Koçoğlu (Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı. Aile Bakanlığı’nda müşavir olarak çalıştı)

Faruk Kacır (AKPKK döneminde İBB’de yöneticilik yaptı. PTT’de müdürlük yaptı)

Samet Koca (Bilal Erdoğan’la birlikte Türkiye Gençlik STK’ları Platformu’nda yöneticilik yaptı)

Suna Üstüner (İçişleri Bakanlığı’nda daire başkanı)

Harun Mertoğlu (Saray’a bağlı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu’nda (TİHEK) yer alıyor.)

Salih Kaygusuz (Erzurum İl Milli Eğitim Müdürü)

Tamamını okuyun

Gündem

Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Sinan Ateş’in peşine düşmüş

3 Şubat 2023 – 12:47

Gazeteci Barış Terkoğlu, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’e yönelik suikastla ilgili yeni bilgileri paylaştı. Buna göre eski Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Ateş’in peşine düşmüş.

MHPKK Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ve MHPKK Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’a yakınlığıyla bilinen Demirbaş’ın cinayetin siyasi ayağındaki kritik halka gibi göründüğünü dile getiren Terkoğlu, “Haliyle, devletin cinayeti çözmeye çalışan kanadı onun üstüne yoğunlaşırken soruşturmanın yukarıya doğru uzanmamasını isteyen bir başka taraf ise Demirbaş’ı kurtarmaya çalışıyor” ifadesini kullandı; ardından şu bilgileri verdi:

“(…) Peki Tolgahan Demirbaş’la ilgili deliller neler?

Ankara’da soruşturmayı yürütenler bu soruya ‘çok’ yanıtını veriyor. Ancak bugün size kulislerden değil, soruşturma dosyasının içindeki somut bilgilerden bahsedeceğim.

Önce bir kafeden söz edeyim: Marco Pascha. Kafe Kayseri merkezli. Ankara’daki şubeleriyle büyümüş. Sahibi olan Aytaç Ataç ise 11 yıldır buranın başında. Ataç’ın, Ankara Gölbaşı’nda şirketi Selçuklu AŞ. adına kayıtlı, 74 dönümlük bir arazisi var. Gözlerden uzak bir çiftliği bulunuyor.

Aytaç Ataç, Sinan Ateş cinayetinde gözaltına alındığında, kimse neler olduğunu anlamadı. Ta ki 23 Ocak’ta Emniyet’te verdiği ifadeye kadar…

Anlattığına göre Tolgahan Demirbaş ile 8 senedir arkadaştı. Ataç, ‘Tolgahan Demirbaş’ı eski Ülkü Ocakları başkan yardımcısı olarak bilirim’ diye anlatıyor. Demirbaş, Ataç’ın kafesine nargileye geliyor, çiftliği, sahibi Aytaç Ataç olmadan da kullanıyor.

Sinan Ateş’in katledildiği 30 Aralık günü, cinayetten 2.5 saat önce, saat 11 civarında, Demirbaş, Ataç’ı aradı. ‘Bugün çiftliğe gidecek misin’ diye sordu. Ataç, ‘Gitmeyeceğim’ dedi.

Ataç, saldırıyla ilgisi olmadığını, cinayeti sosyal medyadan öğrendiğini iddia ediyor. Cinayet sonrasında Ataç ile Demirbaş arasında bir konuşma olmuş. Ataç, Demirbaş’ı arayarak Sinan Ateş’e saldırıyı sormuş. Demirbaş, bilgisi olmadığını söyleyerek kapatmış. Birkaç gün sonra da aynı diyalog geçmiş. Peki gerçekten öyle miydi?

Yanıtı için, size tutuklanan bir başka isimden, Çağlar Zorlu’dan bahsedeyim. Diyeceksiniz ki Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Tolgahan Demirbaş arasında nasıl bir ilişki var?

Ataç, Çağlar Zorlu’yu nasıl tanıdığını polise şöyle anlattı:

‘Çağlar Zorlu’yu, 2-3 yıl kadar önce, Kayseri’den bir arkadaşım vasıtasıyla tanıdım. Çağlar’ı bana tanıştıran arkadaşım, MİT’te memur olarak görev yaptığını söylemişti. Daha sonra Çağlar’ın Kömür İşletmeleri’nde çalıştığını öğrendim. 2022 yılının ocak veya şubat ayında, kafeme müşteri olarak geldiklerinde, aynı masada oturduğumuz için tanıştırdım.’

Bu üç kişinin tanışıklığının, Sinan Ateş cinayetiyle ne ilgisi var? Bunu da Ataç kendisi söylesin:

‘2022 yılının mart ayında, Tolgahan ve Çağlar yanımda oturduklarında, Tolgahan, Çağlar’a, ‘bir adres bulmamız lazım, yardımcı olabilir misin’ dedi. Çağlar da ‘yardımcı olabilirim’ dedi.’

Kimin adresini istemiş olduğunu tahmin ediyorsanız, doğru bildiniz. Ataç kendisi söylesin: ‘Çağlar daha sonra kafeye geldiğinde, Tolgahan’ın kendisinden istemiş olduğu adresin, Sinan Ateş’in adresi olduğunu bana söyledi.’

Sanırım anlaşıldı. Polisin ve savcılığın elindeki bilgiye göre, Ülkü Ocakları Yöneticisi Tolgahan Demirbaş, cinayetten 9 ay önce, Sinan Ateş’in peşindeydi. Devletin imkânlarıyla takip etmeye çalışıyordu. Çağlar Zorlu’dan yardım istedi. O da etti.

Ataç, 23 Ocak’ta sevk edildiği savcılıkta, daha kritik bir ayrıntıyı itiraf etti:

‘Çağlar, bana, ‘Abi bunlar benden konum istiyorlar, bir arkadaşın (Sinan Ateş) kulağını çekeceklermiş, yardım istiyorlar’ dedi.’

Ataç’ın anlattığına göre, Tolgahan Demirbaş, Çağlar Zorlu’ya, Sinan Ateş’in telefonunu göndermişti. Cep telefonu sinyallerinin verdiği konum bilgilerinden takip edeceklerdi. Peki, neden Çağlar Zorlu’dan istediler? Avukatı, mahkemede şöyle açıkladı: ‘Müvekkilim eski bir MİT çalışanı olduğu için böyle bir talepte bulunuyorlar, açıkçası bunu kullanmak için yardım istiyorlar.’

Peki verdi mi? Zorlu, konum bilgilerini vermiş. Ancak kendisinin anlattığına göre, Sinan Ateş’in öldürüleceğini bilmiyormuş, hatta numaranın onun olduğunu bile bilmiyormuş, konum bilgilerini de uyduruyormuş.’

Bir telefon konuşması da Ataç ile Zorlu arasında oldu. Zorlu şöyle anlattı:

‘Olayın olduğu gün, Aytaç Bey beni saat 13.30-14.00 sıralarında telefonla aradı. ‘Sinan Ateş öldürüldü, sana bir şeyler sorulmuştu ya, onların hepsini sil’ dedi.’

Zorlu’nun ifadesi gösteriyor ki, cinayetin hemen ardından Ataç, Demirbaş ile Zorlu arasındaki mesajları, yani cinayet delillerini ortadan kaldırmak istemiş. Aytaç Ataç ise aradığını kabul ediyor. Ancak ‘Sil’ dediğini kabul etmiyor: ‘Tolgahan ile görüşmelerini bildiğim için dikkat et’ dedim’.

Aklınızda kaldı, biliyorum. Cinayet günü, Tolgahan Demirbaş’ın, Aytaç Ataç’ı araması, çiftliğin boş olup olmadığını sorması… Yoksa cinayetin tetikçiliğini yapan, halen de bulunamayan Eray Özyağcı, ilk olarak o çiftliğe mi götürüldü? Aytaç Ataç, 23 Ocak günü, savcıya şunu söyledi:

‘Tolgahan, olay günü benim çiftliğime gittiğini ancak orada atış yaptığını, mangal yakmak istediğini söyledi.’

Cinayetten önce ‘Çiftlik boş mu’ diye soran Tolgahan Demirbaş, cinayetin ardından çiftliğe gitmiş. Eldeki veriler, tetikçinin de o çiftliğe götürülmüş olabileceğini gösteriyor.

Hatırlayın, önceki saldırı, mart ayında, aynı odak tarafından, Mersin’de Sinan Ateş’e yakın olan Çağrı Ünel’e yapılmıştı. Saldırganlar Ünel’i Ziraat Bankası’nın önünde sıkıştırmıştı. Belli ki orada da telefon sinyalinden konum tespiti yapıldı.”

Tamamını okuyun
Advertisement
Amerika4 hafta önce

ABD’nin borç “şımarıklığı” ciddi maliyet riski taşıyor

Gündem3 ay önce

Süleymancılara ait Fazilet Yapı davasında Melih Gökçek de müdahil

Türkiye3 ay önce

Yeşilay da AKPKK’nin çiftliğine dönmüş

Gündem4 ay önce

Tolgahan Demirbaş, cinayetten dokuz ay önce Sinan Ateş’in peşine düşmüş

Avrupa4 ay önce

İtalya’da 418 sübyancı rahip tespit edildi

Amerika4 ay önce

ABD’nin askeri denizaltılarının hazin sonu…

İngiltere4 ay önce

İngiliz halkı fişlendi

Amerika4 ay önce

Mali kriz nedeniyle ABD’de işten çıkarma dalgası büyüyor

İngiltere4 ay önce

İngiltere’de bazı çocuk bakım evlerinde çocuklar dövüldü ve dışarıda bırakıldı

Amerika4 ay önce

Kanada ‘kültürel soykırım’ nedeniyle 2.8 milyar dolar ödeyecek

Asya5 ay önce

Japonya’dan G7 liderlerine uyarı: Tayvan sıradaki Ukrayna olabilir

Genel5 ay önce

Emekli amirali ‘sıkarız kafasına’ diye tehdit etmişti: Savcının bulamadığı Çelik, Bahçeli’nin yanında çıktı

Amerika5 ay önce

Ders vermeden 900 bin dolar kazandı

Türk Dünyası5 ay önce

Kıbrıs’ta santral arızaları nedeniyle elektrik kesintileri yaşanıyor

Türkiye5 ay önce

ÇAYKUR, borcu borçla kapatmaya çalışıyor

Amerika6 ay önce

Elon Musk Trump’ın hesabının askıya alınma sürecini de ifşa etti

Genel6 ay önce

İsmailağa Cemaatinde yaşanan cinsi sapıklığın skandal ses kayıtları

İngiltere6 ay önce

İngiltere’de grev dalgası genişliyor

Çin6 ay önce

İtalya’da Çin’in kurduğu polis karakolları için inceleme başlatıldı

Genel6 ay önce

Batılı devketlere Ankara’da terör saldırısı  uyarısı

İngiltere6 ay önce

İngiltere’de mali kriz nedeniyle iş bırakmaları ve grevler artıyor

İslam6 ay önce

Mus’ab bin Umeyr (r.a.)

Türkiye7 ay önce

Alihan Kuriş ve çetesine dolandırıcılıktan suç duyurusu

Avrupa7 ay önce

Avrupa Uyuşturucu Raporu: Türkiye 2020’de en çok eroinin ele geçirildiği ülke oldu

Latin Amerika7 ay önce

Venezuela’daki yolsuzluk ve kara para araştırmasında Türkiye detayı

Yorumlar

Nübüvvet’in İlk Yılların… için Ali KEMER
Sözde koronavirüs aşılarının k… için Abdurrahman Aydın
Sözde İçişleri Bakanı Süleyman… için Hasan
Marmara Denizi’nin dibi… için Abdurrahman Aydın
Japonya’da yeni bir örde… için Abdurrahman Aydın
Metafizik savaşta bozguna uğra… için Abdurrahman Aydın
Vatandaşa tam kapanma eziyeti… için Abdurrahman Aydın
İngiltere’de aşı yaptıra… için Abdurrahman Aydın
Etna Yanardağı tekrar lav püsk… için Abdurrahman Aydın
Reuters: Büyük Türk bankaları… için Abdurrahman Aydın
İsrail’de Pfizer/BioNTec… için Abdurrahman Aydın
Japonya’da yanardağ patl… için Abdurrahman Aydın
İsrail’de Pfizer-BioNTec… için Abdurrahman Aydın
Endonezya’da kayıp deniz… için Abdurrahman Aydın
Fransa’da askerlerden Macron… için Hasan

Öne Çıkanlar

Copyright © Haber Özel TV sitesi bir Akademi Dergisi - Mehmet Fahri Sertkaya projesidir.